Birce Akalay: Adı olmayan kadınların yüzü

Gazeteci ve komiser olarak son zamanlarda iki ayrı rolde ülkenin kanayan yaralarına parmak basan Birce Akalay zorlu karakterleriyle yaşadığı süreci anlattı.

Birce Akalay: Adı olmayan kadınların yüzü
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.06.2022 - 13:00

Önce “Kuş Uçuşu” ardından “Mezarlık”...

İki Netflix yapımında gazeteci Lale Kıran ve Komiser Önem Özülkü karakterlerini üzerine geçirerek izleyicinin, ülkede yaşanan adalet sorunlarına hem vicdani hem de ahlaki açıdan sorgulamalar yapmasına aracı olan başarılı oyuncu Birce Akalay ile Four Seasons Hotel Istanbul At The Bosphorus ev sahipliğinde buluştuk. Kendisiyle izleyicide iz bırakan karakterlerini, her geçen gün biraz daha büyüyen tasarım markasını, geçmişi ve geleceğe yönelik hedeflerini konuştuk.

Son zamanlarda Birce Akalay’ın bir günü nasıl geçiyor?

"Bol bol çalışıyorum. Hem işlerin tanıtım süreci hem kendi markamın yolculuğu. “Bu yaz karınca yazı benim için” diyorum. Bir de çok ama çok mutluyum, göğsümü kabartan, içimi rahatlatan iki işimiz var. “Kuş Uçuşu” ve “Mezarlık”. Onların başarısı ile gururlanıyorum. Ve ülkemizde içimizi karartan her şeye karşın umutla iyi kalmaya gayret ediyorum."

Canlandırdığınız karakterler sizin iç dünyanızı nasıl etkiliyor?

"Hikâyenin türüne göre bazen ciddi bir ağırlık yaratıyor ruhumda. Misal, “Mezarlık”. Üç ay süren çekimlerde bu sert hikâyenin içinde varlık göstermek zorlayıcıydı. Kadın cinayetleri ülkemizin oluk oluk kanayan yarası. Zaten empati yetisi yüksek hassas yaratıklarız. Bir işten çok, bu kadar acı dolu bir yaşanmışlığın içinde olmak çok etkileyiciydi. Ancak iyi ki diyorum, iyi ki yaptık. Ülkemizin bir dönemini bu denli resmeden bu büyük acıya dikkat çeken bir yapımın içinde olmak benim için gurur verici olacak."

Peki, “Mezarlık” yapımı nasıl ortaya çıktı?

Mezarlık” kariyerimde yaşadığım en özel projelerden biri. Önemli farkındalıkları ve mesajları içinde barındıran butik bir senaryo, yönetmenimiz Abdullah Oğuz tarafından ustalıkla çekildi. Onunla çalışmak zaten ayrı bir gurur ve okul gibiydi benim için. Konumuz zaten bu ülkenin ve dünyanın evrensel problemi, eril dünyanın acımasızlığı, adaletin adaletsizliği, çıkar dünyasının vahşiliği. “Mezarlık” protest bir iş ve ülkemizdeki utanç verici, bizi baştan ayağa yaralayan, isyana sürükleyen kadın cinayetleri üzerinden adaleti sorgulayan bir yapıt."

“Mezarlık”ta canlandırdığınız başkomiser “Önem Özülkü” karakterinin sizi zorlayan yönleri oldu mu?

"Önem’in davasında çaresiz kaldığı her an ben de onunla bir cenderede sıkıştım. Bu cinayetlerin hâlâ yaşanıyor olduğunu bilmek zaten başka bir zorlayıcı unsur. Düşünsenize çekimlere başladığımız 7 Aralık 2021’den çekimlerin sonlandığı 2 Mart 2022’ye kadar tam 72 kadın cinayeti yaşanmış ülkemizde. Bu korkunç, utanç verici ve insanı içte ve dışta isyana sürükleyen meselenin içerisinde mücadele eden bir kadına ruh üflemek zor gerçekten."

Peki, “Kuş Uçuşu”na gelirsek, orada canlandırdığınız “Lale Kıran” karakteri izleyicide ne tür farkındalıklar yaratmak istiyor?

"Ne olduğumuzdan ziyade hayatımızda hiç bitmeyecek bir olma yolculuğuna dikkat çekiyor Lale. İşine saygı duyan ve adımlarını daha ne kadar sağlam atabilirim diye düşünen bir kadın. Hızlıca, kestirmeden kanatlanmak gibi bir derdi olmamış hiçbir zaman, bu da önemli bir mesaj. Adalet terazisi de hassas tartıyor. Fakat kendi habitatlarında birinin ellerini kirletmesi gerekiyor ise bu hep Kenan oluyor. Buna seyirci olmak ve dolaylı olarak maruz kalmak da hırpalıyor Lale’yi. Aslında yapmak istemiyor ancak haksızlıklara ses çıkaramamak da büyük bir baskı üzerinde. Bu da günümüz için güzel bir eleştiri bence. İnsan kalmanın kıymetini bilen bir kadının resmi Lale."

“Lale Kıran” karakteri ile “Aslı Turan” karakteri arasındaki mücadele ilgili neler söylemek istersiniz?

"Aslında mücadele değil karşımızdaki. Mücadele çift taraflı olur. Biz “Kuş Uçuşu”nda bir hayranlığın, nasıl ölümcül bir hırsa dönüştüğünü görüyoruz Aslı’da. Lale, Aslı’nın aslında ne yapmaya çalıştığını anladığında ise onunla mücadele etmek yerine onu diskalifiye ediyor. Ancak Aslı’nın hırsı katlanarak büyüyor. O yüzden mottomuz “avlar” ve “avcılar”. Aslı Lale’nin boynuna dişlerini geçirdiğinde Lale Aslı’yı üzerinden ustaca silkeleyip, ormanı terk etmeyi seçiyor."

Gerçek hayatta da “Kuş Uçuşu” yükselme kavramını Birce Akalay kendi penceresinden nasıl değerlendirir?

Asla' demeyeyim ama kalıcı olmadığını düşündüğüm türde yükselişlerdir onlar. Hazmetmesi de zordur. Ben orta direk bir ailenin kızıyım. Hayatında sahip olduklarına sıkı ve düzenli çalışarak ulaşmış bir babam ve diğer tarafta onu ve beni ilmek ilmek emekleriyle beslemiş, bize üretebileceğimiz konforlu alanları sağlamış bir annem var. Babam beni çocukken ve gençken çok öğütlerdi mesleki olarak.

Misal 16 yaşında çalışmaya başlamamın nedeni, benim tek çocuk olarak her an bu hayatta yalnız kalabilme olasılığımla beni erken yaşta yüzleştirmesi ile olmuştur. Basamakları teker teker ve ağır ağır çıkmanın verdiği haz ve farkındalık ile çok erken yaşta tanıştım anlayacağınız. Çok hızlı ve yükseğe birdenbire sıçrarsan o kadar hızlı ve sert düşersin, fizik kanunu. İki kere iki dört."

BÜTÜNÜYLE 'BENDEN' BİR MARKA

Çok yönlü bir isimsiniz, oyunculuk kariyeriniz dışında tasarım alanında da başarılı projelere imza attınız. “Birce Akalay Design” markanızın ikinci seçkisi “Deep Sea”yi yaşama geçirdiniz...

"Elimden gelen en iyi neyse onu yapmaya çalışıyorum, benim için zorlu ama aşırı keyifli bir öğrenme süreci. Bütünüyle benden ve uluslararası alanda da tercih edilen bir marka olma yolculuğu bizimkisi. Dilerim başarabiliriz. Deep Sea ise aslında geçen yıldan hazırlanmış bir koleksiyondu ancak doğru zaman, bu ilkbahar-yaz mevsiminde çıkmaktı. Aslında Vanilla Sky ve Deep Sea iki ayrı kategoride fakat organik bağı olan koleksiyonlar.

Deep Sea, içinde var olduğumuz çağda iyi olmaya ve iyi kalmaya dair söylemleri barındıran anlamlı bir koleksiyon. Her kabuk, kusurları ile mükemmel ve bizleri temsil ediyor. Kabukları kişileştirerek ihtiyacımız olan bakış açılarını bu vesileyle paylaşmaya çalıştım. Her biri küçük birer heykelcik gibi aslında."

OYUNCULUK HİÇ BİTMEYECEK BİR SERÜVEN

- Oyunculuğa başladığınız ilk günden bugüne yaşamınızda neler değişti?

"Hep pozitif yönde değişti hayatım şükürler olsun. Oyunculuğu önce sevmek sonra anlamak sonra da hiç bitmeyecek bir öğrenme serüveninin içinde olmak en büyük mutluluğum. Tıpkı felsefeciler gibi ben de oyunculuğu önce kendimi sonra insanı ve hayatı anlamak, derdimi ya da duygularımı ifade edebilmek için bir araç olarak seçtim.

Bilinçli yapmadım, içgüdülerim ve arzularım beni yönlendirdi. Fakat bunun bilincine vardıktan sonra, sonsuz bir denizde seyir yapmak gibi sürekli yeni deneyimlerle kalbimi okşayan bir yaşama biçimi haline dönüştü."

 

 


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon