Masterchef Türkiye jürilerinden Somer Sivrioğlu: En eşsiz lezzetimiz Anadolu

Masterchef Türkiye jürilerinden Somer Sivrioğlu, Türk mutfağının çeşitliliği ve lezzetinin başlı başına bir zenginlik olduğunu söylüyor.

Masterchef Türkiye jürilerinden Somer Sivrioğlu: En eşsiz lezzetimiz Anadolu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.10.2022 - 16:48

Anneanne mutfağında başlayan, aile işletmesinde büyüyen, Avusturalya’da zenginleşen, kurumsal kimlikle tanınan ve kişisel girişimi Efendy ile gastronomi alanında markalaşan bir isim Somer Sivrioğlu. Milyonların Masterchef’te tanıdığı ünlü şefle hem mutfakta şekillenen yaşam öyküsünü hem de Türk mutfağının zenginliklerini konuştuk.

- Gastronomi ve mutfak merakınız nasıl başladı?

Küçüklüğümden beri anneanemin evinde yetiştim. Kendisi çok iyi yemek yapardı, ben de ona yardımcı olurdum. O zamandan beri mutfağa meraklıyım. Annemler, ben Bilkent Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği’ni kazandığımda bir bar restoranı açmışlardı. Ben de oranın mutfağında kendilerine yardım ediyordum. Profesyonel olarak bu şekilde başladım.

- Avustralya’da çalışmanızın kariyerinize nasıl katkıları oldu?

Çok kültürlü mutfakları öğrenmek, değişik lezzetleri tatmak için fırsatım oldu. Hint mutfağından Nepal mutfağına, özellikle Asya bölgesi; Tayland, Endonezya, Filipinler... Bu mutfakları yakından görebildim. Aynı zamanda kendimi de temsil edebilme fırsatı buldum çünkü Avustralya yeni bir kültür olması ve mutfaklarının çok gelişmiş olmaması sebebiyle, dış kültürlerin mutfaklarına açık. O yüzden de orada yaptığımız Türk mutfakları büyük ilgiyle karşılandı.

- Efendy’yi açtığınız ilk günden bugüne yaşamınızda neler değişti?

Efendy’yi açmadan önce, büyük bir grupta yaklaşık 40 restoranın yöneticiliğini yapıyordum. Artık kariyerimde, kurumsal düzende gelmek istediğim yere gelmiştim ve kendi kaderimi kendimin belirleyebileceği, paramı ve birikimimi kendi işime yatırabileceğim bir fırsat bekliyordum. Bu sırada da Efendy doğdu. Açıldığından beri başarıyı, başarısızlığı, para kaybetmeyi, hepsini tattığımız yoğun günler geçirdik. Asla vazgeçmeyerek Türk mutfağını hem Avustralya’da hem de ülkemizde tanıtmaya devam ediyoruz.

- Daha önce pek çok ödül aldınız, işletmeciliğin yanı sıra televizyonda da kariyerinizi sürdürüyorsunuz. 

Ben kendi ekibim için ödülleri daha çok motivasyon kaynağı olarak kullanıyorum. Hem başarımızın taçlandırılması ve görülmesi hem de kendimizi daha motive hissetmemiz ve başarıyı kazanmamız için bize destek oluyor. Ben hâlâ günde 16-18 saat çalışıyorum. Avustralya’daki restoranlarımın raporlamaları ve toplantıları olsun, Efendy İstanbul olsun, sonra kanala gelip program çekmek olsun... İşin özü çok çalışmak.

- Dünya mutfakları ile kıyaslayınca Türk mutfağını nerede görüyorsunuz? Eşsiz lezzetlerimiz hangileri sizce?

Türk mutfağının temeli çok güçlü. Tanıtım olarak biraz geride kaldık ama artık bu konuya da daha çok zaman ve fon ayrılıyor. O yüzden olmamız gereken yere geleceğimizi düşünüyorum. Çünkü buraya gelen her yabancı şef veya misafirimiz çok beğeniyor mutfağımızı. Eşsiz lezzetlere gelirsek tek bir şeye indirgemek çok zor açıkçası ama ben teknik açısından Ege’nin zeytinyağlılarını çok seviyorum. Bence en eşsiz şey, çok fazla farklı yemek kültürünün Anadolu’da buluşması ve kültürel mirasımız. Aslında Anadolu bizim en eşsiz lezzetimiz. Dünyada tarımın ilk başladığı, Mezopotamya’nın doğduğu yer. O yüzden de “yaşadığımız kadim topraklar” diye cevap verebilirim.

- Hizmet sektöründe uzun yıllardır çalışıyorsunuz, ne tür zorluklarla karşılaştınız?

Her sektörde olduğu gibi bu sektörün de zorlukları var. Genelde çok da eğitimlilerin tercih etmediği bir meslek. O yüzden sektörde iyi eğitim almış arkadaşlarımızın sayısı çok da fazla değil ve misafirin isteklerini karşılama yönünde çok misafirperver olmak zorundayız. O tarz insanları bulmak zor olabiliyor. Fakat çok da zorlukla karşılaştığımı söyleyemem. Mesleğimi ve sektörümü seviyorum gerçekten.

- Gastronomi alanında kariyer hedefleyen gençlere ne tavsiye edersiniz?

“Ben evde yemek yapmayı çok seviyorum, iyi yemek yapıyorum, beni rahatlatıyor” diye gastronomiye girilmemeli. Her gün yeniden bir performans ortaya koymanız gerekir ama tutkunuz buysa sizi zaten hiçbir koşul vazgeçirmeyecektir. O tutkunun ne kadar gerçek olduğunu anlamanın en iyi yolu da gidip bir yerde çalışmak. Tabii bunu yaparken de iyi, düzgün insanlarla düzgün yönetilen bir mutfakta çalışılmalı.

RESTORANLAR ANALOG KAÇIŞ NOKTALARI

- Gastronomi alanındaki yeniliklerden söz edebilir misiniz? Teknoloji hızla ilerliyor, NFT, Metaverse dünyasının sektöre nasıl yansımaları oluyor?

Açık söylemek gerekirse çok fazla içine giremedim NFT ve Metaverse’ün. Tutucu gözükebilir ama ben yemek dünyasının analog sistemin içinde kalan son şeylerden biri olacağını düşünüyorum. Dijitalleşmesi çok da mümkün olan bir şey değil, özellikle yemek ve servis. Tabii servis olarak ilerliyoruz, özellikle pandemi sonrası dijitalleşen çok şey var, restoranlarda da artık siparişi garsonla konuşmadan verebiliyorsunuz. Yine de, bu kadar dijitalleşen bir dünyada restoranların daha analog kaçış noktaları olmaları; bizi eskiye götüren, biraz konfor veren yerler olmaları hoşuma gidiyor.

SOMER SİVRİOĞLU’NUN TABAKTAKİ BAŞARI KRİTERLERİ

1 - Her zaman için lezzet: Yediğimiz yemek lezzetli olmalı. 

2 - Ürün. Ürün bazlı ve ürünün öne çıktığı yemekleri seviyorum. Özellikle kaliteli şekilde üretilmiş ve işlenmiş olmasını önemsiyorum. 

3 - Birleşim ve görsellik. İyi bir şekilde, doğru teknikleri kullanarak doğru ürünlerin birleşmiş olması. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler