Müzik lüks değil, temel gereksinimdir
Müzik etkinliklerine getirilen yasaklar, toplumdaki içsel bir patlamaya zemin hazırlayabilir.
Son günlerde ülke gündemini meşgul eden konulardan biri de müzik etkinliklerine ilişkin yasaklar. Bunun gündem olması bile çok şaşırtıcı. Müzik de diğer sanatlar gibi üretildiği ortamın karakterini yansıtır. Dolayısıyla sanata ve müziğe kulak vermek aslında toplumun sesini dinlemektir.
“Müzik ruhun gıdasıdır” derler ya, aynı zamanda duyguların da en temel besin kaynağıdır. İnsanlık, dil ve konuşmadan önce müzik yetisini geliştirdi. İnsanların bir araya gelmesinde, duygusal birliktelik oluşturarak topluluk halinde yaşamaya başlamasında müziğin önemli rolü olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla müzik yaşamın lüksü değil, temel gereksinimidir.
Müzik, toplumların kültürel kimliklerinin oluşmasında da rol oynar. Bu yanıyla insanların ve toplumların yaşanmışlıklarının deneyimsel birikime dönüşmesi ve kuşaklar arası aktarımında önemli bir araçtır. Örneğin bizler, yüzyıllar öncesinden bugüne gelen halk türkülerinden atalarımızın yaşam tarzları, duygu ve ruh yapıları hakkında bilgi sahibi olup geçmişimizle bağlantı kurabilmekteyiz. Bir ağıtın hüznü her birimizin yüreğinde aynı sızıyı yaratabilmektedir. Bir türkünün coşkulu ritmi ise hepimizi aynı anda neşelendirir.
Müzik, insanlara estetik haz verirken aynı zamanda eğlendirmekte, dinlendirmekte, yaşamın sıkıntılarından, sorunlarından uzaklaşmalarını ve daha dirençli hale gelmelerini sağlamaktadır. Koşulları ne olursa olsun, insanlar zorlu bir yaşam mücadelesi içindedir. Bu zorlu mücadelenin yorgunluğu ve bıkkınlığına çözüm olarak insanların sanatı, eğlenceyi, özellikle de müzik ve dansı geliştirmeleri onlar için ne muhteşem bir ödül. Eğlenirken dinlenmek, dinlenirken düşünmek, düşünürken haz almak... İnsanlığı, kendisi için yaratmış olduğu bu muhteşem ödülden yoksun bırakmak ne büyük bir ceza.
Toplumsal yaşam, dolayısıyla da toplumsal sistemler elbette ki ve ne yazık ki güç mücadelesinden ibarettir. Bu da çoğu zaman söz konusu mücadelenin taraflarını, kendileri için tehdit olarak gördükleri alanlar, durum ve araçlar üzerinde kontrol sağlamaya yöneltir. Sanatla, müzikle uğraşanlar bu anlamda şimşekleri üzerlerine en çok çekenler arasındadır. Şarkı sözlerindeki ideolojik mesajlar, müzik insanlarının, iktidarların hoşuna gitmeyen yaşam biçimleri ve söylemleri çoğu zaman sanatlarını yapmaktan alıkonulmaları veya kontrol altına alınmalarına neden olur. Toplumların siyasal tarihleri bunun örnekleriyle doludur.
MÜZİK KİTLESEL BİRLİK SAĞLAR
Müziğin önemli bir özelliği toplu halde icra edilmeye, kitlesel olarak dinlenilmeye ve etkileşimli katılıma uygun bir sanatsal tarz olmasıdır. Bu da onun kitlesel ve de kamusal boyutunu ortaya koymaktadır. Konserlerin sıklıkla siyasilerin gündemini meşgul etmesinin temel nedeni de budur. Toplu dinleme, eğlenme ve etkileşimli katılım aynı zamanda bir kitlesel ortamın oluşması, dolayısıyla da kamusal alanın ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Kitlesel ortam, ruh, duygu ve düşün birliğinin oluşması ise ortak bir kanaat ikliminin yaratılmasına temel oluşturur. Tam da bu nedenle müziğin, dansın, eğlencenin, hazzın paylaşımıyla oluşan bu tür ortamlar ve de kamusal alanlar, güç mücadelesi içerisindeki kesimlerce gözetim ve denetim altında tutulur.
Ancak insanları estetik hazdan, eğlenceden, dinlenceden alıkoymak güç mücadelesinde olanların işini kolaylaştırmaz, tam tersine zorlaştırır. Hazdan alıkonulan insanların duygusal, ruhsal ve düşünsel dünyaları yoksullaşır, yaşama sevinçleri azalır, kendilerini mutsuz ve güçsüz hissedebilirler. Bu, belki kısa vadede güç çevrelerinin işine gelebilir. Duygusal ve düşünsel dünyaları sınırlanmış kitlelerin daha kolay kontrol altına alınabileceği, yönlendirilebileceği mümkün olsa bile sürekliliğinin olmadığının da bilinmesi gerekir. Haz gereksinimini gideremeyen, ruh ve duygu dünyası gıdasız bırakılan, eğlenceden, dinlenceden, düş kurmaktan alıkonulan bir toplumun vizyon sahibi olup geleceğe güvenle yolculuk etmesi mümkün değildir. Kendi içerisine sıkıştırılan bir toplumun/kitlenin içe patlama olasılığını asla göz ardı etmemek gerekir. Dijital çağın bilgiyle kuşatılmış dünyasında bırakalım herkes istediği gibi eğlensin, dinlensin, dinlesin, düşünsün, düş kursun.
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!