Madeni değil ormanı seçtiler
Her gün birileri ağaç dostları kesilmesin diye nöbet tutuyor, diğerleri yemek yapıp nöbet çadırına getiriyor. İkizköy yaşam alanlarını, binlerce canlıyı ve insan sağlığını tehdit eden madenin Akbelen Ormanı’nı içine alarak genişlemesine karşı direniyor.
Kısa süreli ekonomik çıkarlar uğruna doğal kaynaklarımız yerle bir ediliyor. 40 yıldır sömürülen, sömürüye sesini çıkaran, sesini çıkardıkça sesi daha da büyüyen ve madeni değil doğayı seçenlerin yaşadığı Muğla'nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’den çıkan bir direniş var. Akbelen Direnişi hakkında İkizköylü Esra Işık ve iklim aktivisti Nil Ormanlı Balpınar ile konuştuk.
- Geçtiğimiz ay İkizköy Akbelen Ormanı Nöbetinin birinci yılı doldu. Ancak mücadeleniz üç yıldır devam ediyor. Bu süreçte hem hukuki hem de direniş açısından gelinen durumu anlatabilir misiniz?
Direnişimiz, hukuki süreçten de önce başlamıştı. Mücadeleye adımımız; 40 yıldır süren büyük yıkımına karşın hâlâ doymadan yaşamı yok eden madenin, köyümüzün bir mahallesini almasıyla başladı. Yıllardır gözlerimizin önünde süren bu talanı, haklarımızı bilmediğimiz için sessizce ve acıyla seyretmek zorunda kaldığımızda, Akbelen Ormanı’na ve köyümüze sımsıkı sarıldık. Acı ve derin üzüntülerimizden aldığımız güçle, önce madene ve santrale dur dedik, sonra da öğrendiğimiz haklarımızı hukuki yoldan aramaya koyulduk. Akbelen Ormanı davası dışında diğer davalarımız da var ve süreç devam ediyor. Akbelen Ormanı davasında, 8 Ağustos’ta üçüncü kez tekrarlanan bilirkişi keşfinin raporunu büyük bir merakla bekliyoruz
- Mücadeleniz karşısında zora düşen ilgili şirketin basın aracılığıyla bazı yanıltıcı haberler yaptığı gündeme gelmişti. Kemerköy Termik Santrali'nin "çevreci" olduğu iddia ediliyor. Konuyu sizin bakış açınızdan da dinleyebilir miyiz?
416 gündür büyük bir iradeyle koruduğumuz ormanımızı uzun zamandır almak isteyen şirket köşeye sıkışmış durumda olduğundan her yerden saldırmaya çalışıyor. Bunlardan biri de yaptığı sözde yatırımlarla kendini “çevreci” gösterecek asılsız haberler yaptırmak. Bacalarından saçtıklarıyla canlılığı zehirleyen, dünyayı bu zehirden korumak ve yaşatmak için çabalayan ormanları yok eden ve tüm bunlara doymayıp daha da fazlasını isteyen, bizle birlikte binlerce canlının yaşam alanı olan ekosistemi daha fazla kâr hırsı yüzünden yıkmaktan çekinmeyen madeni ve santrali işleten bir şirketin, kendini “çevreci” olarak göstermek adına verdiği çabayı gülünç bulmaktan öteye geçemiyoruz.
- Peki yaklaşık 40 yıldır bölgede çalışan kömür santrallerinin doğaya ve insan sağlığına ne gibi zararlı etkileri oldu?
Uzun yıllardır artan kanser vakaları, erken yaşta ölümler, hasta doğumlar… Fiziksel olduğu kadar ruh sağlığı alanında da büyük yıkımlara sebep olan kömürlü santraller, bir avuç insanın ceplerinin daha fazla dolması uğruna tüm bunları bilmelerine rağmen durmuyor ve daha fazlasını istiyorlar.Maden, bizim de parçası olduğumuzu unuttukları bir döngüyü parçalıyor.
- Kömür madenlerini daha da genişletmek için şimdi de Akbelen Ormanları'nın yok edilmesi tasarlanıyor. Orman sizin için nasıl bir anlam taşıyor? Neden yok edilmesine karşı direniyorsunuz?
Akbelen Ormanı bizim yaşam alanımız, varlığımızı birçok canlı gibi onun sayesinde sürdürüyoruz. Bu yüzden en başta yaşamak için yaşatmaya çalışıyor, “canımızı”, “nefesimizi” koruyoruz. “Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz” dememizin sebebi de bu. Madenle aramızda bulunan ve adeta bizi koruyan bir kalkan görevinde bu orman. Bu nedenle yalnız “Akbelen Ormanı’nı koruyoruz” demek doğru değil, o da aynı şekilde madenin ve santralin yıkıcı etkilerinden bizi koruyor. Aynı zamanda Akbelen Ormanı’nı çevreleyen zeytin ağaçları madenin diğer önemli hedefi. Akbelen Ormanı Bodrum, Havalimanı, Güllük körfezinin su ihtiyacının büyük oranda karşılandığı su kuyularını da besliyor. Ormanın yok olması demek, bu su kaynağının daha doğrusu yaşam kaynağının yok olması demek. Gittikçe ormansızlaştığımız ve su kaynaklarımızı hızla kaybettiğimiz bir dönemde, elimizde kalanlara dört elle sarılmak ve bırakmamak gelecek zor günler için yapmamız gerekenler. Biz zaten sorumluluğumuz olan bir şeyi yapıyor, bugün ve geleceğimize sahip çıkıyoruz.
SIRF AKBELEN’İ DEĞİL TÜM YAŞAMI SAVUNUYORLAR
Nil Ormanlı Balpınar/İklim eylemcisi
- 17 Temmuz 2022’de İkizköy Akbelen Ormanı Nöbeti’nin birinci yıl dönümüydü. Süreci yakından takip eden bir eylemci olarak yıl dönümünde oradaki direnişi anlatabilir misiniz?
Yıllardır köylüler davalar açıyor, hem sahada hem de hukuki alanda mücadele ediyor, change.org'da imza kampanyası başlatıyorlar. 17 Temmuz 2021’de sabah 6.00’da Orman İşletmesi kesim ekibi ormana giriyor ve ne yazık ki 30 ağacı kesiyorlar. İşte nöbet o gün başlıyor. Nöbet alanını nasıl anlatsam bilmiyorum. Her gün birileri kesin olarak çadırda nöbet tutuyor. Köylü teyzeler de sırayla yemek yapıp getiriyorlar. Herkes bir işin ucundan tutuyor. Müthiş bir dayanışma var. Ama onlar orada sadece Akbelen’i, İkizköy’ü değil; tüm yaşamı savunuyorlar. Yalnız ağaçların kesilmesine değil, iklim krizinin en büyük nedeni fosil yakıtlara da karşı çıkıyorlar. “Akbelen Ormanı’nı Vermeyeceğiz!” diye slogan atarken, Türkiye’nin 2030’a kadar kömürden çıkmasını da destekliyorlar.
En Çok Okunan Haberler
- Ayşe’yi siz öldürdünüz!
- 'Erdoğan dönemi artık kapandı'
- AKP’li üyeler bütçe oturumunu terk etti
- Ölüm nedeni belli oldu
- İstanbul'da metro yangını
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne soruşturma!
- Bahçeli profil videosu, el yükseltme, şifre çözme
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!