Gülsen Tuncer: En büyük ödül sanat

Gülsen Tuncer ödülünü aldıktan sonra Cumhuriyet Pazar’a konuştu. “Çocukken ‘acaba güzellik kraliçesi mi olsam, yoksa tiyatrocu mu olsam’ dermişim...” İstanbul Film Festivali açılış gecesinde Sinema Onur Ödülü’nü alan oyuncu Gülsen Tuncer kariyerinden satır başlarını bizimle paylaştı.

Gülsen Tuncer: En büyük ödül sanat
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.04.2022 - 13:00

Geçtiğimiz günlerde İKSV Sinema Onur Ödülü’nü alan isimlerdendi Gülsen Tuncer. Kariyeri boyunca aldığı tek ödül bu değil elbette, Diyarbakır Kayapınar Sinema Günleri Onur Ödülü, Uluslararası Dostluk Festivali Aşık Veysel Ödülü, Atatürkçü Düşünce Derneği Aydınlanma Ödülü... Bunlar yakın zamanda aldığı ödüllerden sadece bazıları. Tuncer ile ödül gecesi sonrasında bir araya geldik ve kariyeri hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

- İKSV’nin düzenlediği bu yılki festivalin Sinema Onur Ödülünü aldınız. Ödül gecesi sizin için nasıl geçti?

İki, üç gün önce strese girmeye başladım. Geçmişe döndüm ve “buralara nasıl geldim” diye düşündüm. İKSV, arkadaşlarım ve benim için bir okuldur. Ödülü aldığımda çok onurlandım, ama altında da ezildim. “Bu ödülü almamış, fakat benim kadar emek vermiş tüm arkadaşlarım adına aldım” diyebilirim.

-Öyleyse biraz geçmişe gidelim. Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz, bu bir çocukluk hayali miydi? 

Ben, tiyatroya gidilen ve gazete giren bir evde büyüdüm. Çocukken oturur ve “acaba güzellik kraliçesi mi olsam, yoksa tiyatrocu mu” dermişim. Bu hikâye anlatılır ve hep gülünürdü. Devlet Konservatuvarına girmek istedim. Ailem bu kararıma karşı çıktı. “Üniversite okuyacaksın, dişçi veya eczacı olacaksın” dediler. Haberleri olmadan İstanbul Belediye Konservatuvarı sınavlarına girdim. Konservatuvara başladım, orada çok değerli hocalarla çalıştım.

-Profesyonel tiyatro oyunculuğuna 68’de “Zilli Zarife” oyunu ile başlamışsınız. Oyunun sizin  gözünüzde ayrı bir yeri var mı?

Hayır. O zaman paniklemiştim. Sahne korkusu büyük bir korku, ama ben çok şanslı bir insanım, önüme hep değerli ustalar çıktı.

DİZİLER YEŞİLÇAM KOKUYOR 

-Uzun zaman yönetmen yardımcılığı yapmış, kamera arkasını ve önünü tecrübe etmiş biri olarak  ülkemizdeki sektörü nasıl buluyorsunuz?

Her şey birbiriyle çok ilintili... Değerlerimize aykırı işler tutmuyor. Yeşilçam, kendine has bir sinemadır. Eşim Engin Ayça’nın ve benim teşhisim; bugünkü diziler Yeşilçam ardılı işler, hepsi için söylemiyorum tabii ki. Şu an yapılan işlerin çoğu süreklilik arz etmiyor.

-Bir çok yerde gençlere eğitim verdiniz, onlarla yakın iletişimde olmak nasıl bir histi?

Verdim, ama çok şey de aldım. Oradaki gençlerle ve öğretim üyeleriyle birlikte olmak beni besledi. Bazı öğrencilerimle hâlâ görüşüyorum.

-Genç oyunculara ya da oyunculuğa başlamak isteyenlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?

Çok kitap okumalılar. Ben tüm klasikleri okudum. Çok önemli olan turnelerde biz ülkeyi ve ülke insanını tanıyorduk. Yetenek çok önemli, ama bir oyuncu kesinlikle kibir olmamalı. Alçak gönüllü olmalılar, ben merkezli olmamalılar.

-Oyunculuğun yanı sıra bir çok alanda faaliyet gösteriyorsunuz. Hepsini yıllardır nasıl bir arada götürüyorsunuz?

Belki tiyatrocu olmasam arkeolog olurdum. Tarih benim için çok önemli. Bütün ömrümce çalıştım, benim elimden çalışmaktan başka bir şey gelmez.

-Hakim  dizisinde “Semra” karakterini canlandırıyorsunuz. Proje ilk elinize geldiğinde ne hissettiniz, dizinin çekim süreci nasıldı bahseder misiniz?

Dikkatli bir ön çalışma yapıldı. Oyuncular son derece alçak gönüllü, gençler şaşırılacak derecede iyiler... Hepsi işini yapmaktan başka bir şey düşünmeyen güzel insanlar.

-Yeni bir projeniz var mı?

Aklımda birkaç proje var. Kütüphane açmak istiyorum. Okumayı severim. Hep şunu derim; “Beni hayatta kediler ve kitaplar korudu, onların sayesinde hiç yalnızlık çekmedim”. Arkeolojiyle ilgilendiğim için evimde birtakım objeler birikiyor. Bunlar etnografik malzemeler... Bu konuda bir müze açmayı düşünüyorum. Bir diğeri ise Gaziantep’te Ülkü Tamer adına bir kütüphane açmak.

`AŞK-I MEMNU ` UNUTULMADI

-Sizin de “Arsen Hanım” karakterini canlandırdığınız “Aşk-ı Memnu” dizisinin başarısındaki sır sizce nedir?

Orada değerli senaristlerimiz Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu vardı. Kadro, fotoğraf ve kimya olarak uyumluydu. İyi bir prodüksiyondu. Edebiyat yapıtı olarak bizim yapı taşlarımızdan olan bir eserdi. İyi çekildi ve tuttu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler