Deniz, tüm kadınların öfkesi
“Kadın olarak hayatta kalmak zor.” diyor Deniz Işın. Kendisiyle “Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu”nda rol verdiği ve tüm kadınların bastırdığı hisleri yansıtan Deniz’i konuştuk.
Dünya Prömiyerini İstanbul Film Festivali’nde 14 Nisan’da yapan, Yönetmen Barış Fert’in ilk uzun metraj filmi Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu’nda empati yeteneğini kaybetmiş ve duygularından yoksun bir suç makinesini oynayan Deniz Işın oldukça dikkat çekiciydi. Işın, bize beyazperdede pek alışık olmadığımız şekilde tek başına bir kadın olarak bir suç aksiyonuna yön veren, kendisiyle aynı isme sahip karakterinin alt katmanlarını ve tüm kadınlara seslenen yönünü anlattı.
- ‘’Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu’’nda empati yeteneğini ve duygularını kaybetmiş bir karakteri canlandırıyorsunuz. Ölüden kasıt filmdeki Deniz mi?
Evet. Çünkü yaşamasının da bir önemi yok, ölmesinin de. Kadın veya erkek olarak bir cinsiyet de biçmiyorum. Muhtemelen çok sevgisiz büyüdüğü için... Alt katmanlarına baktığımızda zaten küçüklüğünde yaşadığı problemler var. Net göremiyoruz belki ama yaşadığı olaylardan aşina olabiliyoruz. Yaşayan bir ölü aslında. O yüzden de evet, ölü olan o.
- Suçla ilişkilendirilen filmlerde kadın karakterlerin ön planda olması pek sık rastlamadığımız bir durum. Suçla “erkeklik” eşleştirilen bir durum. Peki “Deniz kadınlıkla ilgili bir sorun yaşıyor” diyebilir miyiz?
Suç erkekle ilişkilendiriliyor, doğru. Bizim prova sürecimiz bu açıdan da uzun sürdü. Sürekli yönetmenimizle şunu öğrenmeye çalışıyordum, bu kadın rahat, tek niyeti öldürmek ve haz almak. Hem rahat olup hem maskülen olmamak bir kadın için zor. O sınırı bulmaya çalıştım. Kadınlar birçok açıdan kısıtlandığı için rahat olduklarında ‘’erkek gibi oldu’’ deniyor ya, bu kadının da cinayet işlerken kadınlığıyla ilgili hiçbir ipucu görmüyoruz. Kadın olduğunu, baktığımız için görebiliriz ancak. Hatta yönetmenimin söylediği bir şey vardı. Libidosunu cinayetten izleyebildiğimiz, şahit olabildiğimiz bir karakter Deniz. O yüzden bir sınırım vardı hep. Böyle oturmayayım, maskülen olmamalıyım ama feminenlikle de erkekleri ağıma düşürmüyorum. Benim için büyük bir meydan okuma oldu. Güçlü bir kadın olduğunu onu tanıyan erkekler biliyor ve ondan çekiniyorlar ama yeni tanıştığı erkekler, “kadın” diye yukarıdan bakıyor. O zaman anlık intikamlarını alıyor kendisine öyle davranıldığı için.
- Kadın olmakla ilgili genel yargılardan sıyrıldığını, kendi kadınlık kimliğini oluşturduğunu söyleyebilir miyiz?
Evet, kadınlara yapıştırılan yargılardan sıyrıldığını söyleyebiliriz. Bu da aslında öç alma yöntemi.
- Tüm kadınların da bastırmış olduğu iç sesine dönüşüyor mu?
Kesinlikle öyle. Hem cinsiyet rolü açısından bakarsak öyle hem de bir isyan var burada. Günümüzde ne kadar bastırılmışlığımız varsa Deniz’i izleyerek tatmin olabiliriz gibi geliyor bana.
- Bu tip karakterler genelde belli psikolojik rahatsızlıklarla anılırlar. Karaktere konulan bir teşhis var mı?
Bir teşhis yok ama izleyince anlaşılıyor; Psikopat, ağır psikopat.
- Kendine has mimikleri de oluyor.
Tik gibi değil ama benim için en zor şeylerden birisi mimiksiz oynamaya çalışmaktı. Çünkü çok durağan. Onun için yemek yemek, su içmek gibi bir şey öldürmek. Kendi dili var. İletişim becerileri zayıf bu kızın. Sadece kendi kendine ve kendi anladığı şeyleri konuşuyor. Karşısındakine o anda boşluk, anlayamama durumu yaratıp boşluğundan faydalanıyor. İletişim kuramadığı için böyle bir çözüm bulmuş.
- Barış Fert’in yönetmenlik tarzı yüksek tempolu, gerilim noktası oluşturan filmler oluyor. Daha önce oyunculukla ilgili deneyimlemediğiniz yeni şeyler var mıydı?
Yüksek tempolu ama temponun yükseleceği yeri az çok bilebiliyoruz. Burada onu doldurmak da Deniz’in üzerine düşüyor. O tempoya girene kadar hep sakin gidip bir anda olayları patlatmak... Hem mimik kullanmamaya çalışmak hem maskülen veya feminen bir yere kaymamak. Bunlar oyunculuk açısından yorucuydu. Set ortamından söz edersek, Barış’la her şeyi konuşabiliyorduk, Görüntü Yönetmenimiz Emre’de öyleydi. İletişimi çok kuvvetli bir setti. Hep heyecanlıydım sadece, ‘’nasıl yapacağım, nasıl olacak’’ diye. Hep yeni şeyler öğrendiğim bir deneyimdi.
"KEŞKE GÜÇLÜ BİR KADIN OLSA" DERKEN...
- Önceki röportajlarınızda, pandemi sonrası değiştiğinizi söylemiştiniz. Değişimin sosyal medya paylaşımlarınıza da yansıdığını fark ettim. Hem paylaşım sıklığınızdaki değişiklikten hem fotoğraflarınızın görsel estetiğinizin değişmesinden hem de saç şeklinizin değişmesinden. İlginç bir şekilde de “Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu”nun da sizin yaşamınızdaki değişimle eşleşen bir estetiği olduğunu düşünüyorum.
O açıklamaları yaptığım zaman, bir dönüm noktası yaşadığım zamandı. Dediğiniz doğru. Bir denk geliş var. Prenses rolleri de yapışacak gibi duruyordu üzerime. Menajerime diyordum ki “Keşke güçlü bir kadın karakter rolü olsa, sert, makyaj yapmayan, öldürse birilerini.” Bir hafta sonra bu senaryo geldi ve dedim ki “Evet bunu yapmamız lazım.” Tam şansıma güvenmeye başladığım dönemde bu iş ortaya çıktı, manevi bir zaman denk geldi.
- Kişisel güçlenme öykünüzle de biraz örtüşüyor değil mi?
Tabii ki sektörde de, ülkede de, dünyada da, özellikle kadın olarak hayatta kalmak kolay değil. O yüzden güçlü olmaya zorlanıyorum zaman zaman. ‘’Ben her şeyin altından kalkarım’’ diye hissettiğim bir döneme denk gelmesi benim şevkle oynamamı sağladı.
"TEK BAŞIMA YÜRÜRÜM"
- Yaşamınızda neleri değiştirdiniz?
Düşünce yapımı. Tabii sürekli olabilen bir şey değil. Bir anda yine çökebiliyorum, zorlanabiliyorum ama genel olarak farkındalığı gelişince insanın, ‘’Bu bir dönem, geçecek’’ diyebiliyor... Zihnimle muhabbetimi arttırdım. Ben yalnızlığı da severim. İnsan kendiyle kalmaktan kaçtığı zaman, kendini dinlemekten de kaçıyor. Dışarıya karşı daha savunmasız oluyor. Değişen şey, kendimi dinlemek oldu.
-Bunun için özel bir çalışma yaptınız mı?
Zaman zaman meditasyon yapıyorum. Tek başıma yürümeyi, gezmeyi severim, evde yaşam alanım çok önemlidir.
"İLK DENEYİM SOSYAL MEDYADA"
- Kariyerinizde ilk dikkat çektiğiniz anlardan biri, Scorp yayınlarını paylaştığınız dönemdi. Kariyer başlangıcınız pek çok insana göre farklı. Paylaşımları yaparken, böyle bir noktaya geleceğinizi tahmin ettiniz mi?
Böyle olacağını hiç düşünmemiştim açıkçası. O zamanlar yüksek lisans yapıyordum. Canım sıkılıyordu. Sırf eğlencesine yapıyordum, akademik kariyer planlarım belliydi. Yüksek lisans, doktora yapacaktım. Özgüvenimi çok yerine getirdi bu olay. Sonrasında birkaç arkadaşımla tiyatro eğitimi almaya karar verdik. Tiyatro yaparken, yüksek lisansta olaylar farklı gelişti. “Oyunculuk yapmak istiyorum” dedim. Ardından yüksek lisansımı bitirdim. İlginç bir yerden girdim, evet. Hiç planlamamıştım.
En Çok Okunan Haberler
- 9 sayfalık not bırakmışlar
- İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü
- Ayşe’yi siz öldürdünüz!
- Mansur Yavaş'tan ilk açıklama!
- 'Erdoğan dönemi artık kapandı'
- AKP’li üyeler bütçe oturumunu terk etti
- Mansur Yavaş'tan jet yanıt!
- İstanbul'da metro yangını
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne soruşturma!
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı