38. Paralel Seul’de aşk

Güney Kore’nin başkenti, Batı medeniyetinin izleriyle Uzak Doğu kültürünü bir arada barındıran bir kent.

38. Paralel Seul’de aşk
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 24.07.2022 - 13:00

Bugün sizleri Seul’e götürüyorum. Sanırım birkaç kez gitmek isteyeceğim yerlerden olacak. Bir kere iş yapmak istiyorum Kore’de, ikincisi alışveriş, üçüncüsü yeme-içme, dördüncüsü eğlence, beş “sanat” diye gider...

Kent, daha havaalanından iner inmez bana New York gibi geldi. Eğlenceli, kibar bir kültür. Eşim Sadık’ın işi için ordaydık, ben Sevgililer Günü olduğu için peşine takıldım. Sadık daha önce sokak sokak Seul’u gezdiği için kılavuzumuz da o oldu.

Kısa süre önce Tayland’dan döndüğümden Seul çok düzenli geldi bana. Metro diğer ülkelere göre çok gelişmiş. Metroda herkes cep telefonuyla ilgili, Wİ-Fİ her yerde var. Taksi pahalı değil, iki renk taksi var. Siyah olanlar daha lüks, portakal rengi ve gri olanlar daha ucuz.

CAMSIZ GÖZLÜK AKIMI

Seul erkekleri çok şık. Nasıl güncel, uyumlu giyiniyorlar anlatamam. Kadınların hayran olacağı erkek tipi... Tüm kızlarda mini etek ve mus çorap. Sarı saç hiç yok. Caddelerde iki dükkandan biri cilt bakım ürünü satıyor. Koreliler ciltlerine çok önem veriyorlar ve çok güzel ciltleri.

Kaldığımız bölgede lüks mağaza çok ama asıl küçük butikler nefis. Bir elbiseden birer ikişer bulabileceğiniz tasarım ürünler. Bedenler sorunlu. Çok minikler, kendime göre giysi bulamadım bu butiklerden. Seul’de camsız, çerçeve gözlük takanlara rastlıyorsunuz. Çünkü gözlük burada önemli bir eklenti, camı olmasa da çerçevesiyle seçkinlik yaratıyormuş.

İlginç bir ayrıntı, otelimizde ve bazı binalarda asansörde 4 numara yok. Ya doğrudan 5’e atlıyor ya da 4 numara yerine F yazıyor. Nedeniyse 4’ün okunuşu “four”un onların dilinde ölüm kelimesiyle aynı oluşu. Sağ kollarının dirseğini tutarak veriyorlar her şeyi. Bu bir saygı simgesi. Kim olursanız olun sizi gördükleri an ayağa kalkıyorlar. 

SEUL'DA YEMEK KÜLTÜRÜ

Kore’de tüm dünya mutfakları var, hepsi çok başarılı. Ama ben “kendin pişir kendin ye” olayına bayıldım. Masaların ortasında mangal, tepelerinde mangalın dumanını çeken bir baca... Tepside kimchi (meşhur lahana turşusu), bir tabak keskin sarımsak, marul, yeşil biber, soya filizi ve kişi sayısı kadar soslu birer tabak soğan. Etiniz hafif mühürlenmiş geliyor, siz pişiriyorsunuz. Makasla minik parçalara ayırıp soğanlı sosa batırıp yiyorsunuz. Yanında en ünlü içkileri (pirinçten yapılan) “soju” içiliyor. Votka gibi bir içki. Bir ayrıntı daha; ahşap çubuklarla yemek yiyen diğer Asya ülkelerinden ayrılan temel fark, çubukların metal olması. Yemeğin ortasında veya sonunda çorba geliyor. Sebze çorbası içinde “noddle” olan. Bütün yemekler acı ve bol baharatlı. Benim için sorun yok, zaten bayılırım acıya.

Sokak yemekleri kültürü için hangi ülke” diye sorsalar hiç düşünmeden “Tayland” derim. Ancak “Sokaktan bir şey yediniz mi” diye sorsanız, “Hayır”. Kore de sokak yemekleri cenneti ama temiz, lezzetli ve içerikli. Örneğin ıstakoz, bal kabağı ve karidesi hep sokaktan yedik. Sunum, benim diyen restoranlara taş çıkartır.

MEDENİ VE EĞİTİMLİ

2014 yılında Güney Kore’de feribot kazasında çoğunluğu öğrenci 416 kişi hayatını kaybetmişti. Bu Gyeongbokgung Sarayı’nın caddesinde ölenlerin fotoları ve ışık olduklarını gösteren tablolar var. Ölen kim olursa olsun üzülüyor insan ama gençler ölünce yüreği düğüm düğüm oluyor. 

Seul mutlak görülmesi gereken yerlerden. Hem çağdaş yüzü hem tarihi dokusu ilginç. Son söz, Koreliler Çinlilerden daha az kızgın, Japonlardan daha az sakin bir ulus kendi deyimiyle. Budizm’e inanıyorlar, gençlerin çoğu ise ateist. Diğer dinler de var. İnsanın gözünün içi gülen, sakin, medeni ve eğitimli bir ülke. Kıskanmamak elde değil!


Etiketler: #Kuzey Kore #Seul #gezi

İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler