Dr. Erhan Karaesmen yazdı... Afetlere karşı toplum eğitilmeli
KONUK YAZAR | Dr. Erhan Karaesmen, Cumhuriyet için yazdı...
cumhuriyet.com.trDevletin merkezi karar alma ve yürütme birimleriyle yerel yönetimlerin ilgili birimlerinin bilimsel, akılcı ve eşgüdümlü bir işbirliği oluşturması önemli bir konudur. Şubat 2023 depremlerinde bu tür iş birliğinin oluşturulamadığı ve merkezi hükümetin çeşitli birimleri arasında kendi eşgüdümlerini bile sağlayamadıkları gözlenmiştir. Bu durumun can kayıplarını, maddi hasarları artırıcı bir unsur olarak kendini gösterdiği büyük üzüntüyle gözlenmiştir.
EKSİKLİKLER DORUKTA
Doğal afet boyutu taşımanın ötesinde toplumsal felakete dönüşen her depremden sonra çıkarılacak dersler ve alınacak önlemlerle ilgili irdelemeler yapılır. Ama, son politik iktidar dönemlerinde, bunların da resmi ve sürekli yerleşim ve yapım kuralları haline getirilmesi yolundaki eksiklikler, yetersizlikler, çarpıklıklar doruğuna ulaşmıştır. Bu olumsuzluk ve edilgenliklerin, yerleşme ve yaşam düzeninde bulunması gereken “kamu yararı” beklentisini de çok eksilttiği gözlenmektedir. Bu noktada, hemen yapılması gereken teknik, teknolojik, sosyal, idari çeşitli yönetim müdahaleleri ön plana çıkarılmalıdır. Ama bunun yanı sıra daha uzun soluklu yayılı bir ders çıkarma ve önlemler geliştirme sürecine girilmesi de kaçınılmaz olmalıdır. Bu zamana yaygın önlemler geliştirme sürecinde altı çizilmesi gereken ilk kavram afetlere karşı toplumun istemci ve verici olarak eğitilmesi gereğidir.
BİR BAŞKA EĞİTİM TÜRÜ
Burada bir toplumsal eğitim eylemine girilmesi söz konusudur. Afet ve özellikle deprem kavramıyla bağlantılı eğitimden söz edildiğinde bunun üniversitelerin mühendislik, mimarlık ve yerbilimleri eğitim programlarına yeni dersler konması biçiminde algılandığı bilinegelir. Oysa, burada amaçlanması gereken eğitim toplumun tümüyle deprem afetine karşı duyarlı ve hazırlıklı olmasını sağlayacak bir başka eğitim türüdür. İlkokul genel hayat bilgisi programlarından başlayıp, ortaöğretim aşamasındaki bağlantılı tüm derslere yayılmış, toplumun bireylerini deprem etkisine karşı daha az riskli alanlarda yerleşmek için vatandaş talepçiliği durumuna yönlendirilmesi olgusudur. Bu istemcilik davranışı yaşanacak bina ortamlarındaki projelendirme ve inşaat işlerinin yürütülmesindeki kalitenin yükselmesi olayına bir çağrıdır. Yurttaş gruplarının belirlediği ve sürekli olarak gündemde tuttuğu bu davranış devlet ve politik iktidar yöneticilerinin de bu konuya bir toplumsal mecburiyet gözüyle bakmalarına yol açar. Bu sabır gerektiren ve zamana yayılmış bir süreçtir. Ülkedeki özel ve resmi tüm radyo, televizyon kanallarının ve diğer iletişim olanaklarının da bu istemci yurttaş tavrının gelişmesine yardımcı olması mecburi kılınmalıdır. Geçmişte Japonya ve Yeni Zelanda’da, daha yakınlarda İtalya, Endonezya, Şili ve Meksika’da yürütülen bu toplumcul istemci tavrın ülkemizde de geliştirilmeye başlamasının zamanı ne yazık ki çoktan gelmiştir ve geçmektedir. Dileğimiz bu alanda artık gecikmelere yer verilmemesidir.
RANT KISKACI
Bu afetlere karşı devlet, yurttaş bağlantılarındaki istemciliğin bir de vericilik boyutu vardır. Rant ve tüketim kıskaçlarının boyunduruğundaki bir yaşam sürecine maalesef teslim olmuş bir Türkiye toplumunun kalite istemciliğinin yanı sıra bireysel vericilik fedakârlığının içine de girmesi zorunludur. Gayrimenkuldan rant edinme hırsının bir binanın projesinde izin verilen kat sayısının çok üstünde inşaat yapma açıkgözlülüğünün ülkeye ve topluma karşı büyük bir haksızlık ve saygısızlık olduğunun yurttaşlarca benimsenmesi zorunluluğu vardır. Depreme karşı duyarlı olma eğitiminin önemli ve anlamlı bir parçasının da bu konuyla bağlantılı olması gerektiği açıktır. Depremler sonrasında kısa zamanda ve çok etkin biçimde işleme konması gereken etkinlikler bilindiği gibi geçici ve kalıcı yerleşme düzeninin süratle kurulmasına yöneliktir. Geçici ve kalıcı yeni yerleşme alanlarının jeolojik ve coğrafi uygunluğunun saptanması ilk uygulanacak işlemdir. Ancak üzülerek gözlüyoruz ki devlet ve kamu yönetiminin pek çok alanında kendini gösteren savrukluk, dağınıklık, eşgüdümsüzlük, hukuksuzluk, kuralsızlık, sorumsuzluk tavırları burada da kendini gösterme yolundadır. Önümüzdeki aylarda yapılacak milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimleri için destek toplayıcı ucuz yaklaşımların yansıması olarak “paldır küldür” bina yapım işlerine başlanması programlanıyor gibidir. Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş bir garip davranışla devletin en üst yetkilisinin deprem bölgesinde yapılacak inşaat işlerinde uygulanacak teknolojiyi ilan etmesi yoluna gidilmiştir. Adına “tünel kalıp” denen gereçlerin yardımıyla, hızlı ve düzgün projelendirilmiş olmak kaydıyla, deprem kuvvetlerine dayanaklı bina taşıyıcı sistemleri inşa edilebilmektedir. Bu yapım tekniğinin ülkemizde ilk kullanıldığı dönemde teknik özelliklerinin mühendislik ve mimarlık kamuoyuna tanıtılması yolunda rastlantılarla bu satırların yazarına da görev düşmüştü.
ÇARESİZLİK ÖRNEĞİ
Yıllar sonra tartışılabilecek yönlerinin yanı sıra çeşitli teknik özellikler taşıyan bu sistemin deprem bölgeleri için kurtarıcı tek çare olarak düşünülmesi büyük bir teknik ve sosyo-ekonomik çaresizilik örneğidir. TOKİ adını taşıyan mühendislik ve mimarlık dünyamızda yarattığı ürünler tartışılagelmiş bir kurumun yer ve alan durumları, şehir planlaması, mimarlık ve jeolojik özellikleri dikkate almaksızın kararlaştırdığı ortadadır. Birey ve kamu hakları korunmaksızın adaletsizlik ve hukuksuzluk doğanın acımasız olabilen amansız güçleriyle mücadele yolunda da ayrıca, yine büyük bir talihsizliktir.
FIRSATÇILARA KARŞI DEPREMZEDE YURTTAŞLARIN KORUNMASI GEREKİR
Bütün bu edilgenlik ve olumsuzluk unsurlarına karşın güçlü bir toplumsal dayanışma ruhunun harekete gelmesi ve gönüllü yurttaş katkısının etkin biçimde kendini gösterişi 2023 Şubat depremlerinden geriye kalan insani gözlemler olarak hatırlanacaktır. Depremden sonraki aşamada beklenebilecek bir diğer soruna da son söz olarak değinmekte yarar görmekteyiz. Evleri depremi sadece kısmi hasarlarla atlatmış bulunan yurttaşların önceki depremlerde de olduğu gibi bir felaket kapitalizmi anlayışı ile kuşatılması tehlikesi belirmektedir. Yeterli teknik bilgisi olmayan ama kuvvetli çıkar dürtüsü ile beslenmiş açıkgözlerin süratli deprem dayanıklılığı incelemesi ve süratli güçlendirme tamiratı yapılması yolunda bir piyasa yaratma çabası içinde oldukları gözlenmektedir. Teknik meslek odaları ve güvenilir mühendislik, mimarlık eğitimi veren üniversitelerin kurumsal yaklaşımları dışındaki bu tür süratli güçlendirme ve onarım işleri fırsatçılarına karşı depremzede yurttaşların dikkatli olması ve korunmaları gerekmektedir.
BİTTİ