Mahmut Esat Bozkurt ve ‘Yobazlar Elinde Din’
Türk devrim tarihimiz içinde şubat ayı çok özeldir. 17 Şubat 1923 günü toplanan Türkiye İktisat Kongresi, kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik programını belirlemiştir. Program tam bağımsızlık ve ulusallık üzerine temellenmiştir.
17
Şubat 1926’da kabul edilen Türk Medeni Yasası, Türkiye
Cumhuriyeti’nin laik hukuk sistemine geçişinin anahtarıdır.
Laik, demokratik Cumhuriyet ülküsüyle çağdaşlığı temel alır.
Yasanın gerekçesi en doğru laiklik tanımını verir.
Her iki devrimci adımın yapıcısı ise Mahmut Esat Bozkurt’tur. İlkinde İktisat bakanı, ikincisinde Adalet bakanıdır. Ona bu görevleri veren ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Hatırlayalım ki Atatürk, Ali Fuat Cebesoy’a söylediği gibi, “Memleket ve millete kimler hizmet eder, hizmet liyakat ve kudretini gösterirlerse yol arkadaşlarım onlardır” anlayışındadır. Sözün özü Mahmut Esat, donanımı nedeniyle bakan olmuştur. Olmuştur ama 1930’lardan itibaren aleyhinde başlatılan kampanya hâlâ sürmektedir. Kampanyanın bayrağı ise Serbest Cumhuriyet Partisi lideri Fethi Bey’in onu ve bakanlığının çalışmalarını hedef almasının hemen ardından Ödemiş’te yaptığı “Niçin Cumhuriyet Halk Fırkasındanım?” başlıklı konuşmasıdır. 17 Eylül 1930 günü yaptığı bu konuşmadaki “Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır” cümlesidir. (M. E. Bozkurt, Toplu Eserler, C. II, s. 540-541/Anadolu, 18 Eylül 1930) Hedefinde ise 1924 Anayasası’nın Türklük tanımını reddedip Türke tanınan hakları değil emperyalistlerin “azınlık” haklarını talep edenler vardır. Üstelik o benzer cümleleri beş yıl önce, Şeyh Sait isyanının hemen ardında da kurmuştur. Ne demiştir? “Türkiye Cumhuriyeti’nde efendi olarak yaşamak hakkı Türklerin ve Türk olanlarındır. Bunu dost da düşman da böyle bilmelidir. Geriye doğru muhalefete, entrikacı muhaliflere, fırkacılara hiçbir vakit hak tanımayız. Bunların akıbetleri hüsran olacaktır.” (Toplu Eserler, c. II, s. 382/Cumhuriyet, 2 Haziran 1945) Mahmut Esat her iki söyleminde de ulus egemenliği vurgusu yapar, ulus-devleti savunur, bölücülük yapan siyasal anlayışı reddeder.
Ancak Mahmut Esat “düşmanlığı”nın asıl nedeni bu sözleri değildir. Uygulamalarıdır. Milli ekonomi ve laik hukuk devleti anlayışının Cumhuriyet dönemindeki icracısı olmasıdır. Bunu yaparken Türk vatandaşlarının en iyiye layık olduğunu sürekli vurgulaması, kalemini milletinin hak ettiği yaşama kavuşmasını sağlamak için kullanmasıdır. Tarihten verdiği örneklerle, “Bir ülke nasıl batar” ya da “Bir ülke nasıl kalkınır” sorularına yanıt vermesidir.
“Sarıklı yobazları” kalemine dolamıştır örneğin. “Yobazlar Elinde Din” başlıklı makalesinde şöyle der: “‘Şeriat isterük!’ Günün birinde Patrona Halil adında biri ortaya çıkıyor. Muslu namında bir de arkadaşı var. ‘Lale devri küfürdür, yenilikler gâvurluktur’ diye bağırıyorlar. Safdil halk arkalarına takılıyor. Yeniçeriler kazan kaldırıyor… Yenileşme fikirleri kan ve ateş içinde yok ediliyor… ‘Şeriat isterük!’ Günün birinde Kabakçı Mustafa adında bir serseri … Nizam-ı Cedid gâvur işidir, biz şeriat isterük naraları … Yine vur vurana… Eşkıyanın emrine amade bir takım yobaz cahil softalar bu faciaları meşrulaştırmak için… Eşkıyalığı Kuran ile himayeye çalışıyorlar…”
Mahmut Esat örneklerine devam eder. 31 Mart’ı, Milli Mücadele günlerindeki fetvaları, Şeyh Sait isyanını, Türkçe ezan karşıtlığını ele alır, sonuçta kaybedenin devlet ve millet olduğunu ortaya koyar ve şöyle der: “Bütün bunlara sebep dinin dünya işlerine karışması, onun zaman zaman eşkıya elinde eşkıya halifelerle eşkıya sultanlar elinde bir satır gibi kullanılmasıdır. Din hangi millette dünya işlerine karıştıysa mutlaka bu yolda kullanıldı. Bu ıstırapları İslam âlemi kadar Hıristiyan dünyası da çekti. Milletler bütün bu faciaya karşı tek bir kurtuluş çaresi bulabildiler. O da dini dünya işlerinden ayırmak, onu siyasete karıştırmamak, onu, yalnız vicdan işi yapmak” (Anadolu, 24 Şubat 1933/Toplu Eserler, c. IV, s. 386-390)
Mahmut Esat, laik olmadan demokrat olunamayacağını savunur. Laik devlet yolunda attığı adımlarından gurur duyduğu partisini tıpkı Ödemiş’te olduğu gibi savunur. Kimi zaman oklarını CHP’li olan ama parti ilkelerini anlamayanlara da yöneltir. “Soyguncular Elinde Din” konusunu işlerken “kravatlı eşkıyalar”a da çatar. Ne der? Sonraki yazılarımızda görüşmek üzere…
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da hissedilen deprem!
- Salonu terk ettiler!
- Ukrayna 'bin kilometre' uzaktaki hedefleri vurdu!
- 'Bunu da yaptınız, yazıklar olsun!'
- SMA'lı bebeğin babası intihar etti!
- Türkiye bağlantıları dikkat çekti!
- 'Yaptığınız kötülük hiç unutulmayacak!'
- Türkiye'nin en ünlü tekstil devi kapandı
- Özlem Gürses'e ev hapsi!
- Fenerbahçe'den Jose Mourinho kararı!