Kısa dalga sinyalden Afro ritimlerine
Chucho Valdés henüz gençken “en büyük hazinem” dediği babasının yokluğuna alışmak zorunda kaldı. Tek zorluk bu da değildi. Alıştığı melodilerin yerine yenilerini koyması da gerekti.

Bu yıl 1-18 Temmuz arasında yapılacak 32. İstanbul Caz Festivali’nde yer alacak isimlerin açıklanmasının ardından caz tutkunlarını büyük bir heyecan kapladı. Çünkü etkinliğin açılış konserinde yedi Grammy ödülü sahibi Chucho Valdés, Royal Quartet ile Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu sahnesinde olacak. Dünyaca ünlü caz ikonu hem müzikal üretimleriyle hem de ülkesi Küba’nın siyasal evrimi eşliğinde müzik ile biçimlenen yaşamöyküsüyle dikkat çekiyor. Henüz konsere aylar var belki ama daha şimdiden Chucho’ya ulaşıp hem konser hakkındaki düşüncelerini sorduk hem de keyifli bir sohbet yaptık.
- Müzik tutkunu bir ailenin tam merkezinde doğdunuz. Müzisyen olmaktan başka bir şansınız var mıydı?
Bunun benim için doğal bir şey olduğunu ve Bebo Valdés gibi bir babaya sahip olduğum için çok şanslı olduğumu söyleyebilirim. Babamı şöyle tanımlayabilirim: O benim yaşantımdaki en büyük hazinemdi.
- Peki o zaman babanızın Küba'dan kaçmak için sizi ve ailesini terk etmesi hayal kırıklığına uğrattı mı?
Bu deneyim yaşamımı tamamen etkiledi. Kariyerimi inşa etmek için kendi başıma mücadele etmek zorunda kaldım. O yıllarda ülkedeki karışıkığı da göz önüne alırsak belirsizliklerle baş başa kaldığımızı söyleyebilirim. Hem benim ve hem ailem için gerçekten zor zamanlardı.
- Küba Devrimi gerçekleştiğinde 18 yaşında olduğunuzu varsayıyorum. Devrim müzik algınızda bir değişiklik yarattı mı?
Devrim geldiğinde ben zaten kendi fikirleri olan bir yetişkin sayılırdım ve babamın bana sağladığı büyük etkiyle profesyonel bir müzisyendim. Dolayısıyla müzikal anlamda çok büyük bir fark yarattığını söyleyemem ama devrimden sonra Küba’da birçok değişiklik oldu ve müziğin de bundan etkilenmesi kaçınılmazdı.
- Küba, 1960'ların başında ABD ile neredeyse savaşa giriyordu. O günlerde köklerini ABD'den alan caz ve blues parçaları dinleyip uyguluyor muydunuz? Ülkede bu müzik türleirne karşı tutum nasıldı?
Dediğiniz türler o zamanlar Küba'da kabul görmemişti, biz ısrarcıydık ve uygulamaya devam ediyorduk. Willis Conover'ın “Time for Jazz” (Caz zamanı) isimli çok önemli bir radyo programı vardı. Kısa dalga radyo sinyali üzerinden bu programa ulaşıp dinleyebiliyorduk. Caz ve blues ile ilgili güncel bilgileri de bu programdan ediniyorduk.
DEVRİMDEN SONRA MÜZİK
- Devrimden sonra ortaya çıkan çağdaş Küba müziğinin seçilmiş öncülerinden biri olduğunuzu düşünüyorum. Siz ve neslinizin öncülüğünü yaptığı bu müziğin ilkelerini nasıl tanımlarsınız? Bu ilkeler tüm Latin caz sahnesini etkiledi mi?
Ülkedeki Afrika köklerini ve geleneksel Küba ritimlerinden oluşan caz öğelerini Avrupa müziğiyle kullandık. Bu öğeleri çağdaş müziğin elektronik tınısıyla birleştirdik ve “Irakere” isimli yeni bir müzik dünyası ve herkesin bildiği müzik topluluğumuz ortaya çıktı. Bu akım Latin caz sahnesinde hâlâ bir etkiye sahip.
- Başarınızı çoğunlukla çalışma disiplininize bağlıyorsunuz ancak tüm bu yeteneğiniz nereden geliyor? Bu da çalışmanın bir sonucu mu?
Önce disiplin, müziğe saygı ve ardından ilham kendiliğinden geliyor, ben onu aramıyorum.
- Chucho tarzı piyano çalmanın kendine özgü temellerini nasıl tanımlarsınız?
Belki de genel olarak Afro-Kübalı köklerinden gelen derin müzik bilgisi, cazın tüm aşamalarına hakim olmak ve klasik müzik bana her zaman yeni şeyler yaratmak için kaynak sağlıyor. Çalma biçimim tamamen özgürlükle ilgili ve kendi tarzımı da böyle buldum.
- Chucho'nun müziği yıllar geçtikçe nasıl evrimleşti? Hangi yeni türleri dinlemeye veya müziğinize benimsemeye daha açık oldunuz?
Başlangıcından bu yana bu hep böyleydi. Her zaman yeni şeyler ararken farklı seslere kucak açtım.
- Bu yılki İstanbul Caz Festivali’nin önemli bir parçası olmaktan memnun musunuz?
İstanbul Caz Festivali’nin bir parçası olmak bizim açımızdan gerçekleşen bir düş gibiydi. Uzun zamandır bunun için çabalıyorduk ve sonunda oldu. Çok mutluyum.
EN DEĞERLİ GRAMMY’S
- Evinizde yedi Grammy ödülünüz var. Müzik kariyeriniz için en önemlisi hangisiydi?
Benim için en önemlisi babamla kazandığım ödüldü çünkü tüm geleneksel Küba müziğini birlikte icra ettik ve rehberim olan babamla birlikte kazandık, bu da demin dediğim gibi büyük bir hazine.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Garanti BBVA’nın sponsorluğunda düzenlenen 32. İstanbul Caz Festivali’nde bu yıl birçok önemli isim yer alıyor.
2 Temmuz’da Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda sahne alacak olan Alejandro ve Estevan Gutiérrez yani Hermanos Gutiérrez sırf gitar notalarıyla Latin ezgilerini dünyaya yaymayı başarmış bir topluluk. Geçen yıl Coachella Müzik Festivali’nde de yer alan topluluk İstanbul’da ilk büyük konserini verecek.
Bir sonraki gün, 3 Temmuz’da ise elektronik müzik ve çağdaş klasik müzik arasında kurduğu bağlantılarla müziğe farkı boyutlar katan besteci ve piyanist Max Richter ilk kez İstanbuls eyircisinin akrşısına çıkacak. Festival biletleri passo.com.tr, Passo mobil uygulamasında.

En Çok Okunan Haberler
-
Ece'nin son mesajlaştığı arkadaşının ifadesine ulaşıldı
-
İmamoğlu’nun en uzun ‘mart’ı
-
Baykal'a 'kaset' kumpasında kritik gelişme
-
'Kabine' kulisi: Listede 3 Bakanın ismi var
-
Ekrem İmamoğlu'na ölüm tehdidi!
-
Emekliye 'sadaka' gibi bayram ikramiyesi!
-
Beykoz'da Köseler'in yerine gelen isim belli oldu
-
BM’den Suriye için alarm!
-
'Entegrasyon' anlaşmasının ayrıntıları ortaya çıktı
-
İmamoğlu ile Erdoğan arasında dev fark!