Lirik popun duygulu sesi Ceren Gündoğdu: ‘İnsan olmak yaralı olmaktır’

Bağımsız müzisyen Ceren Gündoğdu, 12 şarkılık yeni albümü “Işık Olur Gözlerin”i yayımladı. Albüm yalnızca bir müzik dinletisi değil, aynı zamanda duygu yüklü bir hikâye anlatıcılığı da sunuyor. Sanatçıyla konuştuk.

Lirik popun duygulu sesi Ceren Gündoğdu: ‘İnsan olmak yaralı olmaktır’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.03.2025 - 10:00

Onu ilk olarak sesiyle tanıyorsunuz. Gazetemizin müzik yazarı Murat Beşer’in sözleriyle, “Kate Bush’vari bir semavilik içinde gezinen, tül gibi ince bir soprano Ceren Gündoğdu”. Ancak şarkılarını dinleyerek tanımaya başladıkça söylemek istediği derin anlamlar olduğunu fark ediyorsunuz, incinen kalplerin omzuna uzatılan bir el, “Her şey yoluna girecek” diyen bir ses gibi. Yine de melankolik şarkılar, karanlık, her gün felaket haberlerine uyandığımızı kabulleniyorlar sanki. Ceren Gündoğdu’nun yeni albümü “Işık Olur Gözlerin” duygu yüklü bir hikâye anlatıcılığı vaat ediyor. 

Albümde 12 şarkı yer alıyor. 11’inin sözleri kendisine, son şarkının sözleriyse kendisi de bir müzisyen olan annesi Ferahnaz Gündoğdu’ya ait. Ceren Gündoğdu, önceki çalışmalarında olduğu gibi bu albümde de şarkı sözlerinde derinlere inmeye çalışıyor. Müziğinde hepimize tanıdık gelen nostaljik tınılarla modern pop ezgileri birleşiyor. Kendine özgü bir müzik tarzı var ve bunu “lirik pop” olarak adlandırıyor. Yeni albümün ilk konseri 16 Nisan’da Babylon’da olacak. Bu konserde ayrıca Gündoğdu’nun kendisinin her şarkının ne anlattığıyla ilgili hislerini okuyabileceğiniz bir albüm kitapçığına da sahip olabileceksiniz.

Yeni albümünü ve anlatmak istediklerini Gündoğdu’yla konuştuk. 

*Albümün ilk çıkış noktasından başlayalım. Ne zaman fikir oluştu?

Albümün başlangıç noktası temaya karar verdiğim noktaydı. Bir buçuk sene sürdü albümün yazım ve yapım aşaması ama o temanın ilk aklıma düşmesi iki seneye yayılan bir süreç. Albümde birkaç tema var aslında. Albümü şu şekilde tasvir ediyorum ben: Bu albüm benim incinmiş kalplerin kucağına bırakmak istediğim bir ninni. Bu incinmişlik meselesi, yaralı olma meselesi aslında çıkış noktasında olan bir durum. Çünkü aslında baktığımızda bu ister bir gönül meselesi olsun ister hayatın seni daha katmanlı derin yerlerden vurduğu bir nokta olsun, şöyle bir etrafımıza baksak, kimse yok ki hiçbir şekilde incinmemiş... Hayat oradan ya da buradan, bir şekilde hepimizi bir yerden incitiyor ve biz bütün o incinmişliğe rağmen bir şekilde ayağa kalkacak ve hayata karışacak gücü buluyoruz. 

GÜÇLÜ HİSSEDEBİLMEK...

* Albümde bunlar nasıl kendine yer buluyor?

Şuna inanıyorum, benim dikkatimi çeken ya da içimde var olan acıları ne kadar çok anlatırsam, bir başkası da kendi incinmişliğiyle o kadar çabuk ve kolay kucaklaşabilecek. Birincisi, insan kurban psikolojisinden çıkıyor. Bu kadar farklı hikâye içerisinde hepimizin ortak yaşadığı birtakım duygular var. Kırılmalar, üzüntüler, zaman zaman aşk... Mutluluğun tezahür ettiği noktalar da var albümde. Bu duyguların ortaklığını fark edince de “Bir dakika, sakin. Bu bir tek benim başıma gelmiyor, hayat böyle bir şey, yaralı olmak insan olmakla ilintili bir durum” diyorsun. Bunu fark etmek hem kendine daha güçlü hissetmeni, kurban psikolojisine girmeni engelliyor, bir taraftan da başka insanın da halinden anlamanı sağlıyor. Yani hem bireysel bir iyileşmeye hem de toplumsal olarak da bir iyileşmeye gebe bu durum... O yüzden bu yaralı olma mevzusunun insan olmakla alakalı olduğunun altını çizen, bu ortaklığın altını çizen bir albüm tasarlamak istedim. 

