'Kendim'i sokakta buldum

Sıra dışı bir ses, alışılmadık bir müzik ve kendi öyküsünü yaratarak sahneye düşen bir isim: Dilan Balkay.

'Kendim'i sokakta buldum
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.09.2023 - 12:09

Çok katmanlı keşfe açık şarkıları, kendiliğinden oluşan imajı ve müziğe yaklaşımıyla tamamen kendine özgü bir isim Dilan Balkay. 2021’de çıkardığı “KUYU” adlı albümünden sonra teklilerle süregelen müzikal yaşamında son olarak “Geceyi Dinle”yi bizimle buluşturan başarılı müzisyenin “sokakta” başlayan özgün kariyer öyküsünü kendisinden dineldik. 

- "Geceyi Dinle" her geçen gün biraz daha hızlanan, hareketlenen ve çeşitlenen müzikal kronolojinizde önemli bir yer tutuyor diye düşünüyorum...

Önceki üretimlerimde prodüksiyon aşamasının çok içindeydim. Onur Güney Kumaş’la “KUYU”yu yaptığımız dönem bu dahiliyetin en yoğun olduğu zamandı. Sonra prodüksiyonda ipleri biraz elimden bırakmak ve başka bir üretim süreci deneyimlemek istediğime karar verdim. Albümden sonraki ilk solo teklim “Tamam” bu kararın ilk meyvesi oldu. Kaan Arslan’ın müzikal ve teknik yaklaşımının bu parçaya çok yakışacağını düşündüm ve “Tamam”ı birlikte yapmaya karar verdik. Yanında rahat hissettiğim ve güvendiğim bir prodüktörle çalışmak çok keyifliydi. “Geceyi Dinle” ise aslında “KUYU”ya dahil etmek istediğim bir parçaydı ama bitirebilmişim gibi hissetmediğimden albüme koymaktan vazgeçmiştim. Arsan Salaryfar’la tanıştığımızda birlikte müzik yapma fikrine çok yükseldik. “Geceyi Dinle” bu ortaklık için çok uygun bir parçaydı bence ve ortaya hem Arsan’ın kendine özgü sound’unu hem de benim müzikal dünyamı taşıyan bir parça çıktı. Bundan sonraki üretimlerimde bir prodüktörle çalışma ve normalde gitmeyeceğim yerlere gitme fikri çok çekici geliyor. Ama yine prodüksiyonunu üstlendiğim ve en azından belli bir aşamaya kadar tek başıma ilerletmek istediğim parçalar da pişiyor bir kenarda. Sanırım bir yol daha keşfetmiş oldum. Müzik hayatımda sabit kalmamak ve değişmek mevzuyu en heyecan verici kılan şeylerden biri benim için.

- Trompet çalmaya sanırım yaşadığınız yer olan Şile'deki kültür merkezinde başlamışsınız? Trompet ülkemiz için biraz alışılmadık bir enstrüman.

Trompetin ülkemizde alışılmadık bir enstrüman olduğunu Şile’den taşındığımda öğrendim. Orada çocuklar için üflemeli enstrümanlar çok sık karşılaştıkları, uğraştıkları bir şeydi. Kültür merkezi bir yandan çocuklara ücretsiz dersler verirken bir yandan da belediye orkestrasına eleman yetiştiriyordu. Yazın Şile Bezi Festivali’nde ya da 19 Mayıs, Kabotaj Bayramı gibi aklınıza gelebilecek hemen her özel günde performans yapan bu orkestraya sürekli şahit oldukları için üflemeliler sıradanlaşmıştı diye düşünüyorum. Bu Türkiye’de yaşayan bir çocuk için inanılmaz özel bir fırsat bence, bir parçası olabildiğim için çok şanslı hissediyorum. Hayatımı değiştiren şey oldu bu.

- İlk sahneniz sokaktı diyebiliriz sanırım. Nasıl başladınız sokakta çalmaya? 

Belediye Orkestrası günlerimi saymazsak kendim olarak müzik yaptığım ilk yer sokaktı. 2013 yılında bir arkadaşım aracılığıyla Kartal’da bir barda müzik yapan insanlarla tanıştım. Trompetim yanımdaydı, sahnelerine davet ettiler. Çok hızlı şekilde kaynadı kanımız ve birlikte çalmaya başladık. Uzun yıllar Kadıköy ve Taksim’de sokak müziği yaptık. Yazların bir kısmını da Datça Meydanı’nda çalarak geçiriyorduk. Sokakta müzik yapmanın en güzel yanı tesadüfen orada olan bir seyirciye çalmak bence. Beklentisiz bir şekilde oradalar. Bu beklentisizlik sanatçıda bir özgürlük alanı açıyor. Müziği sevip sevmediklerini birkaç parça içinde anlıyorsun, kalıyorlar ya da gidiyorlar. İnsan içinde trompet çalmaktan çekinen biriydim. Orkestrada bakırların bir parçasıyken sokakta bir solo enstrümana dönüşmüştü trompet ve bu çok yeni bir duyguydu. Aynı zamanda uzun süre orkestra için düzenlenmiş parçalar çaldığımdan notalara bağlı bir ilişkim vardı topluluk müziğinde. Sokakta çalarken ilk defa doğaçlama yapmayı denedim. Trompetimle aramda yeni ve daha sağlam bir bağ oluştu. 

- Utangaç olduğunuzu söylemişsiniz ama sahnedeki duruşunuz oldukça etkileyici. Kendinize özgü bir sahne "persona"nız var mı?

Sahneye alışmam uzun sürdü açıkçası. Birilerine trompetimle eşlik ederken rahat hissediyorum artık kendimi. Eskiden olduğu gibi karın ağrılarıyla boğuşmuyorum. Ama kendi sahnemde kendi müziğimi yapmak hâlâ çok gergin bir durum. Şarkı söylemek de benim için görece yeni olduğundan hâlâ alışıyorum diyebilirim. Sahnemde kendimi gerçekten olduğum gibi hissediyorum. Bir sahne personam yok yani. 

- Söz yazarlığı konusunda dili yalın ve melodiyle uyumlu bir biçimde etkili kullandığınızı düşünüyorum. Yazarlık pratiğiniz nasıl gelişti?

Küçüklüğümden beri okumayı ve yazmayı severim. Özellikle lise yıllarımda şiir okumaya ve blog yazmaya başlamamla daha yoğun oldu bu pratik. Okuldan eve döndüğümde bilgisayarın başına geçip müzik dinleyerek şiirler ve yazılar yazıyordum. İlk bestem “Karanlığa Döndüğüm Gün” de yazdığım bir şiiri sonraları bestelememle ortaya çıktı. Hâlâ parçalarımın bir çoğunu yazdığım şiirlerden besteliyorum. 

- Şarkılarınız çok katmanlı seslerden oluşuyor bu yüzden tekrar tekrar keşfe açık üretimler. Farklı sesleri nasıl eşliyorsunuz?

Çok katmanlılık dinlediğim müziklerde aradığım bir özellik. Bu yüzden kendi müziğimi de bu anlamda geliştirmeye çalışıyorum. Bahsettiğiniz tekrar tekrar keşfedilebilirlik sevdiğim müziklerde beni en çok heyecanlandıran şey. Kendimi müziğimle ifade ederken de arayışım bu yönde oluyor. Parçalara daha sonradan bulunmak üzere bir şeyler gizlemek, ilk dinleyişte fark edilmeyen ama yüzeydeki öğelere alıştıktan sonra derininde yeni şeylerle karşılaşma fikrinden çok hoşlanıyorum.

‘KUYU’DAN KALANLAR

- İki yıl önce yayınladığınız çıkış albümünüz “KUYU”ya bugünden baktığınızda hangi hislerin kaldığını hangilerinin gittiğini söyleyebilirsiniz?

Hâlâ “KUYU”daki her hissi zaman zaman hissediyorum. Bende yerleşmiş bir melankoli sanırım bu. Yoğunlukları değişse de benden tamamen kopmuş değiller.

ORTAK PROJELER, GELİŞTİRİCİ

- Sizi çok sık ortak projelerde görüyoruz. Bunun nedeninin çoklu enstrümantal yeteneğiniz ve yer aldığınız işe boyut katmanız olduğunu düşünüyorum. 

Farklı müzisyenlerle müzik yaparken hem o projeyi anlamak hem de kendim olarak dahil olmaya çalışmak oluyor refleksim. Herkesin yaklaşımı, müzikal birikimi, müziği anlama üretme biçimi farklı. Ben de her ortak projede beslenecek ve beni geliştirecek bir şey bulmaya çalışıyorum. Aynı zamanda da müziği bozmadan kendimden bir şeyler katabiliyor ve üretimi büyütebiliyorsam ne güzel. Kendinin dışına çıkmak ve başkalarının yoğunluğuna karışmayı ufuk açıcı buluyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler