Hülya Gülşen ve Naz Çağla Irmak Cumhuriyet Pazar'da: ‘Ekrandaki enerjimiz birebir aynı’

Oyunculukta nadir görülen bir biçimde hem tiyatro hem de ekranda birlikte rol alan anne-kız Hülya Gülşen ve Naz Çağla Irmak ile Anneler Günü için buluştuk.

Hülya Gülşen ve Naz Çağla Irmak Cumhuriyet Pazar'da: ‘Ekrandaki enerjimiz birebir aynı’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.05.2024 - 12:00

Anne-kız hem tiyatro sahnesinde hem de ekranlarda birlikte rol alıyor Hülya Gülşen ve Naz Çağla Irmak. Gülşen bunu en büyük hayali olarak tanımlarken Irmak ise “Anneme hayranlığın yüzünden oyuncu oldum” diyor.

Hem anne-kız hem de meslektaş olarak birbirlerine sonuna kadar destek oluyorlar. Anneler Günü için ikisiyle bir araya geldik ve birbirleri hakkındaki düşüncelerini öğrendik.

- Sahnede “Romeo ve Juliet”te ekranda ise “Hudutsuz Sevda”da birlikte rol alıyorsunuz. Üstelik “Romeo ve Juliet”te anne-kız olarak yer alıyorsunuz. Birlikte rol almak nasıl bir deneyim?

Hülya Gülşen: Kızımla birlikte oynamak en büyük hayallerimden biriydi ve gerçekleşti. Son derece adrenalini yüksek ve heyecanlı bir mesleğimiz var. Buna bir de birlikte olmanın heyecanı eklenince inanılmaz bir deneyim oldu. Kendimden daha çok Çağla için heyecanlandım. Onun işi benden daha ağır ve zor. Oyunda hem Jülyet hem de Lady Capulet oldu. Geçen hafta son sahnesinde ara alkış aldı. Oyunu açık biçimde oynadığımız için oynamadığım sahnelerde de seyredebiliyorum, ara alkış gelince o kadar duygulandım ki dayanamadım ben de alkışladım. Kızımın annesi olmak ayrı güzel partneri olmak ayrı güzel. Çok şanslıyım.

Naz Çağla Irmak: Muhteşem bir deneyim bu, önceki oyunlarımda annem keşke tüm oyunlarımı izlese derdim, çıkışta arabaya biner binmez arar, “Burası böyle oldu, şurası şöyle, burada biraz enerji düştü sanki” gibi tüm oyunu anlatmaya çabalardım. Anlayacağınız dileklerim gerçekleşti, böyle önemli bir metni beraber canlandırmak paha biçilemez gerçekten. Anne-kız ilişkimizi bir yana bırakıp sahnede iki oyuncu olmak ve birbirimizin mesleki zaaflarını, heyecanlarını görmek ilişkimizi daha da başka bir seviyeye taşıdı. Zaten anlaşmamız için konuşmaya lüzum olmuyordu ama artık sahnenin üstündeki iletişim de eklenince bu durum başka bir seviyeye taşındı.

PANDUFLU PROVA

- Ortak sahnelerinizi evde prova ediyor musunuz?

H. Gülşen: Dizide ortak sahnemiz pek olmuyor. Genellikle kalabalık sahnelerde karşılaşıyoruz ama oyun için evde birlikte prova yaptık. İlk zamanlar sürekli müdahale ediyordum. Sonra Çağla’dan beni eleştirmesini istedim. İşte o zaman doğru yolu bulduk. Anne kız ilişkisinden partner ilişkisine geçmeyi başardık.

N. Ç. Irmak: Evet, oyunda birçok ortak sahnemiz olduğu için bunu yaptığımız olmuştu, hah anne-kız ilişkisi burada devreye giriyordu işte, ayağımızda panduflarla aynı beni konservatuvar sınavına çalıştırdığı zamanki gibi “Haydi kalk bir kere alalım şu sahneyi” diyordu, ben de “Anne üstünde pofuduk sabahlık, ayağında panduf var emin misin?” diyordum ama sonunda her zaman annelerin istediği olur biliyorsunuz. (Gülüyor) Kalkıp sahnemizi alıyorduk, iyi ki de yapıyorduk. Sayesinde konservatuvarı kazandığım gibi Juliet’i çalışırken de yolumdaki engebeleri yumuşattı.

- Kızınızın oyuncu olmasıyla ilgili hiç tereddüt yaşamış mıydınız?

H. Gülşen: Ne yalan söyleyeyim başta sıcak bakmamıştım. Malum zor bir meslek iyi değilseniz çok üzülebilirsiniz. Yeteneği konusunda emin olmam gerekiyordu. O yüzden ilk sınavını bana verdi. O kadar istekliydi ki oyun seyretmeye gittiğimizde alkışta ağlardı “Burada değil sahnede olmak istiyorum” diye. Ben de isteğine ikna oldum. Sınava ve seçmelere kendi hazırlandı, ben son rötuşu yaptım. Ve okulunu yüzde yüz bursla kazandı. “Kırgın Çiçekler”in seçmesine ben şehir dışında olduğum için tek başına hazırlandı. Yani kendini önce bana ispatladı. Benim adımla değil kendi çabası ve çalışkanlığıyla bugün burada.

- Annenizin çok başarılı bir oyunu olması size mesleki anlamda neler getirdi?

N. Ç. Irmak: Oyuncu olma yolculuğumun en temel sebeplerindendir anneme hayranlığım. Babam müzisyen, ikisinin de işe gitmesi gerektiğinde benim ya oyuna ya konsere gitmem gerekirdi ve ben hep oyuna gitmek isterdim, abartısız yüz defa izlediğim oyunları vardır annemin. Hep beni de selama çıkarmalarını hayal ederdim, bu hayaller beni bu mesleğe yönlendirdi farkında olmadan.

- Hülya Hanım’ın “Ferhunde Hanımlar ve Kızları” dizisinde rol almaya başladığı yaştasınız. Diziye göz atmışsınızdır mutlaka. O günlerden size ilginç farklı gelen neler var? Annenizin o yıllardan size oyunculuk anlamında benzeyen ve benzemeyen yönleri nelerdir?

N. Ç. Irmak: Öyle tuhaf geliyor ki... Ekrandaki enerjimiz birebir aynı sanki. Oyunculuk anlamında değil ama dizi yapmak tabii bambaşkaymış o zamanlar. Toplu plandan akan sahneler, her şey çok hızlı ve olabildiğince hareketli, yakın planlar neredeyse yok. Merak ediyorum izleyince, o zamana dönüp o seti görmek istiyorum.

ROLLER DEĞİŞTİ

- Hülya Hanım, iki yıl önce çok talihsiz bir rahatsızlık geçirmiştiniz ve çok güçlü biçimde geri döndünüz. Bu süreç anne-kız ilişkinizde nasıl bir etki yaptı?

H. Gülşen: O süreçte roller değişti ve küçük kızımın ne kadar büyüdüğünü ve bana bir anne olduğunu gördüm. Duygusal olarak çok zor bir süreç yaşadı ama o kadar dengeli ve soğukkanlıydı ki. Olayı asla trajediye çevirmedi ve durumu çok güzel yönetti. Bu sakin tavrı beni de hafifletti ve çok hızlı iyileştim. Bir hemşire kadar becerikli ve neredeyse bir doktor kadar bilgiliydi. Ben de güvenle kendimi onun kollarına bıraktım ve birlikte üstesinden geldik.

N. Ç. Irmak: Ben o gün büyüdüğümü düşünüyorum. Bazı gerekli tokatlar vardır ya hayat tarafından atılan, bu da öyleydi sanıyorum. Hayatı ertelemeyin ve kıymetini bilin diyen sonrasında güller açtıran cinsten bir tokat. “Şükürler olsun” diyorum ve annemi de güçlendirdiğini gözlemliyorum. Hayatın telaşından ertelemek zorunda olduğunu düşündüğü birçok şeyi raftan alıp gün yüzüne çıkardı annem, öyle de iyi yaptı ki. Onun güzel enerjisi beni de motive ediyor.

SOĞAN VE MEG RYAN

- En favori anne-kız anınız nedir?

N. Ç. Irmak: Epey küçüğüm, annem “Suç ve Ceza”da Sonya’yı oynuyor ve çok duygusal sahneleri var, o ağladıkça seyirci koltuğunda ben de ağlıyorum. Benim bu kadar üzüldüğümü gören tiyatronun kostüm müdürü, “Merak etme annen ağlamıyor, biz kuliste soğan kesiyoruz” diyor. Aklıma yatıyor benim de belli ki daha az üzülüyorum artık o sahnelerde. Sonra başka bir gün, yine kulise ziyarete önemli bir rejisör geliyor, ah diyor “Hülya, ne güzel ağlıyorsun”. “Ağlamıyor kiiii” diyorum, “Soğan kesiyorlarmış!” Annem şok, rejisör şok, bense epey safım.

H. Gülşen: Benim de aklıma şu geldi. Meg Ryan’ı pek beğenirim. Saçımı kestirirken kuaföre fotoğrafını gösterip öyle kestirirdim, renkli lensler pek moda o zamanlar arada yeşil, mavi ben de kullanıyorum. Tabii Çağla bunlara hep şahit. Bir seferinde alışverişteyiz, bende mavi lensler, saçlar sarı Meg Ryan modeli, tezgahtar “Hülya hanım ne kadar Meg Ryan’a benziyorsunuz” dedi Çağla’dan cevap geldi “O kadar çabalıyor ki.” (Gülüyorlar)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler