Atatürk’ün özel fotoğrafçısı

Balkanlardan İstanbul’a uzanan zorlu göç yolu sonrası kendini objektifi ile Ankara’da bulan Ali Rıza Tunçay, Atatürk’ün en çok hatırlanan fotoğraflarından bazılarını çekmişti.

Atatürk’ün özel fotoğrafçısı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.10.2024 - 12:00

Mustafa Kemal Atatürk’ün ünlü fotoğrafını hepimizin biliriz ama fotoğrafın arkasında ilginç bir öykü olduğunu bilir miyiz? Fotoğrafı çeken kişi Ali Rıza Tunçay o dönem gencecik bir fotoğrafçıdır. Tuncay’ın kızı Sevinç ve torunu Murat Tuğcu ile konuşarak aldığım bilgiler doğrultusunda gelin Ali Rıza Tunçay’a ve fotoğrafa bakalım.

1905’te Üsküp’te doğan Tunçay’ın annesi Kadriye Hanım, Üsküp’ün saygın ailelerinden Subaşı ailesinin kızıdır. Babası Osman Bey ise 1890’ların sonuna doğru Üsküp’e gönderilen bir yöneticidir. Kadriye Hanım ile Osman Bey Üsküp’te tanışır, evlenir. Bu evlilikten Ali Rıza ve Faik adında iki çocukları olur. Balkan Savaşı başlayınca Osman Bey eşi ile iki evladını İstanbul’a gönderir. Kadriye Hanım çocuklarıyla günler süren bir yolculuk sonunda İstanbul’a ulaşır. Osman Bey akrabaları olan Talat Paşa’ya haber göndererek ailesine sahip çıkmasını istemiştir. Ancak beklenen olmaz, Talat Paşa ilgili davranmaz. Kadriye Hanım ise Feriköy’de ahşap bir konağın giriş katını kiralar. Kocası Osman Bey’in de  şehit düştüğünü öğrenir ve zor günler başlar.

Kadriye Hanım Ali Rıza’yı önce Notre Dame de Sion’a sonra da Beşiktaş’ta yatılı bir okula verir. Ali Rıza hafta sonu Cağaloğlu yokuşundaki Resne Fotoğrafhanesi’ne giderek fotoğrafçılığı öğrenmek istediğini söyler. Sahibi Rahmizâde Bahaeddin Bediz de İstanbul’un ilk Müslüman fotoğrafçılarındandır ve hafta sonları Ali Rıza’yı yanında çalıştırarak işi öğretir. Ali Rıza Bey liseyi bitirince Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nin temelini oluşturan Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girer. İbrahim Çallı’dan ders alır. Bu sırada fotoğrafçılıktan para kazanacağını düşünerek Ankara’ya gider.

ÜNLÜ FOTOĞRAF ÇEKİLİYOR

O fotoğraf ise 29 Ekim 1929’daki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında çekilir. Ali Rıza Tunçay ile birlikte bir grup fotoğrafçı ikinci Meclis binasının önünde sıralanır. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Meclis Başkanı Kazım Özalp, Başbakan İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak gibi önemli isimler meclisten çıkacaktır.

Rekabet halindeki fotoğrafçılar en iyi açıyı yakalamak için yerlerini almaya çalışır. Bu sırada Ali Rıza bir omuz darbesiyle yere düşer ve o itiş kakış sırasında fotoğrafı çekemez. Narin bir yapıda olan genç Ali Rıza bir köşede ağlamaya başlar. Mustafa Kemal durumu fark eder. Yanına gider. Neden ağladığını sorar. Ali Rıza durumu anlatır. Sonra Gazi “Nerelisin” diye sorar. “Üsküplüyüm!”,

Ali Rıza Tunçay o günü bize şöyle anlatır: “Kendisine adımın Ali Rıza olduğunu söyleyince biraz yüzü asıldı. Şaşırmıştım. Ne olduğunu anlayamadım. Hata yaptığımı düşünmeye başlamıştım. Fakat daha sonra öğrenecektim ki babası Ali Rıza Bey’i küçük yaşta kaybettiği için hiç kimseye ‘Ali Rıza’ diye hitap etmemiş. Bu yüzden bana hiçbir zaman adımla hitap etmedi. Saçlarımın sarı olmasından dolayı beni hep ‘Sarı’ diye çağırdı.”

Atatürk, Ali Rıza’nın fotoğrafı çekemediğini öğrenince üzülür ve “Arkadaşlar! Tekrar içeri gireceğiz, tekrar aynı şekilde dışarı çıkacağız!” der. Genç bir fotoğrafçının gözyaşlarına kıyamayan yüce Atatürk, yeniden meclise girer ve o tarihi pozu verir.

Atatürk’ün çok sevdiği Ali Rıza Tunçay mecliste birçok fotoğraf çeker. Onlardan birinde Atatürk espri ile yaklaşır, Tunçay o günü şöyle anlatır:

“Atatürk saatler sonra çalışma arkadaşlarıyla Meclis’ten çıktı. Dalgın dalgın yürüyordu ki beni fark etti. Yanında İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak da vardı. ‘Hepiniz sıraya girin Sarı geldi!’ dedi, fotoğraf çektirirken ‘Bütün orduları karşımıza diziyoruz, Sarı da bizi karşısına diziyor’ dedi’.

DİĞER FOTOĞRAFLARI

Ali Rıza Tunçay’a ait başka bir fotoğraf ise o dönem “Türk Ocağı” olarak bilinen, günümüzde de “Resim ve Heykel Müzesi” olarak kullanılan binada çekilmiştir. Mustafa Kemal 14 Mayıs 1931 gecesi Fevzi Çakmak’ın kızı Muazzez Hanım’ın nikahına katılmıştır. O gece yine birkaç fotoğrafçı vardır ve yine benzer bir durum yaşanır. Tunçay’ın torunu Murat Tuğcu şu bilgiyi paylaşmıştır: “Dedem çekim için son hazırlıklarını yaparken Cemal Işıksel kadrajı ayarlamış hatta çekmiş bile. Sonra da ‘Tamam Gazi Hazretleri çektik’ demiş. İnsanlar tam dağılacakken Atatürk dedemin çekemediğini fark etmiş. Bu sefer ‘Dağılmayın! Sarı çekemedi, hadi Sarı çek bakalım!’ demiş. Dedem o meşhur fotoğrafı çekmiş.”

Bunun haricinde Atatürk’ün İsveç büyükelçiliğindeki meşhur fotoğrafları, İran Şahı Pehlevi’nin Ankara ziyaretindeki fotoğraflar hep Tunçay tarafından ölümsüzleştirilmiş.

ATATÜRK AŞIĞI

Tunçay, Atatürk’ün vefatından sonra bir süre İzmir’de ve İstanbul’da yaşar. 1943’te Vedide Hanım ile evlenerek Ankara’ya döner. Atatürk Bulvarı üzerindeki Foto Apartmanı’nın birinci katında “Foto Ressam” adıyla bir fotoğrafhane açar. Bu süreçte yine devlet büyüklerinin de fotoğraflarını çekmeyi sürdürür. Bu isimler arasında İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Fahri Korutürk de vardır.

Resim kabiliyeti de olduğu için Atatürk’ün yağlı boya tablolarını yaparak bunları devlet kurumlarına bağışlar. Dönem Ankarasında kamu binalarına asılan Atatürk’ün dev kumaşlara işlenmiş resimleri yine Tunçay’ın hünerli ellerinden çıkar. Hiçbir çalışmasından para almaz ve “Ben Atatürk’e olan borcumu bu şekilde ödüyorum, ona olan sevgim asla bitmeyecektir” der. Tuncay’a dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek tarafından başarı ödülü verilir. 15 Şubat 2000 senesinde aramızdan ayrılan Tunçay’ın arşivi bugün kızı Sevinç ve torunu Murat Tuğcu tarafından özenle saklanmaktadır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler