Küresel ısınma 'nefret söylemini' ve 'agresif davranışları' tetikliyor
Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Dr. Ömer Akgül, "Küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle psikolojisi olumsuz yönde etkilenen insanın davranışları daha kırıcı ve dökücü, söylemleri daha incitici, nezaket dışına çıkabilir hale gelebiliyor" dedi. Akgül, iklim değişikliğinin insan psikolojisini etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğunu söyledi.
AAİklim ve iklim değişikliğiyle artan sıcaklar, insan psikolojisini etkileyen en önemli faktörlerden biri.
Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Dr. Ömer Akgül, küresel ısınmayla artan sıcaklıkların, insanların davranışlarının daha kırıcı ve dökücü, söylemlerinin ise daha incitici hale gelmesine neden olduğunu söyledi.
Akgül, "Buzulların erimesi veya tekrar donması, dünyanın ortalama ısısını değiştiriyor. Bununla beraber mevsimsel geçişler, lokasyona bağlı olarak ısınmayı değiştiriyor. Günlük meteorolojik değişimler de insan psikolojisini etkiliyor. Sosyal bilimlerde çok önemli bir kural vardır. Hiçbir sonuç tek bir sebeple açıklanmaz. Özellikle insan psikolojisine dair konuşuyorsak bir sonucu etkileyen birden çok neden vardır ve biz bu nedenlerin bir tanesi olarak da sıcaklığı, iklim değişikliğini ve küresel ısınmayı gösterebiliriz" dedi.
Küresel ısınmanın insan vücudunun hissettiği sıcaklığı artırması nedeniyle metabolizmanın daha hızlı çalışmaya başladığını anlatan Akgül, insan vücudundaki fiziksel değişimler ile ruh sağlığının birbiriyle bağlantılı olduğunu söyledi.
Akgül, şunları dile getirdi:
"Metabolizmanın hızlanması, daha hızlı sirküle edilen birçok organın daha çabuk yıpranmasına sebep oluyor. Bu yıpranmışlıklar, tükenmişlikler tabii ki psikolojimizi de etkiliyor. Doğal olarak sıcak bizi daha tahammülsüz, sabırsız kılabiliyor. Daha aceleci, tez canlı kişiler haline getirebiliyor. Sonuçlarını hemen alma isteği, bir an önce her şey olsun bitsin isteği daha çok karşımıza çıkıyor. Tüm bunları göz önüne aldığımız zaman küresel ısınma ve iklim değişikliği, insan psikolojisini olumsuz yönde etkilediği için psikolojisi olumsuz yöne evrilen insanın davranışları daha kırıcı ve dökücü, söylemleri daha incitici, nezaket dışına çıkabilir hale gelebiliyor."
"DUYGU YOĞUNLUĞU MEVSİMLERE VE HAFTANIN GÜNLERİNE GÖRE DEĞİŞEBİLİYOR"
Sıcak iklimlerde yaşayanların fiziksel olarak daha hızlı olgunlaşan, genellikle daha tez canlı, daha sıcakkanlı, daha az kaygılı, daha kısa vadeli planlar yapan, belirsizliğe tahammülü yüksek insanlar olduğunu ifade eden Akgül, "Bir araştırmacı olan Geert Hofstede, sıcak iklimlerde bulunan doğu kültürlerinde misafirperverlik, anaçlık, kolektivizm yani toplumsalcılıkla birlikte tahammül düzeyinin arttığını, Batı kültürlerinde ise bireyselcilik artarken belirsizliğe karşı tahammülün daha düşük olduğunu tespit etmiştir" dedi.
Coğrafyanın, mevsimin hatta haftanın günlerinin bireylerin duygusal durumunu etkilediği yorumunu yapan Akgül, şöyle devam etti:
"Kişinin duygusunun etkilenmesi kişilerin tepkiselliğini, nefret söylemini, ötekileştirmesini veya tam tersini de düşünebiliriz; kişilerin anlayışını, hoşgörüsünü, birlikte yaşama kültürünü destekleyebiliyor veya zedeleyebiliyor. Sıcaklık bu noktada önemli faktörlerden biri. Mevsimlere göre duygu yoğunluğuna baktığımız zaman kişilerin hangi mevsimlerde olumlu, hangi mevsimlerde olumsuz, hangi mevsimlerde nötr olduğunu görüyoruz. Baktığımız zaman en olumlu sonbaharda, en olumsuz ise kışta hissediyoruz. Günlere göre dağılıma baktığımızda en olumlu hissettiğimiz gün cumartesi, en olumsuz hissettiğimiz çarşamba. Bunlar saatlere göre olabildiği gibi mevsimlere veya küresel ısınmaya göre de değişebilir."
Küresel ısınmanın olumsuz etkilerinin gözle görülür biçimde artmasının kişilerde gelecek kaygısı yarattığına işaret eden Akgül, insanların olası tehditler karşısında tepki olarak ya savaştığını ya da kaçtığını, iklim değişikliğinin de insanlığın geleceği için bir tehdit olması nedeniyle kaygı ve stresi artıran bir unsur olduğunu belirtti.
Akgül, "İnsanoğlu, var olan tehdit karşısında tabii ki kaçmayı tercih ediyor ama bu bastırma da insanın psikolojik olarak bu tehdidi yöneltmesine ve yansıtmasına sebep oluyor. Ben bu gelecek kaygımı varoluşsal anlamda bastırdığım zaman çevremdeki insanlara davranışlarımı daha öfkeli, sinirli, stresli olarak yansıtabiliyorum" dedi.
SICAKLIK DEĞERLERİ İLE NEFRET SÖYLEMİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
Twitter’da yapılan paylaşımlarla hava sıcaklıkları arasındaki ilişki üzerine yapılan bir araştırmada, hava sıcaklığı 42 derecenin üzerine çıktığında nefret söylemi içeren paylaşımlarda yüzde 22'ye varan artışlar kaydedildiğini aktaran Akgül, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu durumun tez canlılık, sıcakkanlılık, hemen sonuç alma isteği, belirsizliğe karşı tahammülsüzlük gibi insani duygularımızı sıcak ortamlarda daha çok hissetmemizden kaynaklandığını söyleyebilirim. Agresif davranışları da artırıyor. Aceleciler, uzun soluklu plan yapmıyorlar, anlık sorunları çözmek istiyorlar. Yaylalarda yaşayan insanların daha uzun ömürlü olduklarını biliyoruz. Ovalarda veya sahillerde yaşayan insanların organları, nabzın daha hızlı atması ve sirkülasyonun hızlanmasından dolayı daha hızlı tükeniyor. Bu tükenmişlik, varoluşsal kaygıya dönüşüyor ve bu kaygı nedeniyle kişi bu duygusunu bastırırken diğer kişilere, ortamlara veya nesnelere karşı davranışlarında daha sert, daha agresif olabiliyor."
Twitter'da nefret söylemi içeren paylaşımların hava sıcaklığının en yüksek olduğu öğle saatlerinde daha fazla saptandığını bildiren Akgül, "Bu tür içeriklerin sayısının günlük olarak kaydedilmesi sonucunda ve yerel sıcaklıklardaki değişiklikler istatistiki olarak değerlendirildiğinde, sıcak yerlerde yaşayanların serin yerlerdekilere göre daha agresif davranışlar ve daha çok nefret söylemi kullandığı görülmüş" diye konuştu.
10 EKİM DÜNYA RUH SAĞLIĞI GÜNÜ
Nefret söyleminin aslında en çok kişinin kendisine zarar verdiğini söyleyen Akgül, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kullandığımız dil, beynimizde üretiliyor ve beynimizde en çok yankılanan söylemler nefret söylemleri ise artık bizim dünyamız ona evriliyor. Böylece kendimizden başlamak üzere en yakın çevremizden uzak çevremize kadar birçok yerde nefret dilini daha sık kullanıyoruz. Böyle olunca da keskin sirke küpüne zarar. En iyisi biz, bu tür nefret söylemleri yerine hoşumuza gitmeyen şeyleri güzel ve sevgi diliyle ifade edelim. 'Bunu yapma!' diyeceğimize 'Bunu yaparsan memnun olurum.' veya 'Şunu yapman benim hoşuma gitmiyor.' diyelim. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı gününde her türlü talihsizliğe rağmen nasıl bir insan başarısı ortaya koyabiliriz diye sorgulayın ve sizi sıkan, üzen, strese sokan herhangi bir şeyle karşılaştığınız zaman onu düşman değil, size bir şeyler öğretmeye gelen bir öğretmen olarak görüp bir şeyler öğrenmeye çalışın."