Nefret, şiddet ve intikam
Kırsalda yayılan toksik erkekllik ve bununla mücadele eden kadınlar.

Gelecek hafta MUBI Türkiye’de, Christopher Abbott ve Barry Keoghan’ın başrollerinde yer aldığı dikkat çekici bir ilk film gösterime giriyor: Hepsini Alaşağı Et (Bring Them Down), İrlanda kırsalında yaşayan ve çobanlık yapan iki ailenin ortak geçmişleri ve yaşantıları üzerinden toksik erkekliğe, doğanın sertleştirdiği bireylere, kabuk bağlamayan yaralara ve en çok da şiddet ve intikam sarmalında gezinen içgüdüsel nefrete yönelik hikayesiyle göz kamaştıran bir film. Yönetmeni Chris Andrews’la gerçekleştirdiğimiz kısacık bir söyleşide, filmin barındırdığı bu temaları ve erkek nefretiyle örülü bu dünyada, ayakta durmaya çalışan kadın karakterlerini konuştuk.
Hepsini Alaşağı Et’i, 28 Mart’ta izleyebilirsiniz.
-Filmin ana temalarından biri, kırsalda sıklıkla karşılaştığımız “pür” nefret ve intikam duygusu. Sinema tarihinde, kırsaldaki yoğun ve içgüdüsel nefret ile bunun yıkıcı sonuçları üzerine pek çok film var. Elbette Hepsini Alaşağı Et’te bu nefretin altında yatan faktörler var ancak bütününe baktığımızda, filme belli belirsiz bir “kara mizah” yükleyen de bu nefretin anlamsızlığı. Nefret, -pek çok- insanın doğasında var ancak kırsalda doğayla birlikte daha da sertleştiğini söyleyebiliriz. Hepsini Alaşağı Et, sizce bu nefretin neresinde duruyor, ona dair neler söylemek istiyor? Ya da söylemek istiyor mu?
Benim şiddet ve saldırganlığa yaklaşımım her zaman onların ne kadar boş ve aciz olduklarına yönelikti. Şiddet konusundaki duruşum, onun acınası olduğu ve hiçbir şeyi çözmediğidir. Şiddet uyguladığınızda ya da ona dahil olduğunuzda kendinizi berbat ve aşağılanmış hissedersiniz ve hiçbir irade gücü sağlamaz. Biz de şiddete bu şekilde yaklaştık. Kimsenin, şiddetin fetiş haline getirildiğini hissetmesini istemedim. Kimsenin, "Bu çok havalı bir dövüş sahnesi" demesini istemedim. Aksine, korkunç ve acımasız hissettirmesini istedim. O anı hissetmenizi, bedensel bir duyumla, karakterlere ne olduğunun fiziksel olarak hissedilmesini istedim çünkü bu çok doğrudan ve etkileyiciydi. Kırsal ortamlar açısından ise gerçeklere dayalı ve çok özgün bir dünyayı inşa ettik. Ancak bu dünya, gerçek bir yapıya ve bu toplulukların belirli kurallarına dayanıyor. Bu da onu gerçek kılıyor. Dünyanın her yerinde çobanlar var ve bu topluluklarda yaşayan insanlar mevcut. Çobanlık yapma biçimleri de ortak bir sorumluluk gerektiriyor; koyunlarını dağda otlatıyorlar, komşularına göz kulak oluyorlar çünkü aileleri yüzlerce yıldır orada yaşıyor. Üst düzeyde belli bir yapı ve kurallar var ama yere indiğinizde ve birbirinize çok yakın yaşadığınızda, gündelik küçük şeyler devreye giriyor—mesela komşunun kedisi bahçenize giriyor ya da köpeği çöp kovasını devirebiliyor. Bunun gibi küçük şeyler, iletişim eksikliği ya da iletişim kuramama nedeniyle büyüyüp zamanla ayakkabınızdaki bir taşa dönüşebiliyor, sonra bir yara yapıyor, iltihaplanıyor ve bir süre sonra tüm ayağınızı etkiliyor. Aynı şekilde, yan yana yaşıyoruz ama çoğu zaman komşularımızı ve yaşadığımız topluluklardaki insanları birer birey olarak görmüyoruz. O kadar kendi işlerimize odaklanmış durumdayız ki aldığımız kararların ve yaptığımız eylemlerin, yanımızda yaşayan insanları nasıl etkilediğini düşünmüyoruz.
-Çok doğru. Filminizdeki karakterler de bunu yansıtıyor. Çünkü genel hatlarıyla babalar ve oğullar, anneleri tarafından terk edilen ya da terk edilme korkusu yaşayan oğullar, nesiller arası travmalar, toksik erkekliğin altında yatan kırılgan erkekler üzerine kurulu. Ancak benim dikkatimi, bunca maskülen katmanın altında yatan iki güçlü kadın çekti. İlk bakışta Michael’ın annesi de Caroline da sanki terk eden ya da eşine kötü davranan kadınlar gibi duruyorlar ama işin özünde öyle değil: çünkü ikisi de hayatlarındaki erkeklere benzer cümleleri kuruyorlar: “Beni korkutuyorsun”. Ve gerçekte, ikisi de etraflarındaki bu toksik erkeklikle mücadelede sessiz kalmıyorlar; oldukça güçlüler. Dolayısıyla bu film kanaatimce, toksik erkekliğin olduğu yerde “sessiz, güçsüz kadınlar klişesinin” ötesine geçmeye çalışıyor -ki bu benim en sevdiğim yanıydı galiba. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Ya da nasıl tanımlarsınız filminizdeki kadınları?
Bence bu, gerçekten de bu filmde neyi başarmaya çalıştığım konusunda çok isabetli bir analiz. Bu kadınlar, kendilerini bu dünyalarda, bu tür ortamlarda sıkışıp kalmış halde buluyorlar. Ancak ikisi de başka fırsatların da olduğunu fark etmeye başlıyor. Hareket etme, bir şeyleri değiştirme şansına sahipler. Bu zor olabilir ama bu tür kararlar her zaman zordur. Kötü bile olsa bir ilişkiyi bitirme kararı almak zor bir süreçtir. Onlar da bu noktaya geliyorlar. İnsanlar olarak hepimizin böyle dönüm noktaları oluyor. Bu her zaman, 12 yaşındayken yaşanan bir "Stand by Me" anı gibi değil; bazen hayatınızın çok daha ileri bir noktasında, belki 50 yaşında bile bu tür farkındalıklar yaşayabilirsiniz. Bu kadınlar aynı zamanda, iletişim kuramayan erkekler tarafından nasıl zehirlendiklerini de fark ediyorlar. Erkeklerin iletişim kuramamaları, yaşadıkları her sorunun içlerinde birikmesine ve daha fazla bastırılmasına neden oluyor. Ama bir noktada bu sorunlar dışa vurulmak zorunda. Çünkü sınırlı bir alan var ve bastırılan her şey en sonunda patlama noktasına geliyor. Ve bu patlama genellikle şiddetle gerçekleşiyor. Çünkü bu erkekler kendilerini irade sahibi gibi hissetmiyorlar ve şiddet, durumu kontrol altına almak için kullanılan kestirme bir yol gibi görünüyor. Oysa genellikle durumu sadece daha da kötüleştiriyor. Caroline ise tam olarak bu noktada; kendini ifade edebilmek için şiddeti kullanıyor çünkü iradesinin olmadığını düşünüyor. Ama sonrasında gitme kararı alıyor ve bu, onun için özgürleştirici bir şey oluyor. Kesinlikle toksik erkeklik meselesine de değiniyoruz. Günümüzde, belirli sesler erkekleri ve kadınları birbirinden daha da uzaklaştırıyor ve onları düşman haline getiriyor. Bu gerçekten korkutucu bir durum.

En Çok Okunan Haberler
-
AKP'nin 'iki kayyum' planı nasıl bozuldu?
-
'Espressolab' videosu sonrası Varank'a soruşturma
-
Evren Devrim Zelyut hayatını kaybetti
-
Türkiye İş Bankası'ndan açıklama yapıldı
-
Devlet Bahçeli'den flaş 'İBB' açıklaması
-
'İmamoğlu mitingine' hangi partiler katılacak?
-
ABD'den flaş 'Ekrem İmamoğlu' çıkışı
-
Başarır haciz konulan Porsche marka aracını paylaştı
-
Avukat Pehlivan'a 'yurt dışına çıkış yasağı' talebi!
-
Emekliler bu haktan habersiz olabilir!