Cabir Bin Hayyan’ın laboratuvarı
Takvim yapraklarının sıralı bir akışı olsa da çağlar bibirinin içine geçmiş bir biçimde karşımıza çıkıyor.
“Modern” sözcüğü Latinceden gelir. Şimdi, yeni, güncel anlamına gelen bu kelime 5. yüzyılda Paganizmden Hristiyanlığa geçiş sırasında Hristiyanlığın eski inanışlardan farklı, yeni, güncel olduğuna dikkat çekmek için kullanılmıştır.
Şimdi bu sözcüğü insanlığın tarihte girdiği yeni bir bireysel ve toplumsal yaşam, onun örgütlenme biçimi ve bir çağ için kullanıyoruz. Modern çağlardayız. Bu çağ kabaca 17. yüzyılda Avrupa’da başlıyor ve yüzyılın sonuna doğru tüm dünyayı etkiliyor. “Bu öyle bir etki ki hiçbir şey eskisi gibi olamıyor.” Gerçekten öyle mi? “17. yüzyıl itibariyle eski geride kaldı ve yeryüzüne doğanların tamamı modern çağa giriş yaptı” diyebilir miyiz? Bu pek mümkün değil. Yapılan tarif bize yalnızca bir genellemeyi veriyor, dünyaya ilişkin gerçek bir bilgiyi değil.
ZAMANLARARASI ÇATIŞMA
Gerçek olan daha çok şu: Dünyada şu anda 2023 yılındayız ve dünyanın her yerinde 2023 yılı yaşanmıyor. MÖ 3000 yılında yaşayanlar var, animik dönemde veya 1400’lü yıllarda yaşayanlar da. 2023 yılı içerisinde tüm zamanlar aynı anda yaşanıyor diyebiliriz. Dünya bu anlamıyla bir ahiret meydanına benziyor. İnsanlar ve toplumlar arasında yaşanan çatışmalar daha çok zamanlararası bir çatışma. 2023 yılında bulunmak bize 2023 yılına ilişkin bir insan olduğumuzu pek garantilemiyor. Kuşakları Y, Z diye tasnif etmek bu açıdan oldukça bulanık bir mesele.
Tüm zamanların aynı anda yaşanmasına modern çağdan önce de rastlamak mümkün. Cabir Bin Hayyan’dan biraz söz edelim. Otoriteler tarafından kimyanın kurucusu kabul edilen, Batı’da Geber ismiyle saygı gören Hayyan kimya, simya, matematik, fizik, tıp, coğrafya, felsefe ve teoloji gibi pek çok dalda çalışmalar yürütmüş büyük bir entelektüeldir.
Hayyan’ın öğretmenleri arasında İmam Cafer-i Sadık’ın olduğunu söylemek önemli bir ayrıntı. İmam Cafer’in disiplinler arası çalışan ve binlerce öğrenciye ders veren bir öğretmen olmasının yanında İdris Peygamber’in (Hermes) öğretisine bağlı bir mutasavvıf olması Cabir bin Hayyan’ı da etkilemiş olmalı. Bu iki önemli ismin karşılaşmaları 750 yılı civarında Kufe’de gerçekleşiyor (*). Hermetik geleneği takip edenlerin yakından tanıdığı Balînâs’ın (Apollonius de Tyane) kaleme aldığı “Kitabu Sırri’l Halika” isimli eser Hayyan’ın büyük bir oalsılıkla beslendiği kaynaklar arasındadır. Küfe’deki laboratuvarında gündeme getirdiği konular bunu onaylar.
Cabir Bin Hayyan, minerallerin, bitkilerin, hayvanların ve hatta insanların yapay olarak laboratuvar ortamında üretilebileceğini savunan bir bilim insanıdır. Bu görüşünü eserlerinde de kaleme almış, yapay üretimin nasıl gerçekleşeceğine dair işlemleri detaylandırarak anlatmıştır. (**)
Hayyan’la öğretmeni İmam Cafer arasında geçen konuşmaları dinlemek ne büyük ayrıcalık olurdu. İnsanın aklına şöyle bir soru da geliyor, acaba denemiş midir? Laboratuvarında yapay üretim yapıp yapmadığına ilişkin bir belge yok elimizde.
Bu modern konuların nasıl oluyor da 700’lü yıllarda birilerinin gündeminde olduğunu anlamak, az önce dile getirdiğimiz “Tüm zamanların aynı anda yaşanıyor” olmasından kaynaklı. 700’lü yıllarda yaşayanlar insanlığın geleceğini yaşarken 2000’li yıllarda yaşayanlar kayıt altına bile alınamamış bir geçmişte yaşıyor olabilirler. Dünya gerçek bir ahiret meydanı, dün de bugün de…
*, **: Mehmet Bayraktar, İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi, Otto Yayın.
En Çok Okunan Haberler
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- İstanbul'da aile katliamı
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!