'Gölgelerden çıkacağız'
LGBTİ+ hakları savunucusu Siyabend Günbay ile Onur Ayı’nı ve eşitlik mücadelesini konuştuk.
Her yıl haziranda tüm dünyada kutlanan Onur Ayı, LGBTİ+ bireylerin eşit haklar için mücadelesine sahne oluyor. Onur yürüyüşleri ile son bulan bu ay, Türkiye’de yasaklara boğulurken aynı zamanda dayanışma kavramını da öne çıkarıyor. Başta LGBTİ+ hakları olmak üzere insan hakları alanında savunuculuk yapan 27 yaşındaki Siyabend Günbay, 2013 yılından bu yana bu mücadelenin bir parçası. İnsan yardım alanında çalışan ve iktisat öğrencisi olan Günbay, “Hayat bir defa yaşanacaksa, bütün renklerin coşkusu ile neden yaşanmasın?” diyor.
Onur ayı Türkiye’de ve dünyada nasıl karşılık buluyor? Neden “Onur” Ayı?
Aslında “onur” ayı bir taç gibi. 1969 yılında Amerika’da başlayan öncü ayaklanma hareketi çok hızlı şekilde meyvelerini vermeye başlamış ve geniş kitlelere ulaşmıştı. Uzun yıllar süren dışlanma sonrası Amerika’da kazanılan bu hakların sonucunda, ayaklanmanın getirmiş olduğu eşit ve onurlu yaşam inşası sebebi ile her yıl haziran ayı “onur ayı ”olarak tüm dünyada kutlanıyor. Her geçen yıl dünyadaki diğer ülkelerde gerçekten bir karnaval olan “onur yürüyüşleri” maalesef Türkiye’de hızla ve daha sert müdahaleler ile bir direniş meydanına dönüşmeye başladı. Kaybettiklerimizin anısına mücadeleyi büyütmeye, kaybetmek istemediklerimiz için direnişe devam etmek anlamına geldi bizler için. Ama biliyoruz ki en sonunda tüm bu direnişlerin, varoluş mücadelesinin zaferine kavuşacağız.
Bu yılki onur yürüyüşüne katılmak için en büyük motivasyonunuz ne olacak?
Her yıl olduğu gibi ilk motivasyonum, “buradayız”ı göstermek. Tabii “buradayız” sadece onur ayı ya da onur yürüyüşü ile başlayıp, orada sonlanmıyor. Her gün, her an, onur yürüyüşü yapıyoruz. Hayatın her alanı biz LGBTİ+’lar için onur yürüyüşü, mücadele demek. Bu yılki siyasi atmosfer ve seçim süresince yaratılan LGBTİ+ gündemleri de beni yürüyüşe katılmaya motive ediyor. Bir yerde baskı varsa orada en büyük direnişler başlar, ben hayatı hep böyle yaşadım. Eminim binlerce, belki milyonlarca insan farklı yerlerde ama aynı hak ve özgürlükler için tek yumruk olarak birçok seti parçalıyoruz. Biz burada onur yürüyüşümüzü yaparken, bizleri hiç tanımayan ama yine özne olan yol arkadaşlarımız bizleri görecek ve duyacaklar. Sesimizi duydukça yalnız olmadıklarını anlayacaklar. Sanırım ana motivasyon, yalnız olmadığımızı bilmek ve kimseyi yalnız hissettirmemek, bizlerden çalınan tüm haklarımıza kavuşmak.
Cinsel yönelimi ile ilgili ailesine açılabilmiş LGBTi+ bireylerdensiniz. Nasıl bir tepkiyle karşılaştınız? Bu sürecin öncesi ve sonrası nasıl yaşandı?
Aslında buna açılmak mı deniyor emin değilim. Benim için sadece aramızda sırlar, birbirimizden kaçmalar olsun istemediğim bir karar sonucu başlayan kendini anlatma süreciydi. İnsan anlaşılmak ister, ben de en doğal şekilde ailemle anlaşmak ve açık bir ilişkimiz olsun istedim. Elbette Türkiye’de birçok kültürel kod ve baskı ile yaşamış bir aileden çok hızlı “normal” ya da “kucaklayıcı” tepkiler beklemek olağan değildi, ki “açılma” sürecim ve sonrasında ki birkaç yıl epey zor geçti. Fakat birbirimizi anlamak için çok çaba ve emek sarf ettik. Başta yıllarca görüşmelerimiz kesildi, birlikte yaşayamadık, bazı fiziksel saldırılar sonucu davaya kadar giden birçok kötü olaylar silsilesi sonrasında sarılmayı seçtik. Aileyiz ve yaşamlarımızın aslında biricik olduğunu hep birlikte öğrendik. İlk verdikleri olumsuz tepkilerin hiçbirinin mantıklı bir tarafı yoktu mesela, hepsi dayatılan ve öğretilenden ibaretti. Özetle ailem ile cinsel yönelimimi paylaşmadan önce hissettiğim o karanlık ve güvensizlik duygusu, yere sağlam basamamak, hiçbir zaman içimi dökemeyecek ya da başıma bir şey gelirse birine söyleyemeyecek olmak gibi endişeler bir rüzgar gibi esip geçti. Bugün her şeyi birlikte paylaşıyoruz. Kimi sevdiğimin bir önemi yok artık onlar için, mutlu olup olmadığımın çok büyük önemi var sadece.
"BİRLİKTE BİR SES"
Biz LGBTİ+’lar için dayatılan ve kriminalize edilen, gölgelerdeki yaşamları yıkmak için hep birlikte bir ses olmalıyız. Kimi sevdiğimizin, kiminle birlikte olacağımızın isteği, bizi diğerlerinden ayrıştırmaz. Her insan onur ve haklar bakımından eşittir. Herkes için onurlu ve eşit haklara eriştiği bir dünya için, el ele, omuz omuza çok yolumuz ve büyük umutlarımız var. Aileme, maruz kaldıkları her şeye rağmen benim mücadelemi de destekledikleri için hep minnettar olacağım. Bugün, Türkiye gibi baskı ve şiddetin her geçen gün arttığı bir ülkede güçlü ve istikrarlı olmamın en büyük payı bu zamana kadar verilen mücadele ve ailemin yanımda olması.
Yaşamın her alanında temel haklar için mücadele, Türkiye’de yaşayan LGBTİ+’lar için olmazsa olmaz. Peki bu kavram sizin için ne ifade ediyor?
Türkiye’de insani değerler ile yaşamak genel olarak çok zor. Fakat LGBTİ+’lar için bu insani değerler ve haklara erişim çok zor. Sağlık, barınma, eğitim, iş gibi birçok yaşamsal alanda hizmetlere ya da haklara erişim noktasında çok fazla sorun var. En temel ihtiyaçlara erişimin önündeki engellerin ortadan kaldırılması için her an mücadele edilmesi gerekiyor. Ötekileştirme ve şiddet o kadar fazla ki birçok LGBTİ+ haklarından vazgeçmek zorunda bırakılıyor. Yakın zamanda deneyimlediğimiz 6 Şubat depremlerinde yüzlerce arkadaşımız enkaz altında görünüşleri, ses tonları gibi durumların kimliklerini teşhir edeceği ve bu yüzden yardım alamayacağını düşündüğü için sadece beklediler ya da farklı cisimler ile ses çıkarmaya çalıştılar. Düşünebiliyor musunuz, tarihin en büyük yıkımlarından birinde bile LGBTİ+ olduğunuz için enkaz altında, sırf ayrımcılık korkusu ile ölüm ve yaşam arasında ince bir çizgide kalmak zorunda bırakılıyorsunuz. Bununla birlikte enkazdan çıkarılan ya da bir şekilde çıkmış olan çoğu LGBTİ+ herhangi bir destek mekanizmasından yararlanamadı. Tüm bu haksızlıklar ve ayrımcılıklar her an her yerde yaşanıyor. Bunlarla elbette mücadele etmeliyiz. Tüm gücümüz, motivasyonumuz, bizlerin ya da bizden sonrakilerin eşit haklarla, tüm renkleri ile bir arada yaşayabilmesi için mücadeleye adanmış durumda. Elbet bir gün herkes için eşit bir dünya mümkün olacak.
LGBTİ+’ların medyadaki temsiliyeti hakkında ne düşünüyorsunuz?
Açıkçası medyadaki temsiliyetin az olduğunu, olanların da kriminalize edilmiş ya da komedi konusu edilmiş olduğunu görüyorum. Hak ve özgürlük mücadelemize neredeyse hiç yer verilmiyor. Yıllardır yaşanan yüzlerce LGBTİ+ cinayetini, şiddeti haber yapmak bile neredeyse yok gibi. Hayatın içinde her yerde olduğumuz, toplumun temel parçaları olduğumuz çok unutuluyor. Medya, toplumsal belleği ve kodları oluşturan bir alan. Oradan görür, oradan duyarız her şeyi. Bunları işler, bunları paylaşırız sonra. Eğer medya LGBTİ+’lara dair gerçek bir görünürlük sunsa, eminim ki birçok şeyin değişimi de hızlı olacaktır.
“GÖKKUŞAĞI GİBİ”
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
Umarım ki bu söyleşi, okuyanlar için ayrımcılıktan uzaklaştıracak bir ışık olur. Hayatını gölgelerde geçirmek zorunda bırakılanlar için asla yalnız olmadıklarına dair bir paylaşım olur. LGBTİ+’lar için hep söylenen bir şey vardır, belirli camialar içerisinde: “Çok renklisiniz, tıpkı gökkuşağı gibi.” Ben de hep devamında şunu eklerim: “Tüm renkleri karıştırdığınızda siyah olur, lütfen her bir rengin yaşamı oluşturduğunu unutmayın.” Buradan da bunu tekrar söylemek istedim, çok renkliyiz ama ayrımcılıklar bizleri siyaha dönüştürüyor. Yaşam bir defa yaşanacaksa, bütün renklerin coşkusu ile neden yaşanmasın?
En Çok Okunan Haberler
- Ayşe’yi siz öldürdünüz!
- 'Erdoğan dönemi artık kapandı'
- AKP’li üyeler bütçe oturumunu terk etti
- Ölüm nedeni belli oldu
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne soruşturma!
- Bahçeli profil videosu, el yükseltme, şifre çözme
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!