Kehanetin Kökenine Yolculuk: The First Omen
“Servant”taki donuk ve gizemli bebek bakıcısı rolüyle akıllara kazınan Nell Tiger Free, efsanevi “The Omen”in öncül anlatısı olan filmde performansıyla parlıyor.
Hayaletler, suça karışanlar, içine şeytan kaçanlar veya doğuştan kötü olanlar... Korku sinemasında, bir dehşet ikonu olarak kötü çocuk temsilleri sayısı bayağa fazladır. Ancak bu alt türler arasında kötülüğün veyahut Deccal’in dünyaya gelişi ve yayılmasına aracılık eden çocuk figürlerinin tartışmasız en popüleri kendisinden sonra gelen pek çok filmi de etkileyen “The Omen” (Kehanet, 1976) filmindeki Damien’dir.
70’ler sinemasının en gözde örneklerinden olan ve şeytani çocuk türüne kelimenin tam anlamıyla ivme kazandıran “The Omen”, atmosferik cinayetlerinin, kadrosundaki Gregory Peck ve Lee Remick gibi yıldız isimlerin de etkisiyle gösterime girdiği yıl büyük bir hasılat elde etmekle kalmadı, finaliyle de Damien’in hikâyesinin sürdürülmesine olanak sağladı. Yönetmen Richard Donner’ın bu ilk sinema filminin yıllar içerisinde gelen devam halkaları, özgün yapıtın başarısına ulaşamasa da başka bir ilk uzun metraj filmini çeken yönetmen Arkasha Stevenson, bu mirasa yakışan bir öncül hikâyeyle Damien efsanesini canlandırmışa benziyor.
Özgün hikâyede, kendisini evlat edinen aileye ve yakınındakilere dehşet saçarken tanıştığımız Damien’ın, kilisenin içindeki bir tarikat eliyle “dünyaya getirildiğini” öğrenmiştik. Ancak ne koşullarda ve kimin aracılığıyla olduğunu “The Omen”, bizim düş gücümüze bırakmıştı. İşte şimdi, o “doğumun” kökenine yolculuğa çıkıyoruz ve Deccal’in dünyaya gelişi üzerinden politik ve dini üst anlatıların dehlizlerine dalıyoruz.
70’li yılların Roması’na, ABD’den rahibe olmak için göç eden genç Margaret’la (Nell Tiger Free) açılan “The First Omen”, tıpkı ana filmdeki gibi şok edici bir intihar sahnesiyle klasik eserle bağ kurmadan önce İtalya’da o yıllarda yükselişe geçen bir korku üslubuna da göz kırpıyor. Ve giallo* stiline yaklaşan bir açılış sahnesiyle film boyunca izleyeceğimiz dehşet düzeyini de açık ediyor. Kamera kullanımıyla biçemini belli eden bu giriş yine “The Omen”in en rahatsız edici ölümlerinden birini de ustalıkla hatırlatıyor.
RAHATSIZ EDİCİ DOĞUM SAHNESİ
Margaret’ın gelişinin ardından geçmişi nedeniyle kendisine yakın bulduğu Carlita’yla (Nicole Sorace) yakınlaşması ise öykünün kırılma noktası oluyor çünkü peşi sıra yaşanacak ölümlerin yanı sıra epeyce rahatsız edici bir doğum sahnesi de filmin sırf bir nostalji “sömürüsünden” çok, yenilikçi ve cesur stilinin de kanıtı olageliyor.
Gerçekten de bu andan itibaren şiddeti estetize etme biçimiyle giallo türünü anımsatan, korku tasvirlerinde dikkat çekici bir görsel biçem kullanan “The First Omen”, rahibe temsilleriyle de ilgi çekici bir yorum getirmeyi ihmal etmiyor.
Başlangıçta yavaş atan filmin nabzı, Margaret’ın gerçekleri öğrenmeye başlamasıyla artıyor, Nell Tiger Free’nin birkaç dakikalık akıl almaz performansıyla yükselen göz kamaştırıcı bir dönüşüm sahnesiyle ise zirveye ulaşıyor. Kuşkusuz “The First Omen”, ses tasarımından, politik-dini eksenli hikâyesine, kadın bedenine yönelik şiddete, çarpıcı görsel dokusundan, müziklerine değin etkileyici bir öncül hikâye ve güçlü bir anlatı. Ancak Nell Tiger Free’nin yorumu, The First Omen’ı çok daha yükseğe taşıyor.
PUANIM: 7/10
* İtalyan sinemasında bir korku türü. Arnoldo Mondadori isimli bir yayınevinin çıkardığı polisiye türündeki sarı (giallo) renkli kitaplar sebebiyle sinemada da bu biçimde isimlendiriliyor.
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da hissedilen deprem!
- Tel Aviv’i balistik füze ile vurdular
- 'Kanlı Noel' saldırganı hakkında neler biliniyor?
- Yoğun bakımdaki Emre'den acı haber
- Salonu terk ettiler!
- Ukrayna 'bin kilometre' uzaktaki hedefleri vurdu!
- 'Bunu da yaptınız, yazıklar olsun!'
- 'Yaptığınız kötülük hiç unutulmayacak!'
- Türkiye bağlantıları dikkat çekti!
- Özlem Gürses'e ev hapsi!