Her renk bir duygu

Pantone Matbaası her sene olduğu gibi 2022'de de "Yılın Rengi"ni seçti. Bu yılın rengi "very peri" bizi renkler hakkında düşünmeye yöneltti. İşte isze renklerin gizemli dünyasıyla ilgili bilmedikleriniz...

Her renk bir duygu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.01.2022 - 13:00

Renklerle ilişkimizi genelde görsel düzeyde kurarız. Renklerin ifadesi tanımı ve kullanımı bizim için görsel düzeyde önceliklidir. Renklerin bize kıyafet, aksesuar veya herhangi bir tasarım üzerinden hissettirdiklerini ifade ederken bile yarattıkları duyguya odaklanırken, o duygunun kaynağı olan rengi ifade etmekten kaçınırız. Hepimizin sevdiği bir renk vardır. Ancak o rengin antropolojik kökenlerini ve psikolojik altyapısı hiç düşünmeyiz. Oysa renkler, gündelik hayattaki seçimlerimizden, kararlarımıza, dışarı karşı yansıttığımız imajımızdan, kendimize yarattığımız dünyaya kadar her alanda birinci derecede öncelikli rol oynar. Bu rolün nörolojik ve sosyal sebeplerini, günümüzden ve geçmişten örneklerle Sanatçı Zeynep Sağır ve Akademik ve Kurumsal Moda Tasarım Danışmanı Türkü Şahin'le konuştuk.

Zeynep Sağır - Ressam

Renkleri psikolojik olarak ele aldığın, resimlerinde kimlik ve psikoloji olgusunu araştırdığınız bir projeniz var: “Speaking Color”. İzleyiciyle sözsüz iletişim kurmayı deniyorsunuz. Buradan yola çıkarak soralım, renkler bize ne anlatır?

Rengin, psikolojik açıdan beyindeki bir uyaran olduğunu, duygusal etkileri kişisel ve benzersiz bir deneyime dönüştürdüğünü söyleyebiliriz. Rengi dil olarak kullanabilir miyiz? Rengi öznel bir temaya sınırlamamak ve daha az belirsiz hale getirmek için hangi kavram ve ilkelere girilmelidir? Bu sorular üzerine yola çıktım ve bazı araştırmalar yaptım. Sanatın öznel olduğunu ele alarak, renkleri bir iletişim aracı olarak kullanabilmek için önce onları duygulardan uzaklaştırmam gerektiğini düşündüm. Rengi saf bir şekilde kullanarak, insanların sadece bir "imge" görmesini ve ötesine geçememesini, başka bir anlam ya da duyguyla buluşmadan herkesin ortak bir noktada buluşmasını sağlamak istedim. 2 senelik uzun bir proje ve pek çok detayı var. Kısacası, rengin sınırlı bir ölçüde de olsa deneysel bir şekilde bir iletişim cihazı olarak kullanılabileceğini fark ettim. Rengi oluşturan ışık korneamıza dokunduğunda, gördüklerimiz ve beynimizin nasıl kodladığı aynı olabilir, ancak onu nasıl algıladığımız ve yaşadıklarımız farklı olacaktır. Aynı rengin insanda ne tür duygular uyandırdığı, kişisel deneyimlerimize ve içinde bulunduğumuz ortamlara dayanıyor. Her insanın kendine özgü bir renk yorumu var. Mesela gestalt psikolojisinin gösterdiği gibi, renk bütünün daha iyi anlaşılmasına yardımcı olur. Tek başına renk, bir mesajı tam olarak iletmek için yeterli olmasa da, genel olarak daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.



- 2022 ile birlikte yaşamımıza yeni bir renk girdi Pantone paletlerinden: Very Peri. İlk bakışta “mor” diyebiliriz fakat kırmızı ve mavinin karıştırılmasıyla ortaya çıkıyor. Böyle bir adlandırmaya ya da sınıflandırmaya gerek var mıydı bu renk için?

Pantone’nun her sene seçtiği "Yılın Rengi"ni ben de heyecanla bekliyorum. 22 yıl sonra ilk defa yeni bir ton çıkardılar. Teorik olarak ele alırsak, mavinin soğukluğu, kırmızının sıcaklığı ortaya soğuk ve sakin bir ton çıkarmış. Very Peri, pandemi sürecinde fiziksel ve ruhsal olarak değiştiğimiz, dijital yaşamla daha çok haşır neşir olduğumuz yani dünyanın değiştiğine şahit olduğumuz bu dönemi yansıtıyormuş. Bu tarz adlandırmaların pazarlama üzerinde çok büyük bir rolü olduğunu düşünüyorum. Pek çok marka daha şimdiden bu renkte ürün çıkarttı ve satışa sundu. 


Pantone bu rengi tanıtırken birdenbire hayatımıza giren metaverse evreni ve gelişen çevrimiçi teknolojilerden de ilham alındığı belirtiyor. Metaverse’de renklerin akıbeti nedir sizce?

Metaverse, gerçek dünyanın dijitale aktarılmış ve sanallaştırılmış hali. Dünya üzerinde renkleri algılayışımız nasılsa, bu algının dijital dünyada da bir paraleli olacaktır. Beynimizin rengi nasıl algıladığına dair pek çok araştırma konusu ve sorusu var. Henüz bunlar net değilken ya da bilinmezken, başka bir dünya da rengi nasıl algılayacağımızı konuşmak çok zor olsa gerek.

Dünyaca ünlü pek çok yaratıcı kişi (besteci, ressam vs.) sinestezi hastalığından muzdarip. Kabaca renkleri duymak, sesleri görmek olarak tanımlayabileceğimizi düşündüğüm bu rahatsızlıktan yola çıkarak renklerin farklı disiplinlerde yaratıcı amaçlarla kullanımı mümkündür diyebilir miyiz?

Rengi belleğimizde kodladığımız duygular ile görürüz. Gördüklerimiz aynı olsa da, düşündüklerimiz farklı olabiliyor. Yani renklerin anlamları, aslında o rengi nasıl kodladığımız ve deneyimlerimiz ile alakalıdır. Aynı renk birinin mutluluğu olabiliyorken, başkasının travmasını hatırlatıyor olabilir. Bireylerin büyüdüğü sosyal çevre ve bunun kültürel kalıntıları, eğitim gibi deneyimlerin bu algıyı değiştirmede kilit etkisi olabilir. Tüm bunları ve işin yaratıcılığını ele alırsak, rengin bilimle olan ilişkisi, verebileceğim en güzel örnek olabilir. Renklerin birçok alanda, farklı amaçlarla kullanımı mevcut. Benim en çok ilgimi çeken konu, renklerin psikoloji alanında kullanılması. Örneğin renk terapisi, kişinin zihinsel ve fiziksel sağlığını olumlu yönde etkilemeye yardımcı bir tedavi yöntemi. Ayrıca renk, pek çok doktorun, kişinin ruh sağlığını çözümlemek için kullandıkları bir araç. Renk algısının tamamen bireysel olduğunu ele alırsak, bu çözümleme ve tedavi süreçlerinin çok da kolay olmadığını tahmin edebiliriz.

KÜLTÜR DEĞİŞKEN GENETİK KALICI

Türkü Şahin – Akademik ve Kurumsal Moda Tasarım Danışmanı

Moda sektörü her yıl belli renklere yoğunlaşıyor. Moda ve renkler arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?

Renk, moda ve kültürün en önemli taşıyıcılarından. Herhangi bir alanın modasındaki renk değişiklikleri bize bir dönemi anlamakta önemli ipuçları verir. Bireyin Rönesans dönemindeki özgüvenli duruşu, Otuz Yıl Savaşları ile sarsıldığında giysilerdeki renklerin de solgunlaşıp kararması gibi… Belli renklerin belli bir dönemde arzulanabilmesi, dolayısıyla satılabilmesi için kaynağını hep insandan ve kültürden alması, insana kendini anlatması gerek. Endüstri devrimi sonrası modanın bir sektöre dönüşmesi de bunu çok fazla değiştirmiş sayılmaz. Geçtiğimiz yılın trend rengi olarak belirlenen Mikonos mavisi, pandemide insanların gitmeye hasret kaldığı bir tatilin hayalini satarken, aynı anda yas temsiliyle içinden geçmekte olduğumuz sürecin psikolojisini de kapsıyor örneğin.


Z kuşağı pek çok alanda olduğu gibi giyim kuşamıyla da kendinden önceki nesillere göre daha farklı. Özellikle renk seçimleri çok çeşitli ve farklı kombinasyonlar içeriyor. Sizce bu kuşağı renk algısı olarak farklı kılan özellikler nedir?

Postmodern eğilimler modaya sinema ve edebiyat gibi diğer birçok alanda olduğundan daha geç nüfuz etti. 1980’lı yıllarda, modernizmin bireyine hizmet eden giysi anlayışının tekelini sarsan, giysinin bedeni mükemmel kılmak yerine kendi varoluşunu öne çıkardığı, oldukça bireysel ve avangart çalışmalar yapıldı. Bunlar aslında bugün giydiklerimizin çıkış noktası sayılabilir. Bana sorarsanız Z kuşağı ve bugünün yetişkinlerinin giyim stilleri arasında bu bireysellik ve özgürlük açısından çok da belirgin bir fark yok. Çünkü, aynı kırılmalar yaş ve kuşak farklarını da her geçen gün ortadan kaldırmakta. Renkle ilgili bir örnek olmayacak belki ama 1970’lerde ancak belli alt kültürlerde ya da ergenlerde gördüğümüz dövme bugün her yaş ve meslek grubundan insanın kullanabileceği, ana akım modanın içine yerleşmiş trendlerden biri.

- Cilt alt tonlarına göre kıyafet seçimlerine yönelik geniş kapsamlı çalışmalarınız var. Bize farklı cilt tonlarına göre hangi renklerin tercih edilebileceğine yönelik bazı ipuçları verebilir misiniz?

Verebileceğim en önemli ipucu belki de bu işin sarışın ya da esmer olmak kadar basit genellemelerle yapılamayacağı. Dışarıdan birbirine yakın gözüken, açık tonlarda saçları olan, ancak birbirinden çok farklı renk değerlerinin yakıştığı kişiler var. Aynı şekilde ilk bakışta koyu tenli gözüken, esmer olarak nitelendirilen birçok kişinin ideal tonlaması da birbirinden farklı. Bu sarışınlık, esmerlik meselesi sömürgecilikten oryantalizme, ten renginin sosyal bir kurgu olarak öne çıkan tarafından farklı. Cilt alt tonu olarak nitelendirilen özellik kandaki belli pigmentlerin seviyesine göre değişmekte ve kişinin saçtan makyaja ve giysilerine kadar ona en çok yakışan ve hiç gitmeyen tonlarını belirlemekte. Bu yüzden farklı ırklardan, farklı ten koyuluğuna sahip kişilere aynı tonların yakışabildiğini görmekteyiz. Hepimizin bir kan grubu olduğu gibi bir renk grubu da var kısaca. Bana kalsa nüfus cüzdanına bile yazdırırdım, neticede doğumumuzdan itibaren ömrümüz boyunca her gün giyiniyoruz ve kültür her an değişirken genetik özelliklerimiz hep bizimle.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler