Gıda en büyük silahtır
Bundan 41 yıl önce 20 Temmuz 1981’de Cumhuriyet’in konuğu olmuştu Prof. Dr. Canan Karatay. Yazarımız Ali Sirmen’e kalp piliyle tedavi yöntemini anlatıyordu. Şimdi bir kez daha Cumhuriyet okurlarının karşısında. Yine çok tartışılacak açıklamalarıyla...
Türkiye’nin, söyleyecekleri en çok merak edilen, en çok da tartışılan isimlerinden Prof. Dr. Canan Karatay. 1961’de tıp fakültesine giren ve tıp dünyasında 60 yıllık tecrübesiyle, kendi doğruları ışığında halkı sağlıklı beslenmenin önemi konusunda aydınlatmayı amaç edinen ünlü doktorla ilgiyle okuyacağınız bir söyleşi yaptık.
Pandemi başlarken “Grip virüsünün aşısı olmaz” demiştiniz. Sonra aşılar çıktı. İnsanlar birkaç kez aşı oldular.
"Grip virüsünün aşısı olmaz, çünkü çok hızlı mutasyona uğrar. Ben “aşı” demiyorum, “sıvı” diyorum. Korona da bir grip virüsü zaten, onun da aşısı olmaz."
Aşı olan insanlar için aşının yararlı olduğunu düşünüyor musunuz?
"Sıvı yani; olmayan bir şeyin yararı olur mu? Bu bir plandı, programdı, senaryoydu. Bedenimizde hücrelerden daha fazla virüs ve bakteri vardır. Önemli olan doğal bağışıklığımızın güçlü olması. Güçlü olursak virüsler hastalık ortaya çıkarmaz. Toplumun genelinde bağışıklık sistemi zayıflarsa salgınlar olur. 1890’da Rus gribi oldu. O aslında Korona’ydı. Çünkü o dönemde felaketler oldu, halk besinsiz kaldı. 1918 İspanyol gribi de Birinci Dünya Savaşı sonucunda gıda krizi yaşanınca ortaya çıktı."
Yani Rus ve İspanyol gribi, Korona ile akraba mı?
"Evet. Asırlardan beri var bunlar."
Söz ettiğiniz dönemlerde, dediğiniz gibi dünya genelinde açlık ve yokluk vardı. Peki, son salgın neden ortaya çıktı?
"İnsanların beslenmeleri ve yaşamları bozuldu. Gençlerimiz ve çocuklarımız ne yazık ki hasta. Hazır yiyecek ve şekerli gıda propagandaları da en çok onlara yapılıyor. Sınav stresi de aynı şekilde. Bugün ilkokul çocukları bile ruhsal gerilim yaşıyor. Özellikle seçmeli sınavlar bilinçli şekilde eğitime sokuldu. Eğitim pedagojisine göre seçmeli sınavlar beynin gelişmesini engeller. O, eğitim değil, ezbercilik. Bugünkü dertlerimiz de ondan. Yeni yetişmiş (bana da çok kızan) hekimler seçmeli sınavla diploma aldı."
Çağdaşlaşma ve teknolojiyle yaşantımızda bazı kolaylıklar olduğunu düşünüyoruz, ancak siz, “Etkileri bir dünya savaşının etkileriyle aynı” diyorsunuz.
"Tabii ki. Farkında değiliz. İnsanlar, bu normalmiş gibi programlanıyor. Biz hastayı merkeze alarak hekim olduk. Her hasta, kendine özeldir. “Modern tıp” dediğimiz şey ise hastalık odaklı. Tedavi olarak da okyanuslar ötesinden “Billy The Kid” ne derse onu yapıyorlar. O zaman okuyup yazmayın boşuna. Uzaktan söylesinler ne yapacağınızı, uygulayın. Bunu ilkokul çocuğu da yapar, lise mezunu da…"
Pandemi dönemindeki açıklamalarınızla dalga geçenler oldu. Aslında sizi genel olarak itibarsızlaştırmaya çalışan bir kitle de var. Onlara ne söylemek istersiniz?
"Hiç bir şey demeyeceğim. İlaç firmalarının taşeronluğunu yapıyorlar."
Halk sizi çok seviyor ancak doktorlar karşı çıkıyor...
"Karşı çıkıyorlar ama dediklerimi de uyguluyorlar çaktırmadan modern tıbbı yöneten ilaç ve aşı firmaları. Benim söylediklerim, onların istediklerine tamamen karşı. Tıp eğitimi de onların kontrolünde. Örneğin Harvard Tıp Fakültesi ders programını ilaç firmaları hazırlar."
Siz de belli dönemlerde yurtdışında o eğitimi aldınız...
"Ben, o merkezlerde öğrendiklerimi, gelip ülkemde uygulamak için bulundum. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi. Hepsini kopyalamak zorunda değilim. İngilitere’de eğitim gördüm. Orada uygulanan kalp pilini görüp Türkiye’de cerrah olmadan ilk uygulayan kişiyim."
Genel olarak Türkiye’de uygulanan gıda, eğitim ve kültür uygulamalarının eş zamanlı politikalar olduğunu mu söylüyorsunuz?
"Evet. Bütün dünyada da böyle. 1950’den sonra uygulanan program emperyalizmin çıkarları için. Yalnız tıpta değil, eğitimde de ekonomide de öyle. Kültür-sanat zaten..."
Yumurta, tereyağı, zeytinyağı, kırmızı et gibi gıdaların zararlı olduğu söylendi. Aslında bu bilimsel bir bakış açısı değil o zaman.
"Gıda en büyük silahtır. Henry Kissinger der ki, “Bir ülkeyi ele geçirmek istiyorsanız gıdasını ele geçireceksiniz.” Ülkemiz zeytin cennetidir. Stratejik bir bitkidir, sağlık için de ülkeler için de. Tıp tarihindeki en büyük yalanlardan birisi, “Yediğiniz yağlar kalp krizi yapıyor, o yüzden bitkisel yağ yiyeceksiniz” denilip margarinlerin öne sürülmesiyle başladı. Nurettin Sarısözen’e, aslı bir Yunan aşk şarkısı olan türküyü “Zeytinyağlı yiyemem aman/basma da fistan giyemem aman” sözleriyle söyleterek halkı programladılar. Hâlâ düğünlerde bu türküyle oynuyorlar. Aristo diyor ki; “Bir zeytin ağacı kesenin başı vurula” Türkiye’de kimsenin başı kalmaz o zaman."
Şu sıralar bazı sağlıklı beslenme akımları ortaya çıktı...
"Diyet falan, hepsi hikâye. Benim kitaba da “Karatay Diyeti” yazıldı ama yayınevi “Yazmazsak satılmaz” deyip ısrar etti. Halka ulaşmak için... Siz doğal gıdalarla beslenirseniz zaten sağlıklısınız. Mineralli tuz çok önemli. Mineralli tuz eksik olursa hücreler çalışmaz. Bu ülkeye yıllarca mineralli tuzu yedirmediler. Onu da neden söylüyorlar, “Tuz tansiyonu yükseltir.” Minerallerle yüklü kristal kaya tuzu -gerçek tuz odur- asla tansiyonu yükseltmez. Tam tersi, tuzsuz kalan bedenin tansiyonu yükselir. Tansiyonu yükselten şekerdir ve insülin hormonudur. O yüzden “Şeker en tatlı zehirdir” diyorum. Rafine edilmiş sofra tuzu da tehlikeli. Çünkü tuz değil, içindeki mineraller yok edilmiştir."
Ekleyeceğiniz bir şey var mı?
"Bir dörtlükle bitirebiliriz. "Hasan'ın böreğine vaktinde yetişmeli/Hiç durmadan gövdeye atıştırıp şişmeli/Yanmadan, kavrulmadan mükemmelen pişmeli/Yoksa seni almazlar hiçbir yere 'çiğ' diye. Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye."
TATLI KRİZİ BAĞIMLILIK GÖSTERGESİ
İnsanların “tatlı krizine girdim” gibi konuşmaları, şeker bağımlılığı göstergesi mi?
"Bağımlılık, metabolizma bozukluğu ve bütün hormonal dengenin bozulduğunun göstergesi. Şeker hastalığının ne olduğu İngiltere’de 19. yüzyılda bile biliniyordu. O dönemde şeker zenginlerin elde edebildiği bir şeydi. İtibar gösterisiydi. Ancak o zaman yapılan araştırmalar sümen altı edildi. Bunun yerine “Kolesterol kalp krizi yapıyor” denildi. İnsan bedeninde 400 tür hormon, enzim var. Hepsini kenara atıp “Al sana kolesterol ilacı” demek akla yatıyor mu?"
90'DAN FAZLA DAVA AÇILDI
"80 yaşındayım, 90’dan fazla davam oldu. Hiçbiri sonuçlanmadı. Hatta şeker yüklemesi davasında AYM “Canan Karatay haklıdır” diye karar aldı. Hiçbirinden sonuç alamadıkları halde, öyle güçlü bir savaş var ki iki yıl önce İl Sağlık Müdürlüğü’nden hastaneye gelip diplomamı almak istediler. “Ceza aldı, diplomasını alacağız” diyorlar. Kardeşim ceza almadım, dava sürüyor. Hemen avukatı aradım. “Sakın vermeyin” dedi. Boş bulunup diplomayı versem bitmişti iş. Böyle tuzaklar var."
ABD'DE TENİS ŞAMPİYONLUĞUM VAR
"İki yıl bir yere çıkamadık ne yazık ki. Pandemide yemek masasını pinpon masası yaptık, eşimle pinpon oynadık. Ben çok spor da yaptım. Voleybol, basketbol takımındaydım. ABD’de 50 yaş grubunda tenis şampiyonluğum var. Her sabah güneş doğmadan suya girerim, iki saat yüzerim."
TÜRKÜ, CAZ DİNLERİM, ŞARKI SÖYLERİM
"Klasik müziği severim. Türkülerimizi de… Biz Elazığ, Harputluyuz. Bizim, Hüseyni Makamı gibi makam yoktur. Ancak her yöremizden çok geniş bir türkü koleksiyonum var. Caz da çok severim. Bağıra çağıra şarkı da söylerim."
5G'DEN UZAK DURUN
Karatay sağlıklı gıdanın düşmanı beş maddeden uzak durulması gerektiğini açıkladı.
- GDO
- Glifosat
- Glikoz
- Glutamin
- Gluten
En Çok Okunan Haberler
- CHP'den 'İmamoğlu' çağrısı
- İhraç talebi ile disipline sevk iddiası!
- 2 çocuk vurulmuş halde ölü bulundu!
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- 'Erdoğan' zirvesi sonrası MHP'den bir paylaşım daha!
- Kazanan isim belli oldu!
- Çok konuşulacak 'Kabine değişikliği' kulisi
- Ahu Tuğba'nın ölüm nedeni belli oldu!
- Biberonla tiner içirilen bebek öldü
- Bahçeli'nin 'Öcalan' çağrısında yeni perde