İkincisi de tema. Yani, neden “Işık Olur Gözlerin”? Tamam, kabul ettik hayatın hepimizi bir şekilde incittiğini. Nasıl köşeyi dönünce umut var? Nasıl güç buluyoruz? Hepimizin hayatında en azından bir kişi var böyle, gözünün içine baktığın zaman, en bitap düştüğün anda dahi, “Bir şeyler yoluna girecek. Gün ya da geç doğacak” diyebilen. Bu belki anne, belki çocuk, belki eş. Aslında o sevgi seni hayata bağlayan şey oluyor. Birileri için de ayağa kalkmak zorunda olmak durumu bence hepimiz için geçerli. O yüzden “Işık Olur Gözlerin”. Aksi halde bu kadar kederli bir dünyada bence zaten yaşayamazdık.

"ŞARKI SÖYLEMEK BAŞKA MÜZİSYENLİK BAŞKA"

* Tepkiler nasıl şu ana kadar?

İnsanlar burada bütüncül bir iş olduğunu hissediyorlar. Şarkılar yazılmış ve arka arkaya sıralanmış gibi bir durum değil, söylemek istediği bir şey var bu kadının diyorlar. Ben de birazcık o yüzden bu albümü yaptım. Çünkü havuz çok büyük ve birtakım dijital olanaklar sebebiyle müzisyen olan ve müzisyen olmayıp şarkı söyleyen insanlar aynı potada değerlendiriliyor. Müzisyen olmak başka bir şeydir, şarkı söylemek başka bir şeydir. Yani, ben de çok iyi bir yemek yapabilirim evde uğraşıp ama asla bir aşçı değilim. Ben de bu albümle galiba birazcık böyle bir iddia koymak istedim ortaya, yani bir fark yaratma derdi de var orada. Ben yazan, çizen, derdi olan ve bu derdini başka insanların derdiyle buluşturmak için ortaya koymak isteyen bir kadınım. 

* 12 şarkıdan 11’i senin kendi şarkınız, biri de Ferahnaz Gündoğduündoğduya ait. Neler hissetti dinleyince? Çok da güncel hissettiren bir şarkı, ne zaman yazılmış? 

Çok mutlu oldu ve çok duygulandı. Çok da güzel şarkı, bence albümün bence albümün öne çıkan şarkılarından biri olacak. 90’larda yazılmış şarkı. Bir sonraki klip şarkısı o olacak. 

‘ZAMANSIZ BİR İŞ YAPMAYA ÇALIŞIYORSAN...’

* Neden teklilerle ilerlemek yerine bir albüm daha? 

Dönemlerin ruhu her zaman değişir ama zamansız bir iş yapmaya çalışıyorsan dönemin ruhundan çok kendi ideallerin, kalbin, aklın sana ne yapmanı söylüyorsa onu yaparsın. Ben de onun peşinden koşan biriyim. Hiçbir zaman stratejik olmadım. Tabii ki bu kadar hızlı tüketimin olduğu yerde kolay değil bağımsız bir müzisyen olarak kendi albümünü yazmak ve yapmak. Sadece bir yorumcu olarak değil çünkü şarkı yazarı olarak da yapımcı olarak da co-prodüktör olarak da çoğu şarkının, neredeyse bütün şarkıların aranjesinde benim emeğim var. Bağımsızlık meselesinin altını çiziyorum. Senin için çalışan 100 kişilik bir ekiple sınırsız bir finansmanla yapmıyorsun bunu. Ama zaten hep sorunlar gelişmeni sağlıyor.

‘SÜREKLİ KÖTÜ HİSSETTİREN BİR SİSTEM’

* Neyi daha çok yapabilmeyi dilerdiniz?

Başka insanların duygu durumlarını ve fikirlerini kulak arkası etmeyi öğrendim derdim ama hâlâ tam olarak edemiyorum. Daha az etkilenmeyi, kendi içimdeki sese ve kendi fikirlerime daha çok güvenebilmeyi isterdim. Çünkü ne olursa olsun çevresel faktörler kararlarımızı çok etkiliyor. Hele de bu kadar her şeyin popülarite üzerine kurulu olduğu, son derece sınıfsal bir başarıdan bahsediyoruz. Eski lord, padişahlık falan sisteminin yerini başka bir şey, sosyal statü meselesi aldı. Sürekli sana böyle kötü hissettiren bir sistemin içerisinde çok kulaklarını tıkayamıyorsun. O yüzden neyi daha çok başarabilmek isterdim? Gerçekten daha az duymayı ve daha çok içimi dinleyebilmeyi başarmak isterdim. Daha hızlı akardı o zaman pek çok şey.