Kıvılcımlı için zindanlar üniversite idi

Ne baskılar ne dört duvar Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın düşünmesini engelleyebildi. Bu yıl örgütlü harekete katılışının 100. yılı.

Kıvılcımlı için zindanlar üniversite idi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.10.2021 - 12:16

Türkiye sosyalist hareketinin büyük teorisyeni Dr. Hikmet Kıvılcımlı öleli yarım yüz yıl oldu. Türkiye’nin en “orijinal” sosyalistini 11 Ekim 1971’de kaybetmiştik. Bu sadece ölüm yıldönümü değil, 2021 yılı aynı zamanda Kıvılcımlı’nın Komünist Gençler Birliği’ne girerek örgütlü harekete katılışının da 100. yılı.

Kıvılcımlı, 69 yıllık ömrünün tam 22 yılını hapishanelerde geçirmiş biriydi. İnsan her biri birbirinden değerli 100’e yakın kitabı ne ara yazdığına şaşıyor. Onun Toplumsal Tarih Tezi vardır ki asla atlanamaz. Yaşam çizgisi baş döndürücüdür; belki şu ifadesi bu çarpıcılığa örnek olabilir: “İmamın arkasındaki en sadık cemaat iken Kafirun Suresi’nden materyalizme atladım.” Bu, ömrü boyunca sürecek çileli mücadelesinin de başlangıç noktasıdır.

KIZIL PROFESÖR ÇIKACAĞIZ

Özel bir dili vardı ki onu okumayı zorlaştırır bir üsluptur. Söylemek elbette bana düşmez ama büyük bir kafa, muhteşem bir entelektüeldi doktor. Kendi adıma ufkuna yetişmem çok zor.

Dik durmak, eğilmemek nedir Doktor’da görülebilir. Bir eski kuşak komünistin deyimiyle “bir komüniste beş polisin düştüğü” dönemlerde, 1929’da yargılanan Doktor’un aldığı mahkûmiyet İzmir’de yayımlanan Hizmet gazetesinde “Dr. Hikmet ise kahverengi şapkasını giyerek büyük bir soğukkanlılıkla ‘Hepimiz, çıkarken Kızıl bir profesör olarak çıkacağız’ demiş ve gülmüştür” cümleleriyle verilir. Dediğini yapmıştır da. Bugün hemen hemen her çalışmasından sayesinde haberdar olduğumuz Ahmet Kale, Doktor’un dağarcığında 1933 yılında Elazığ Cezaevi’nden çıkarken onlarca cilt çeviri, orijinal eserler olduğunu söyler. “On yıllık parti yaşamının deneyimleriyle yazdığı ve o zamanki merkez komiteye tartışılması umuduyla sunduğu ‘TKP’nin Eleştirel Tarihi: Yol’ adlı 9 ciltlik eseri de bunlardandır. Bu eserler, ‘Genel Düşünceler’, ‘Yakın Tarihten Birkaç Madde’, ‘Parti’de Konaklar ve Konuklar’, ‘Parti ve Fraksiyon’, ‘Strateji Planı’, ‘Düşman: Burjuvazi’, ‘Strateji Planı’, ‘Müttefik: Köylü’, ‘İhtiyat Kuvvet’, ‘Milliyet: Şark ve Legaliteyi İstismar’ başlıklarıyla bölümlenirler. ‘Yol’ serisi, yazılışlarından 45 yıl sonra, 1978 ve sonrasında ancak yayımlanabilmiştir” diyor Kale.

Edebiyat eleştirisi konusundaki ustalığına da hayranlık duymuşumdur. Okuma mutluluğuna eriştiğim “Edebiyat-ı Cedide’nin Otopsisi” kitabını cezaevinde bu edebiyat topluluğunun eserlerini okuduktan sonra yazmıştır.

Öyle ki Cemil Meriç bile “bir edebiyat eleştirisiyle, bir çağın hastalıklarının teşhiri” olarak nitelendiriyor bu kitabı. Polemiklerini kırıcı bulurdum, söyleyeyim. Ama bunu bu mükemmel kafanın muhataplarını kendi çapında görememesinden kaynaklı bir “kusur” olarak değerlendiririm.

MÜSLÜMAN KOMÜNIST!

Bir Marksist olarak son derece mayınlı bir alan olan din konusuna dalması bugün bile, teorik anlamda, cesaret ister. “Genç kuşağın Doktor’un Din Tarihinin Materyalizmi”, “İslam Tarihinin Materyalizmi”, “Osmanlı Tarihinin Materyalizmi ile Bergsonizm” adlı kitaplarını okumalarını öneririm. Ulaştığı her sonucu benimseyebilmem mümkün değilse de müthiş bir analiz zenginliği görebilir bu kitaplarda okuyanlar. Özetle İslamiyetin ilk yıllarında mülkiyet karşıtlığına değer veren Doktor bu nedenle sosyalizm ile İslam arasında bir yakınlık var diye vurgular. Asla İslamı övme amacı taşımasa da bu değerlendirmesi yüzünden Doktor’a “Müslüman Komünist” dendiği de olmuştur. Ben dediğim gibi bu değerlendirmede pek Doktor gibi düşünenlerden değilim.

Bu son derece özgün sosyalist, uluslararası sosyalist harekete de mesafeli olmuştur. Daha doğrusu hep eleştirel kalmıştır. 1971 Nisan ayı sonundan itibaren tuttuğu “Günlük Anılar” başlıklı notlarında yurtdışı “trajedisi”ni anlatır. Uluslararası sosyalist hareketin desteğini, herkesten fazla hak eden Doktor ne yazık ki bu desteği görememiştir.

“Toplum Biçimlerinin Gelişimi” adlı kitabının önsözünde bu yaklaşımı, dolaylı olarak şöyle anlatır: “Türkiye’mizde özellikle solcu veya sosyalist hatta koyu Marksist olan kişilerimizin bir güzel huyları vardır. Dünyanın yedi iklim dört bucağında, okyanusun derin diplerinde bir ufacık Batılı düşünce işittiler mi yeryüzünün en coşkun heyecanı ile onu kamuoyuna sunarlar. Batı’daki yazıları Türkçeye çevirmek için can atarlar. Türkiye’de kendi içlerinden biri aynı konuları işlemişse, yüzüne karşı ‘vallaha bilmem’ derler, ardından katıla katıla değilse bıyık altından gülerler.” (Toplum Biçimlerinin Gelişimi, Sosyal İnsan Yayınları, s.13.) Büyük sosyaliste 50. ölüm yıldönümde saygı sevgi...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon