Arabesk toplumdan kaotik topluma

Günümüzün toplumsal sorunları için arabeskin acısı bile yetersiz kalıyor.

Arabesk toplumdan kaotik topluma
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.10.2022 - 13:00

İlk çıktığı yıllarda tartışmalara neden olan bir müzik türü arabesk. Özellikle de müzik çevreleri onu tümüyle dışlamış, müzik sayılmaması gerektiği yönünde görüşler ortaya koymuşlardı. Toplumbilimciler ve kültür düşünürleri ise arabeski toplumbilimsel açıdan ele almış, onu yozlaşmış bir toplumsal ve kültürel yapının sonucu olarak görmüşlerdi.

1980’lerin ortalarına doğru yoğunlaşan bu tartışmaların o dönemler için kendince haklı yanları vardı. Kırdan kente kitlesel göçler, bir anda kentlilerin tadını kaçırmış, kent çevreleri gecekondularla doluvermişti. Çoğunlukla hazine arazileri üzerine konuşlanan bu gecekondularda kendilerine yeni bir yaşam kurmaya çalışan insanlar alışık oldukları yaşamdan, köklerinden kopup gelmişlerdi. Kentte başka bir yaşam vardı, başka türlü bir mücadele. Yoksulluk, işsizlik, kimsesizlik, garibanlık, aidiyetsizlik köylerinden bin bir umutla kopup gelen bu insanların kaderi olmuştu. Kırı, köyü arkalarında bırakıp kente alışmaları, kentli olmaları gerekiyordu, ama ne maddi yaşam koşulları, ne bilgileri, ne de kültürel özellikleri kent için uygun değildi. O halde çoğu için geleceğe umutlanmak da boşunaydı. İşte arabesk müzik tam da böyle bir ortama doğdu, yerinden edilmişlerin, yerleşememişlerin, kenarda kalmışların, yoksulların, işsizlerin, umutsuzların, garibanların müziği oluvermişti. Hüzün dolu sözler, boğaza düğümlenip gizlenen hıçkırıklarla dinlenmekte, kentin kıyısındaki bu insanlara dert ortağı olmaktaydı.

Arabeske saldıranlar da onu tam da bu noktada yakalıyorlardı. İnsanların duygularını beslemek yerine sömürmek, umutlarını pekiştirmek yerine söndürmek, mücadele eğilimlerini güçlendirmek yerine pasifleştirmek, başkaldırı yerine teslimiyet vb. etkileriyle arabesk müzik eleştirilere maruz kalmıştı. Müzikal yanıyla da eleştirilerin hedefindeydi.

SAHİPLENİLEN MÜZİK

Eleştirilere hak verelim ya da vermeyelim, sonuç olarak bu insanlar bir biçimde kendilerini ağlatan, hüzünlendiren, gözyaşı döktüren bir müziği sahiplenme noktasına gelmişlerdi ya da getirilmişlerdi. Arabesk müzik sanatçıları halkın gözünde adeta tapılası birer ikon haline gelmiş, gönüllerde taht kurmuştu. Orhan Baba’nın (Orhan Gencebay), Ferdi Tayfur’un plakları, kasetleri satış rekorları kırıyor, Müslüm Baba’nın (Müslüm Gürses) konserleri yüzbinlerin katılımıyla trajik eğlencelik bir hale dönüyordu.

Ve o günün entelektüelleri, akademisyenleri arabesk müziğin kitlelerden böylesine yoğun ilgi görmesi karşısında şaşkınlığa uğramış, durumu anlamakta ve anlatmakta hayli zorlanmışlardı. Arabesk müziğin çeşitli müzikal unsurların karışımı bir yapıyla üretilen bir biçim olmasından hareketle onu benimseyen topluma da karmaşıklığını, kaotik yapısını nitelemesi nedeniyle “arabesk toplum” adını vermişlerdi. Arabesk bir toplumun müziği olsa olsa arabesk müzik olurdu.

BU KEZ DURUM KARIŞIK

O günkü tartışmaları anımsayarak bugünlere baktığımızda durumun çok daha vahim olduğunu görüyoruz. O günlerin toplumsal gündeminde nasıl ki kente kitlesel göç vardı, günümüzün gündem konularının başında da yine kitlesel göçler var. Ancak bu kez durum çok karışık. Savaş vb. nedenlerle komşu ülkelerden ülkemize ölçüsüz bir göç hareketliliği var. Farklı kültürlerden, dillerden insanlar kitleler halinde ülkenin her yanına, ama özellikle büyük kentlere dağılıyor. Kent meydanları, sokakları, caddeleri, alışveriş merkezleri, restoranlar, kafeler; dilleri, dinleri, giyimleri vs farklı insanlarla dolu. Sokak ve cadde kenarlarında, parklarda yaşamak zorunda kalan evsizlerin sayısı da gözle görülür bir artışta. Yoksulluk, işsizlik, pahalılık almış başını gidiyor. Bu kaos ortamında arabeskin acılı sözleri bile çare olamıyor, hafif kalıyor.



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler