Araştırmaya göre zıt kutuplar birbirini her zaman çekmez

Nature Human Behaviour bülteninde yayımlanan bir çalışmanın sonuçlarına göre pek çok insan, partnerine gayet benzer biri olma eğilimi sergiliyor.

Araştırmaya göre zıt kutuplar birbirini her zaman çekmez
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.09.2023 - 01:12

Yeni araştırmada, geçmişi yüz yıldan öncesine dek uzanan çok sayıda çalışma yer alıyor.

Araştırma takımı, siyasi eğilimlerden hayattaki ilklere ve alkol, sigara kullanımına kadar milyonlarca çiftin 130 özelliğini incelemeye aldı. Analiz edilen kişisel özelliklerin yüzde 82 ile 89 arasındaki bir bölümünde, partnerlerin birbirine benzeme olasılığının daha yüksek olduğu görüldü. Analizin sadece bir bölümünde ve incelenen özelliklerin sadece yüzde üçünde bireyler zıt bir özellik sergileyen kişiyle çift olma eğilimi gösterdi.

Populer Science Türkçe'nin aktardığı yeni araştırma, insan ilişkilerine şekil veriyor olabilen görünmez kuvvetlerin bazılarına ışık tutmanın yanısıra genetik araştırma alanında da önemli sonuçlar doğurabilir.

GENETİKTEKİ MODELLERE GÖRE İNSANLARDAKİ EŞLEŞME RASTGELE VARSAYILIYOR

Boulder – Colorado Üniversitesinde çalışan psikolog, sinirbilimci ve makale eş yazarı Matt Keller, “Genetikteki birçok modelde insanlardaki eşleşmenin rastgele olduğu varsayılıyor” diyor. “Fakat bu çalışma, söz konusu varsayımın muhtemelen hatalı olduğunu gösteriyor.” Keller, (benzer özelliklere sahip bireylerin çift olduğu) sınıflandırıcı eşleşme adı verilen bir eğilimin aslında genetik çalışmalarda ulaşılan bulguları çarpıtabileceğini belirtiyor.

Araştırma takımı bu sonuçlara ulaşırken, hem önceki araştırmalar üzerinde meta analiz hem de kendi orijinal veri analizlerini yürüttü. Meta analizde, milyonlarca erkek-kadın ortak ebeveyn, nişanlı ve evli çift ya da aynı evde yaşayan ikililer üzerinde yürütülen 199 çalışmada 22 özellik incelendi.

Bu analizdeki en eski çalışma ta 1903 yılında yürütüldü. Bilim insanları, UK Biobank adlı bir veri setini de kullanarak Birleşik Krallık’taki neredeyse 800.000 heteroseksüel çiftte 133 kişisel özelliği analiz etti.

Aynı cinsiyetteki çiftler bu araştırmaya dahil edilmemiş çünkü söz konusu ilişki tiplerindeki örüntüler önemli oranda değişiklik gösterebiliyor. Makalenin yazarları şimdi bu ilişkileri ayrı bir çalışmada inceliyor.

Siyasi ve dini tutumlar, eğitim seviyesi ve belli IQ ölçütleri gibi kişisel özellikler arasında özellikle yüksek bağlantılar olduğu görüldü. Örneğin 0’ın hiçbir bağlantı olmadığını ve 1’in ise çiftlerin her zaman ortak bir kişisel özelliğin bulunduğunu gösterdiği bir ölçekte, siyasi değerlere yönelik bağlantı 0.58 oldu.

Madde kullanımıyla alakalı özellikler de yüksek bağlantılar sergilemiş ve çok içki içenler, sigara içenler ile ağzına içki ve sigara almayanlar, benzer özellikler paylaşayanlar ile kuvvetli bir çift olma eğilimi sergiledi. Boy ve kilo ile tıbbi durumlar gibi özellikler ve kişilik ise çok daha düşük ancak yine de olumlu bağlantılar gösterdi. Örneğin nevrotikliğin sergilediği bağlantı 0.11 oldu.

İlginç bir şekilde, dışa dönüklük gibi bazı özellikler ise pek bağlantı göstermedi.

Boulder – Colorado Üniversitesinde doktora öğrencisi olan makale eş yazarı Tanya Horwitz, “İnsanlar hep dışa dönükler içe dönükleri sever veya dışa dönükler diğer dışa dönükleri sever gibi teoriler ortaya atar fakat gerçekte bu durum yazı tura atmaya benziyor: Dışa dönükler ile içe dönüklerin birbirini bulması benzer ihtimal.”

Meta analizde, herhangi bir özellikte zıtların birbirini çektiğine yönelik “hiçbir ikna edici bulguya” rastlanmamış. Ancak araştırma takımı, Biobank’tan alınan örnekte ufak ama olumsuz bir bağlantı gibi görünen birtakım özellikler keşfetmiş; bunlar arasında duyma güçlüğü, endişelenme eğilimi ve birinin erken kalkmayı mı yoksa geç yatmayı mı sevdiği (kronotip) gibi özellikler bulunuyor.

Araştırma takımına göre söz konusu bulguların anlaşılması için ek çalışmaların yürütülmesi gerekecek.

Cinsel partner sayısı ve bir bireyin küçükken anne sütüyle beslenip beslenmediği gibi çok araştırılmayan özelliklerin bazıları da bir kısım bağlantılar gösterdi.

“Bulgular, ilişkilerimizde tercihlerimiz var gibi hissettiğimiz durumlarda dahi, sahne arkasında tamamen farkında olmadığımız işleyişlerin gerçekleşiyor olabileceğini akla getiriyor” diyor Horwitz.

Makalenin yazarlarına göre çiftler, aynı özellikleri çeşitli sebeplerle paylaşıyor olabilir; bunlara benzer bir bölgede yetişmek de dahil. İncelenen özelliklere göre bazı insanları sadece benzer kişiler cezbederken, bazı çiftler ise bir ilişkide ne kadar uzun kalırsa o kadar birbirine benziyor.

Bu eşleşmeler, sonunda bazı genetik sonuçlara yol açabilir. Örneğin kısa insanların benzer boyda bir nesil dünyaya getirmesi daha muhtemelse, sonraki nesilde boy tayfanın uç noktalarında bulunan daha fazla insan olabilir. Horowitz’e göre aynı şey tıbbi, psikiyatrik ve diğer özelliklerde de geçerli.

Bu sosyal sonuçlardan bazıları, sosyoekonomik farklılıkların büyümesine yol açabilir (eğitim bakımından benzer arka planlara sahip kişilerin eşleşmeye devam etmesi gibi).

Araştırma takımı, keşfedilen bağlantıların oldukça mütevazı olduğu ve bir gündemi desteklemek üzere abartılıp yanlış kullanılmaması gerektiği konusunda da uyarıyor. Geçmişte sınıflandırıcı eşleşmeyi tehlikeli bir şekilde benimseyen öjenik hareketler, 20’nci yüzyılın başlarında ivme kazanmıştı


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler