Moda’nın Sanat Hali

Günümüzde neredeyse birbiriyle iç içe olan iki alan; moda ve sanat. Artık büyük markaların tasarımcıları birer sanatçıdan farksız görünüyor. Moda ve sanatın birbirleriyle geçirgenleşen ilişkisini tarihi simgeler eşliğinde inceleyelim.

Moda’nın Sanat Hali
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.06.2022 - 13:38

Dünyada insanları diğer varlıklardan ayıran özelliklerden biri sanat yetisi. Ancak sanatı, yaratıcı anlatım biçimi olarak; resim, heykel, fotoğraf gibi dallarla sınırlandırmak pek de yeterli değil. Her gün giydiğimiz giysilerin birer sanat parçası olması mümkün. Yüzyıllardır süregelen yaratım gücünün esas alındığı bu iş kolunun sanatla ilgisi olmadığını söylemek haksızlık olur. İlk çağlardan günümüze kadar gelen sanat yapıtlarında zaman içinde döngü sağlayarak yenilenen modayı, adım adım izlerken moda olgusunun sadece giyimden oluşmadığını fark ederiz. Tüm güzellik kavramlarını içinde bulunduran moda, sanatın yol arkadaşıdır ve bu yüzden kendine yeni esin kaynakları aradığında bunu sanatta bulur. 

Moda tasarımcıları farklı sanat akımlarından, sanatı etkileyen biçim, renk ve görsellerden etkilenerek tasarımlarını dönemin kültürüne yansıtmayı başarmışlardır. Bu duruma verilecek olan en iyi örneklerden biri Yves Saint Laurent’in 1966 yılında Mondrian’in eserlerinden esinlenerek yaptığı elbise tasarımlarıdır. Mondrian’ın, 1919’un sonlarına doğru yatay ve dikey çizgilerden yarattığı ünlü “ızgara” resimleri, 1920’lerde sanatçının simgesel ve ayırt edici bir özelliği haline geldi. 1965’te ise Yves Saint Laurent’in koleksiyonun ana esin kaynağı oldu. Fransız tasarımcı, sanatçının çalışmaları için “Mondrian saflıktır. Sanat dünyasında daha saf bir şey olduğunu sanmıyorum” demişti. Sanatçının gösterişsiz çizgisi ve renkleri, Yves Saint Laurent’in tasarımlarındaki desenlerin de gösterişten uzak olmasına hizmet etmiş ve bu şekilde 60’ların tümünü karakterize eden “mod” akımının; basit, çağdaş ve uzamsal estetiğini yakalamıştır. 

Bazı modacılar ise sanat yapıtları yerine sanat tarihi dönemlerinden esinlenmiştir. Dolce & Gabbana’nın 2013 Sonbahar Kış koleksiyonuna baktığımızda, Bizans İmparatorluğu’nun ikonları, mozaikleri ve dini göstergelerinden yararlanarak bizleri tarihin tozlu sayfalarında gezdirme olanağı verdi. Koleksiyon boyunca, Doğu Roma İmparatorluğu zamanından kalma yapıtlarda çokça karşılaştığımız mozaik ve freskleri elbiselere taşınmış ve inci, zümrüt, akit gibi değerli taşlarla bezeli kumaşların parıltılı detaylarında Bizans’tan esin aldığını görüyoruz.  

Diğer yandan, yaratma ve üretim süresince sanatçılar ve sanat eserleri, giysilere esin kaynağı olmanın ötesinde, sanatçılarla yapılan ortak çalışmalarla moda ve sanat ilişkisinde ara formlar yaratabilmekte. 

Sanatta kendine plastik, ayna ve paslanmaz çelikten tasarladığı balon hayvan heykelleri ile yer bulan Pop-Art sanatçısı Jeff Koons Louis Vuitton ile iş birliği yaparak bir koleksiyon yarattı. Sanatçının 2014-2015 yıllarında ürettiği büyük ustaların ünlü eserlerini, kendi tarzında yorumladığı “yeniden-üretim”lerini barındıran “Gazing Ball” seçkisi, Louis Vuitton Masters (Ustalar) seçkisinin ana teması oldu.

Koons bu ortak çalışma ile Da Vinci, Rubens, Fragonard ve Titian gibi sanatçıların en bilinen eserlerini kendine has yorumuyla ikonik Louis Vuitton çantalarına taşıdı. Çantalarda, deriye basılmış resim fragmanlarının üzerinde altın ya da gümüş renkli iri ve parlak harflerle asıl sanatçıların isimleri işlemiş, aynı zamanda Louis Vuitton logosu, Jeff Koons’un isminin baş harflerine de yer vererek; çantalarda ustaların adları, moda markası ve çağdaş sanatçı imzası aynı zeminde bir araya geldi. 

Moda ve sanat arasındaki kurulan bağın en önemli nedenlerinden biri, her iki alanda yaşadıkları dönemin özgünlüğünü yansıtabilmektedir. Böylece birbirlerinden etkilenmeleri kaçınılmaz bir gerçek olmuştur. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler