Gayya kuyusunda bir gülmeyen adam
Türk müzikli tiyatrosuna Batılı eserleri ilk kez getiren isim olan Cemal Sahir, bir gün Muhlis Sabahattin’in “Zühre” operetinde oynamaktaydı. Rol gereği cehennemin dibindeki gayya kuyusuna düşmesi gerekiyordu... O düşüş hiç yaşanmamalıydı.

Kadın kapıya vurdu birkaç kez. Seslendi içeriye. Açan olmadı. Endişesi arttı, polise haber verdi. Çok geçmedi, geldi polis, “Siz neyi oluyorsunuz” diye sordu.
“Ben ev sahibiyim.”
Çilingir çağrıldı. Kapı açıldı. Yaşlı adamın cansız bedeniyle karşılaşıldı.
“Kim bu bey?” diye sordu polis.
Kadın yanıtladı, “Cemal Sahir Bey bu. Türkiye’nin ilk operet sanatçısı.”
Ve düştü radyoya haberi. 1 Ekim 1973, radyodan bir anons geçti: “Cemal Sahir vefat etti.”
Olasılıkla o gün bu haberi duyan hiç kimse önemsemedi çünkü hatırlayan yoktu onu. Ama gazeteci Hafi Kadri Alpman bu anonsa kulak kabartmıştı. “Demek Cemal Sahir öldü ha” diye mırıldandı. Aradı Şeref Şenpınar’ı. Şeref Bey, Cemal Sahir’in sahne arkadaşıydı. Alpman, Sahir’in ne zaman vefat ettiğini sordu. Şenpınar’ın haberi bile yoktu.
Ertesi gün Alpman açtı gazeteleri. Cemal Sahir’in ölümüne değinilmemişti, şaşırdı. “Türkiye’nin ilk operet sanatçısı ölmüş, kimsenin haberi yok” diye hayıflandı. Bu kez İstanbul Radyosu tiyatro şubesi müdürü Selahattin Küçük’e telefon açtı: “Başka bilgi yok mu, ne zaman defnedilecek?” Radyo müdürünün de haberi yoktu. Alpman bu kez Şehir Tiyatrosu sahne amiri Kemal Bekir’i aradı. Sonra tiyatro müdürü Basri Dedeoğlu’nu. Kimdi bilmiyordu. Son çare Beyoğlu Karakolu’na telefon etti ve her şey aydınlandı. Cemal Sahir, günler önce defnedilmişti.
Yapılan tahkikatta kimi kimsesi olmadığı anlaşılınca Beyoğlu Belediyesi kaldırmıştı cenazeyi, Feriköy’deki kimsesizler mezarlığına defnedilmişti. Telefonu kapattıktan sonra hemen Mezarlıklar Müdürlüğü’nü aradı. Cemal Sahir’in mezarının nerede olduğunu sordu. Telefondaki ses mezarlık görevlisi Ömer Efendi’yi bulmalarını söyledi. Alpman Feriköy Mezarlığı’na gitti, buldu Ömer Efendi’yi.
“Nereye gömüldü Cemal Sahir?” dedi. Ömer Efendi “Kim ki o?” deyiverdi. Gazeteci Alpman sinirle gülümsedi “Avrupa’da tahsil görmüş ilk operet sanatkârı!”
Ömer Efendi ve Alpman mezarlıkta aradılar, sonunda Cemal Sahir’in mezarını buldular. Gazeteci Alpman ertesi gün de bu değerli sanatçıya bir mezar yapılması için uğraştı. Emekli Sahne Sanatkârları Derneği Başkanı Vasfi Rıza Zobu’ya ulaştı. Mezar yapıldı mı yapılmadı mı, bilemiyoruz.
CEMAL SAHİR KİMDİR?
Babası Sultan Abdülhamit’in teşbihçisi Kehribarcıbaşı Benli Ali’ydi. Annesi Leyla Hanım ise Vezir Macar Fazlı Paşa’nın yeğeni. Tam ismiyle Mehmet Cemalettin Sahir Kehribarcıoğlu, 19 Ağustos 1902’de Fener’de dünyaya geldi. Babası hafız olmasını isteyedursun Sahir Vefa Lisesi’nde okurken Darülbedayi’nin tiyatro kurslarına gitti.
Liseyi bitirdikten sonra bir gün Fatih’te ayakkabısını boyatıyordu. Bir yandan Tercüman gazetesini okurken devletin ekonomi eğitimi için 70 öğrenciyi Macaristan’a göndereceğini gördü. Hemen müracaat etti, kazandı sınavı. Eylül 1916’da Macaristan’a gitti ama aklı hep sanattaydı. Devletin gönderdiği öğrenci maaşıyla operalara, operetlere, tiyatrolara gitti. Dayanamadı, üniversitenin tiyatro koluna girdi. Buradaki bir temsilde Macar Milli Eğitim Bakanı Kont Albert Apponyi, Cemal’i çok beğendi, bakanın teşvikiyle Artist Akademisi’ne girdi. Aylığı kesilince okulunu bitirebilmek için Burg Tiyatrosu’nda figüran olarak çalıştı. Sonunda okulunu bitirip 1921’de İstanbul’a döndü. “Avrupa’da operet tahsili yapan ilk Türk” olarak kayıtlara geçti.
TÜRKİYE KARİYERİ
1921’de Ferah Sineması’nda Musahipzade Celal’in “İstanbul Efendisi” Opereti prova ediliyordu. Rejisör Ahmet Fehim, “Olmuyor! Olmuyor!” diye bağırıyor, tenor Faik Bey rolün hakkını veremiyordu. Temsile üç gün kala “Safi Çelebi” rolünü oynayacak adam bulamamıştı. Karşısındaki kalabalığa seslendi Ahmet Fehim “Aranızda bu işi becerecek kimse yok mu?”
Cemal Sahir “Ben varım!” diyerek öne atıldı. Ahmet Fehim umursamazca “İyi madem, oyna bakalım” dedi. Cemal Sahir muhteşem oynadı. Ahmet Fehim’in gözüne girdi, figüran olarak girdiği heyette başrolü kapıverdi. Bir ay sonra İstanbul Opereti’nin birinci sınıf tenoruydu.
Aynı yıl Şehzadebaşı’ndaki Muhsin Ertuğrul’un sahibi olduğu “Ertuğrul” sinemasını kiraladı. Babasından para aldı, elinde ne var ne yok o salona yatırdı. Kendi operet sahnesini yaptı ve adını da “Sahir Opereti” koydu. Grof Rinaldo, Çardaş Fürstin, Grifin Mariça, Şen Dul, İstanbul Gülü gibi operetleri sahneledi. Muammer Karaca, Toto Karaca ve Şevkiye May Cemal Sahir Topluluğu’nda yetişti. Ünlendi, “Operet’in Kralı” dendi ona. 1927’de İngiliz Sefiri George Clark, Alman Büyükelçi Graf Wangeheim gibi diplomatlar temsillerini izleyip ayakta alkışlıyordu onu.
Karanlık günlerin başladığı o gün, 1937 senesi… Ferah Sineması’nda Muhlis Sabahattin’in “Zühre” operetinde Cemal Sahir rol gereği cehennemin dibindeki gayya kuyusuna düşecekti. Sahnenin ortasındaki delik açılmış, Sahir kendini aşağı atmış ve beş metreden yere çakılmıştı. Oysa çakılmaması gerekiyordu. Çünkü bir asansör düzeneği yapılmıştı ve bu düzenek Sahir’i yavaşça aşağı indirecekti. Bir hata olmuştu. Asansörü kontrol etmekle görevli işçi düzeneği ayarlamamıştı. Sahir’in diz kapakları kırılmış, omuriliği zedelenmiş ve bacaklarında his kaybı oluşmuştu. Sahir o günden sonra iki büklüm, zorlukla yürüyebiliyordu. Sahnelerden çekilmek zorunda kaldı. Gerçek dünyada gayya kuyusuna düşüp hayatı bir cehenneme dönüşüvermişti.
Kazadan dört yıl sonra kendisine yardım amaçlı bir jübile gecesi düzenledi. Şevkiye May, Hazım Körmükçü, Vasfi Rıza Zobu, Bedia Muvahhit, İsmail Dümbüllü gibi önemli isimler katıldı. Belediye, otobüs kaldırarak İstanbulluları yardıma çağırdı.
GÜLMEYEN ADAM
Ölümünden sonra hepten unutuldu. Onun vefalı arkadaşı ise Haldun Taner’di. Son günlerinde her ay mutlaka Kulis Pastanesi’nde buluşurlardı. Taner’e içini dökerdi. Eski güzel günleri anlatırdı. Sanki unutulmamış, o gayya kuyusuna düşmemiş gibi. Haldun Taner, “Unutulmak kahrediyordu onu, gözleri dolardı bazen, ağlamamak için kendisini zor tutardı” diye yazmıştı bir yazısında. Kadri Alpman ise kaleme aldığı bir yazıda “Ve Cumhuriyet devrinde Türk müzikli tiyatrosuna Batılı eserleri ilk defa getiren kimsesiz Cemal Sahir...” ifadesini kullandı. Evet o ilk operetleri yaptı. Kazadan sonra her şeyini kaybetti. Sahnede oynayamadı ama gerçek hayatta bir trajediyi yaşadı. İhtişamlı günlerinde zirvede yalnızdı, ölürken de yine bir başına yapayalnız. Onu yıllar sonra, ölmeden az zaman önce, o tek göz odalı kiralık evde, yokluk içinde bulan Cumhuriyet gazetesinden Reşad Enis’e verdiği mülakatta “Bana gülmeyen adam deyiniz lütfen” demişti. Gülmeyen adam Cemal Sahir.

En Çok Okunan Haberler
-
Özel direnişin yeni adresini açıkladı, saat verdi!
-
Sonuçlar çarpıcı... Dengeler nasıl değişti?
-
Özel, güncel boykot listesini duyurdu
-
Üniversite öğrencileri Şişli Belediyesi'ne yürüdü
-
Espressolab: 'Biz siyaset değil, kahve yapıyoruz!'
-
'Burnundan fitil fitil getireceğim!'
-
İmamoğlu raporundaki sır
-
İktidarın 'İmamoğlu' planı deşifre oldu
-
AKP'li Özalan, eylemcilere kin kustu!
-
Erdoğan: Heybedeki büyük turplar ortaya dökülmedi