‘Benim Kâbem insandır’

Hacı Bektaş Veli’yi anma etkinlikleri bu hafta 61. kez yapılıyor. Bu satırlar da Hünkâr’ı duyan kulakların çoğalması dileğiyle yazıldı.

‘Benim Kâbem insandır’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.08.2024 - 11:40

“Hararet nardadır sacda değildir, keramet baştadır tacda değildir, her ne ararsan kendinde ara Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir.” Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin bir sözüdür bu. 

Kudüs, Mekke ve Hac’da aranan tanrısallığın ancak kendilikte bulunabileceğini söylüyor ve bu nedenle ekliyor: “Benim Kâbem insandır.”

Tanrı’nın kendilikle ilişkilendirilmesi Alevi-Bektaşi geleneğinin temel düşünceleri arasında yer alır. “Allah’ı unuttular, Allah da onlara kendilerini unutturdu,” ayetiyle (59:19) kendilikle Tanrı arasındaki ilişkiye dikkat çekilirken aynı zamanda Hz. Muhammed’in “Kendini bilen rabbini bilir” sözüne de kaynak gösterilmektedir. 

Anadolu Alevi-Bektaşiliği’nin en yüksek öznesi olan Hacı Bektaş’ın kendilik üzerine yaptığı bu vurgu Hz. Ali’de de vardır: “Hayatın sana biçtiği kıymet bizatihi kendini aramaktır. O yüzden başka şeyleri aramaktan beri dur.”

Kendilik, nefsle eş anlamlı bir sözcüktür. Nefis yaygın olarak olumsuz bir şey olarak kabul edilip nefsin öldürülmesi veya nefsten kurtulmaktan söz edilse de hatta bu yüksek bir marifet gibi vaaz edilse de Bektaşilikte durum farklıdır. Nefs yani kendilik öldürülebilen bir şey değil, olan biteni “ben” deneyiminde birliğe getiren şeydir. Nefsi öldürmeye, silmeye kalkma çabası Hacı Bektaş’a göre marifet dışı bir davranıştır. Hünkâr’a kulak verelim: “Marifet nefsi silmek değil bilmektir.”

Kendilik üstüne

Nedir bu kendilik? Var olan, hazır bir şey mi yoksa ilke olarak yöneleceğimiz bir amaç mı? Hünkâr’ın “Benim Kâbem insandır” sözü kendiliğin yönelmemiz gereken bir amaç olduğunu bize söylüyor. Kıble, “yönelinen şey” anlamına gelir ve Hacı Bektaş’ta “insan olmak” asıl amaçtır.  

Bektaşiliğin ana öğretisi olan ‘dört kapı’ bu gayeye nasıl gidileceğini söyleyen bir rehber işlevi görür. Dört kapının sıralaması Kaygusuz Abdal’a göre şöyledir; şeriat, tarikat, hakikat ve marifet. Bu kapılar kendiliğe ilişkin aşamalardır. Her bir aşama insanın bir idrak halidir. Şeriatta kendiliğin ne olduğu tarikata gelince anlaşılır, tarikatta kendiliğin ne olduğu hakikatte, hakikatteki kendilik ise idrak marifete gelince anlaşılır. Demek ki Bektaşilik sabit bir kendilikten değil dört kendilik mertebesinden söz etmektedir. Kendini bilmek ancak geride bıraktığın kendiliği bilmektir.

Bektaşilikte şeriat insanın bedenini simgeler. Şeriatta yasa, kurallar bütünü geçerlidir, bir tür zorunluluk alemidir. İnsan bedeni doğa yasalarına yani şeriata tabidir. Her zaman öyledir. Bu durumun idraki insana “Peki ben özgür değil miyim” sorusunu sordurur. Bu soruyu soran bir yola girmiş demektir.

Tarik, “yol” demektir, aynı zamanda okul. İnsanın iç dünyasında kendisini değerlerle, evrensel değerlerle, iyilik doğruluk güzellik, adalet gibi değerlerle eğitmesidir. Özgürlüğü ve onun sonucu olarak güzel ahlakı “olan” değil “olması gereken” olarak bu kapıda insan anlar. Bu anlayış hakikat denilen bir aydınlanmayı beraberinde getirir ve kişi hemen ardından marifet kapısına yönelir. 

Marifetin kelime anlamı bilmek, tanımaktır. İdrak marifet aşamasında artık kendini insan olarak bilir. Geleneğin, “Hizmet Hakk içindir dediği aşama budur ve bu aşamada özgürlüğün herkes için özgürlük olması gerektiği anlaşılır ve ardından kulaklar, 72 milleti bir bilmeyen insan değildir” sözünü duyar. 

Hacı Bektaş Veli’yi anma etkinliklerinin 61’incisi yapılıyor. Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi duyan kulakların çoğalması dileğiyle...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon