Hasta toplumlar-III: İnsanın çelişkileri
İnsan, aklıyla dünyayı kontrol edebileceğini düşünür ancak aklının ermediği bir şey karşısına çıkınca, “İnsan aklı buna ermez” der. Doğru cümle, “Benim aklım buna ermez” olmalıdır.
Geçtiğimiz haftalarda Edgerton’un “Hasta Toplumlar” adlı kitabından söz ederken bazı geleneklerin ve düşünme biçimlerinin toplumların yaşam kalitelerini düşürdüğünü, onların yok olma süreçlerini hızlandırdığını belirttim. Örneğin masummuş gibi gözüken “Olacak o kadar” veya “Ye üzümü, sorma bağını” türünden cümlelerin, ahlaki yozlaşmaya yol açtığını, toplumların içini kemirdiğini ileri sürdüm. Bu yazıda ise yaygın olarak kullanılan bazı hatalı ve çelişkili ata sözlerinden ve düşüncelerden söz etmek istiyorum.
KIZINI DÖVMEYEN…
Dünyadaki bütün gelenekler sağlıklı değildir. Örneğin bazı atasözleri doğru değildir ayrıca zaman içinde eskir. Üstüne üstlük birbirleriyle çelişkili atasözleri vardır. Bu konuda aklıma gelen atasözlerinden birisi, “Kızını dövmeyen dizini döver” şeklindedir. Bu atasözünde her şeyden önce bir cinsiyet ayrımcılığı var. “Çocuğunu dövmeyen dizini döver” demiyor, oğlanları söz konusu etmiyor, illa kızı dövdürecek. Bir de “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” sözü var. Günümüzde büyük artış gösteren kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusunda bu ifadelerin yüzde kaç payı olduğunu ölçemeyiz ancak ben bunların bir miktar da olsa kadına yönelik şiddete ve cinayetlere katkısı bulunduğu görüşündeyim.
ZİHİNSEL ÇELİŞKİLER
İnsanlarda yaygın olarak birtakım obsesif düşünceler vardır. Çok sayıda insan düşünceleri yoluyla yaşamını kontrol edebileceğine (manipüle edebileceğine) inanır. Örneğin “Teldeki kuşları sayarsam mutlu olacağım” veya “Şu kelimeyi söylersem sınavı kazanacağım” diye düşünür. Bu düşünme şekli, majik (büyüsel) düşünmedir. (Psikolojide bu tür düşüncelere “obsesyon”, bunları davranışa dönüştürmeye ise “kompülsiyon” denilir.)
Majik düşünce, insanların düşüncelerine büyük bir güç atfettikleri anlamına gelmektedir. İnsan adeta, “Ben düşüncemle, aklımla yaşamımı, hatta dünyayı kontrol edebilirim” demektedir. Fakat insan aynı zamanda kendi aklına güvenmez. Pek çok insan bilimsel mantığa başvurmak, aklını kullanarak doğayı anlamak yerine karşısına çıkan karmaşık durumlara bakıp, “İnsan aklı buna ermez” der. Bence akla hem önem vermek hem de onu küçümsemek temel bir çelişkidir.
Nice insan ufacık yumurtadan çıkan civcivin kocaman bir canlıya dönüşmesine bakar, olayın biyolojik mekanizmasını anlamaya çalışmak yerine, “İnsan aklı buna ermez” der. Tonlarca ağırlıktaki uçakların uçmasına bakıp, “İnsan aklı buna ermez” der. Oysa doğru cümle, “Benim aklım buna ermiyor” şeklinde olmalıdır. Çünkü mühendisin aklı bu işe ermektedir ve uçağı uçurmaktadır. İnsanların kendi akıllarına güvenmemeleri konusunda daha pek çok örnek var. Yüzyıllar boyunca insanlar Mısır piramitlerine bakıp, “İnsan aklı buna ermez, bunu insanlar yapmış olamaz, yapsa yapsa uzaylılar yapmıştır” dediler. Oysa o piramitleri insanlar yapmıştır. Uzaylılar Dünya’da piramit yok diye çok mu üzülmüşlerdi? Piramit yerine keşke vebanın aşısını getirselerdi.
“İnsan aklı buna ermez” düşüncesi kendi içinde ayrıca başlı başına bir çelişki taşımaktadır. Bu cümleyi kim söylüyor? İnsan aklı söylüyor. Yani akıl ben bu işlerden anlamam diyor. İyi de akıl bu işleri bilmiyorsa bu durumda söylediği cümle de yanlış demektir. Demek ki akıl bu işlerden anlamaktadır.
Sonuç olarak insan önemli çelişkiler içindedir, hem düşünceleriyle olayları kontrol edebileceğine inanır hem de aklının yetersiz olduğunu iddia eder. İnsanlar hem kültürlerinin, inanç sistemlerinin yarına kalmasını isterler hem de çağa sırt çevirip binlerce yıllık yaşam tarzlarıyla yaşamaya çalışırlar, bu yüzden yok olmaya başlarlar. Üstelik bu insanlar yaptıklarının yanlış olduğunun bilincindedirler, “Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine” derler ama geriye gitmeye devam ederler.
İşte bu türden çelişkilerini terk edemeyen insan toplulukları gelişemezler, Edgerton’un tanımladığı hasta toplumları oluştururlar, risk altında yaşarlar.*
__________________
* Edgerton, R. B. (1992). Hasta Toplumlar: İlkel düzen efsanesine bir meydan okuyuş. Çev. H. Turgut. Ankara: Buzdağı Yayınevi.
En Çok Okunan Haberler
- Ayşe’yi siz öldürdünüz!
- 'Erdoğan dönemi artık kapandı'
- Ölüm nedeni belli oldu
- AKP’li üyeler bütçe oturumunu terk etti
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Bahçeli profil videosu, el yükseltme, şifre çözme