Amaç sırf yemek pişirmek değil
Depremin ilk gününden beri bölgede olan ve insanların beslenme gereksinimlerini karşılamaya çalışan iki şef Ebru Baybara Demir ve Türev Uludağ yaşadıkları deneyimleri anlattı.
Ülkemiz topraklarında belki de yüzyılın en büyük doğal afetini yaşıyoruz. Eşi benzeri görülmemiş bir durumla karşı karşıyayız; birlik ve güven hem en büyük gücümüz hem de en büyük gereksinimimiz. Bölgede ilk günden beri tüm birliğin ve beraberliğin altını çizen iki şef: Ebru Baybara Demir ve Türev Uludağ! Kurdukları sahra mutfaklarıyla, günlerdir uykusuz, canla başla çalışıyorlar. Beslenme! Yaşamdaki ilk önceliğimiz, en temel gereksinimlerimizden. Depremin ilk gününden beri oradalar. Dev kazanlarda yemek pişiriyorlar, depremzedelere ve yardım ekiplerine yemek çıkarıyorlar. Kendileriyle süreçle ilgili gelişmeleri ve merak ettiklerimizi sorduk…
- 16 gündür bölgedesiniz. Yaşadıklarınız eminiz ki bir kitap kadardır ama bize birkaç cümleye sığdırmaya çalışsanız, kendi deneyiminizi nasıl anlatırsınız?
Ebru Baybara Demir: “Yaşanan acılar ve kayıplar tarifsiz. Herkesin kenetlendiğini gördük. Biz kocaman bir ülke olarak bir arada olmanın gücünü hissettik.”
Türev Uludağ: “Gönüllülük esaslı bir iş yapıyoruz. İnsanlara fayda sağlamak olan bir şey yapmaya çalışırken birlik olmanın huzurunu yaşadık.”
- Yemek! Yaşamsal önceliğimiz. Binlerce kişinin yemek ihtiyacı için canla başla çalışıyorsunuz. Nasıl organize oldunuz? Nasıl bir sistem kurdunuz?
E. Baybara Demir: 6 Şubat’ta haberi aldığımızda önce durumu anlamaya çalıştık ardından yola çıkıp Türev’le Osmaniye’de buluştuk. Burada KYK yurdunda çalışmaya başladık. İlk akşam Osmaniye’de 25 bin kap yemek yapabilmiştik. Tabi mutfaktaki insan ihtiyacı kadar gıdanın sağlanması da önemliydi. Burada da Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nden destek aldık. Kooperatif bize olanak sağladı, ürünlerini kaldırdı bizim listelediğimiz ihtiyaç listesini sistemlerine ekledi.
Türev ve ben de kendi kanallarımızdan duyurduk. İnsanlar, kurumlar, markalar destek olmaya başladı ve biz de bölgenin en yakınındaki ürünleri temin ederek pişirmeye başladık. İlk adımda hedefimiz insanlara yemek verebilmekti; bunu sağladık. Bir görev bölüşümü ile düzen kurduk ama gidip diğer noktaları da görmemiz gerekiyordu. İkimiz de bölgenin insanıyız. Defalarca bir araya geldiğimiz insanlar var bu şehirlerde.
Osmaniye’deki mutfağı ve düzeni Yiğit Şef’e emanet edip Kahramanmaraş’a geçtik. Burada da yine bir KYK yurdunun mutfağında çalışmaya başladık. Tabii bu esnada gönüllü şefler ve destek olabilecek ekip arkadaşlarımız da bize yardıma gelmişti. Bu da mutfaktaki yemek sayımızı artırmamızı sağladı. Burayı da Şef Mehmet Yalçınkaya’ya emanet edip İskenderun’a geçtik. Şu anda oradayız. Aynı sistemi sürdürüyoruz. Adıyaman’da da bir mutfak var çalışan. 4 noktaya baktığımızda günde ortalama 250-300 bin kap yemek çıkıyor.Bugüne kadar 3 milyon kaba yakın yemek dağıtıldı. İmkân olan yerlerde talepte bulunanlara gönderim de yapabiliyoruz. Her noktada ortalama 50 kişi çalışıyor. Aralarında depremzede de var, İstanbul’dan, İzmir’den veya farklı illerden gelen gönüllü şefler de yardımcı olmak için gelen gençler de dağıtıma destek olan motokuryeler de herkes, herkes üzerine ne düşüyorsa onu yapıyor. Hiçbir talepte bulunmadan destek olan markalarımız var. Kimisi ürün gönderiyor, kimisi lojistik ihtiyacımızı karşılıyor. Ayrıca bizim gibi bir sürü şef arkadaşımız bölgeye koştu. Bir tencere pişiren de bir kazan pişiren de hepimiz aynı hedef için çalışıyoruz.
- Kendinizi Sosyal Gastronomi Şefi olarak lanse ediyor, yaptığınız yemeğin lezzeti kadar, o yemeğin kaç kişinin yaşamını değiştirdiği ile ilgili olduğunu söylüyordunuz. Şu anda nasıl bir içgüdüyle hareket ediyorsunuz?
E. Baybara Demir :Türev Şef de ben de ilk günden bu yana yapmayı bildiğimiz en iyi işle destek olmaya çalıştık. Halen de bunu yapıyoruz. Güçlerimizi birleştirip bir takım olduk, yan yana görev bölüşümüyle bir sistemi yürütüyoruz. Ancak bugün yemeği pişirirken artık yarını düşünmeye başladık. Yarın için konumuz sadece yemek pişirmek değil. Yaptığımız yemekle, kurduğumuz düzenle insanların burada kalmasını sağlamalıyız. Burada kalanların yeniden hayatlarını kurabilmesi, gidenlerin kendi şehirlerine, topraklarına dönmesi için çalışmalıyız. Neden yaratmalıyız, iş yaratmalıyız. Bu şehirlerde üretimi, kültürü, geleneği koruyarak ve yaşatarak yaşamları yeniden inşa etmek için çalışmalıyız.
*Şu an bölgede gıda anlamında en büyük ihtiyaç/ihtiyaçlar nedir?
T. Uludağ : Şu anda gıdanın devamlılığı bizim için en önemli konu. Elimizde gıda olmadan pişirme imkânımız olmaz. Bu nedenle desteklere devam edilmeli.
En Çok Okunan Haberler
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!