Yenidoğan davasında yedinci gün: 'Fırat Sarı epikrizlerin değiştirilmesini istedi'
Yenidoğan davası, bugün ilk duruşmanın yedinci gününde devam ediyor. Halime bebeğin ölümünden sorumlu tutulan hemşire Koç, "Anne karnında oksijensiz kalmıştı. Doktorların, 'yaşamaz' dediği bir bebekti. Ölmesini bekliyorduk" dedi.
Fahrettin Öztürkİstanbul'da, SGK'dan daha fazla para almak için yeni doğan bebekleri, önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, ihmal sonucu en az 10 bebeğin ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasında bugün yedinci güne girildi. Geride kalan altı günde 22 tutuklu sanığın tamamı savunma yaptı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya 22 tutuklu sanık ile tutuksuz sanıklar ve tarafların avukatları katıldı.
"DENETİM EKİPLERİ BEBEĞE YAKINDAN BAKMADI"
Örgüt üyeliği, dolandırıcılık ve Halime bebeğin ölümüyle suçlanan tutuksuz sanık hemşire Ecem Koç, savunmasında, "Üzerime atılı suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Çorlu Reyap Hastanesi'nde yeni doğan yoğun bakım hemşiresi olarak mesleğe başladım ve beş yıl boyunca çalıştım. Çorlu çok küçük bir yer. İşletme tarzı şeyler orada duyulmamış şeyler. Hemşirelik yapmakla yükümlüyüm. Her hangi bir örgüte üye değilim. Kimseyi tanımıyorum. Halime bebek, anne karnında oksijensiz kalmış bir bebek. Tekirdağ Şehir Hastanesi bebeği bize 112 çağrı merkeziyle sevk etti. Doktorların 'yaşaması mümkün değil' denen bir bebek. Biz buna rağmen gereken her yeyi yaptık. Bebek o gün kötüleşip o gün vefat etmedi. Zaten kötüydü. Bir kaç gün de ex olmaya yakın durumdaydı. Ölmesini bekliyorduk. O gün de doktor olmadığı için biz hemşireler müdahale ettik. Müdahaleyi tek bir hemşire yapmaz zaten. 3-4 hemşire müdahale ettik. Bir kısmımız müdahaleyi yaparken ben de doktorla iletişimi sağladım. Doktor bey İstanbul'daydı. Bebeğin ex olduğunu söylediğimde 'tamam geliyorum' dedi. Doktok Fırat Sarı neredeyse tüm doğumlarımıza İstanbul'dan Çorlu'ya gelmiştir. Bebeğin kalbi durduğu zamana ait tapelerimiz de mevcuttur, dosyaya girmemiş. Biz bebeğin ailesine bebeğin ex olduğunu söyleyemeyiz o yüzden doktor beyi bekledik. Baş hekime de bildirdik, hangi müdahaleleri yağtığımızı da söyledik. Doktor beyle konuştuğumuzda 'bekleyin' demişti. Ben ex saatini bildirmiştim zaten. Monitörler açıktı, yaptığımız işlemler belliydi. Denetim ekipleri bebeğe yakından bakmadı. Baksalardı kolundaki damar yolunu, ağzından yeni çıkmış tüp olduğunu tespit edeceklerdi. Müdahale izlerini görebileceklerdi. Bebek kuvözdeyken uzaktan baktılar sadece. Orada denetim ekiplerini yanıltan tek şey bebeğin ex saati oldu. Denetim ekibi geldiğinde normal bebeğimi besliyordum. Bizimle göz teması kuran bile olmadı. Muhattaplarıyla konuştular, bana bir soru yöneltilmedi" dedi.
"DOKTOR OLMADIĞI İÇİN İSTİFA ETMEK İSTEDİK"
Hemşire Koç, "Bizim doktorumuz yoktu. Doktorun başlamasını istedik. Denetimin ertesi günü yönetime giderek bu şekilde çalışmak istemediğimizi, bu kadar sorumluluğu almak istemediğimizi bu yüzden istifa etmek istediğimizi söyledik. Yönetim, yeni bir doktorun başlayacağını, her şeyin daha güzel olacağını söylediler. İstifamızı kabul etmediler. Doktor Fırat Sarı başladı, sonra yakalama kararı çıktı" dedi.
Curusorf ilaçlarının satılmasıyla ilgili soruya yanıt veren sanık Koç, "Hasta sayımız çoktu ve bu yüzden Curusorf ilacı ona göre gelirdi. Bitmek üzere olduğunda da alarm verirdik yenisi gelsin diye. Ben böyle bir şey olabileceğini ilk kez burada duyuyorum" dedi.
"DAMAR YOLUNU BAŞINDAN AÇTIĞIMIZ İÇİN O İLACIN VERİLMEMESİ GEREKİYORDU"
Fırat Sarı ile başka biri arasında geçen, "Boş ver dopamini, yaşarsa yaşasın" konuşması sorulan hemşire Ecem Koç, "Bu konuşmaya şahit olmadım ama Halime bebek 55 günlük bir bebek. Kötü durumdaydı. Damarları inceydi, açılacak yeni damar yolu kalmamıştı. Biz en son çare olarak kafadan damar yolu açarız. Halime bebeğin başından açtığımız damar yolunu da birlikte açtık ve büyük zorluklarla açtık. Bu dopamin ilacı yakan bir ilaç olduğu için kafadan açılmış damar yolundan zaten verilmemesi gereken bir ilaç" dedi.
"RİSKLİ OLDUĞU İÇİN YOĞUN BAKIMDA ÇEKİNİK DAVRANIRLAR"
Heyet üyesi hakimin sanık Koç'a "Başka bir doktora haber verilebilir miydi?" şeklindeki sorusuna Koç, "Verilebilirdi. Biz de bu yüzden yönetime haber verdik. Ama doktorlar yoğun bakımda alanları olsa bile çekinik davranırlar. Fırat Bey de yabancı bir doktorun bakmasını istemezdi" dedi.
"FIRAT SARI'DAN MENFAATİM OLMADI"
Tutuksuz sanık çocuk doktoru Mehmet Salih Kara, başkasının kaşesini kullanmadığını savundu. Asistanlık eğitimini Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi'nde aldığını söyleyen Kara, "Çam Sakura, İstanbul'un en yoğun hastanelerinden biri. Başka bir hastaneye gitmem imkansızdı." dedi.
Silivri Kolon Hastanesi çevresinden baz kaydı verdiğinin söylenmesi üzerine, "Silivri ve Çatalca'da ablam, kız arkadaşım, arkadaşlarım var. Oraya sık sık giderdim. Silivri Kolon Hastanesi'nin nerede olduğunu bile bilmem. Çok hareketli biri olduğum için nerede olduğumu hiçbir zaman hatırlamam." ifadelerini kullandı. Sanık Kara, Fırat Sarı'dan hiçbir menfaatinin olmadığını savundu.
"ALDIĞIM PARALAR EMEĞİMİN KARŞILIĞIDIR"
Tutuksuz sanık hemşire Serenay Şenkalaycı savunmasında, davaya söz konusu işletmede çalışmadığını, Özel Avcılar Hospital'in personeli olduğunu, Medisense şirketinden kendisine para geldiğini kaydederek, "Gelen paralar ek mesai ücretidir. Sorunlu hemşireliğe ek olarak, gece nöbete kalırdım. Aldığım paralar emeğimin karşılığıdır" dedi.
"BİR BUÇUK SAAT MÜDAHALEYE 'PASİF ÖTENAZİ' DEMEK ÇOK YANLIŞ BİR KELİME"
Hastanede hayatını kaybeden Kerem Muhammet Tokluoğlu'nun doğumundan önce durumunun kritik olduğunun kadın doğum doktoru tarafından haber verildiğini ve bebek için yoğun bakımda yer hazırladıklarını söyleyen Şenkalaycı, "Bebeğin doğumuna bizzat katıldım. Bebek kötü doğdu. Yaklaşık 15 dakika bebeğe ameliyathanede müdahale ettik. Akabinde bebeği yoğun bakıma aldık. Doktorum tarafından bana söylenen her şeyi uyguladım.Bebek vefat ettiğinde müdahalenin sonunda doktor İlker Gönen'i aradım. O da müdahalenin sonunda olduğumuzu biliyordu. Aslında 'bebeğe müdahaleyi bırakmayın, bunu da kayıt altına alın' demek istiyor. Bu tapelere doğru şekilde yansıtılmamış. Kadın doğum uzmanı alana geldi 'Hala bebeğe müdahale ediyor musunuz?' dedi. Dışarıya çıkıp aileye müdahale edildiğini söyledi. Doktor Zeki Ötünç doğumundan her anına kadar yanındaydı. Danışman doktor İlker Gönen'di. Bebeğe 45 dakika canlandırma yapıldı. Bebeğe artı 20 dakika daha müdahale yapıldı. Pasif ötenazi çok yanlış bir kelimedir. Bir buçuk saat müdahale yapılan bir bebek için" diye konuştu.
"HASAN BASRİ İLAÇ VERMEM İÇİN BENİ DE MANİPÜLE ETMEYE ÇALIŞTI"
Tutuklu sanık hemşire Hasan Basri Gök'ün ilaç sattığına dair duyumlar aldığını söyleyen Şenkalaycı, Basri Gök'ün ilaç vermesi için kendisini de manipüle etmeye çalıştığını ancak kendisinin ilaç vermediğini savundu. Bu durumdan rahatsız olduğunu ve durumu tutuklu sanık doktor İlker Gönen'e ilettiğini belirten Şenkalaycı, Gönen'in Gök'ü kendisine yönlendirmesini istediğini, bu durumda onu rahatsız etmeyeceğini söylediğini anlattı. Sanığa çapraz sorgusunda "İşletme hemşiresi değilim diyorsun, tapede neden işletme diye konuşuyorsun?" sorusunun sorulması üzerine, "O anda işletme demişim" dedi.
"BEBEKLERE İYİ BAKTIĞIM İÇİN AYRILMAMI İSTEMEDİ"
Duruşma savcısının "Fırat Sarı senin oradan ayrılmanı neden istemedi?" sorununa Şenkalaycı, "Kıdemli bir hemşireyim. Alanımda kıdemli hemşire eksiği var. Ek mesai yapan, bebeklere iyi bakan bir hemşireyim neden ayrılmamı istesin?" ifadelerini kullandı. Savcı ise, "Sen bana soru sorma. İyi baktığın için mi?" dedi. Şenkalaycı ise, "Evet bebeklere iyi bakan bir hemşireyim" dedi. "Yoğun bakımda kamera var mıydı?" sorusuna Şenkalaycı, "Yoğun bakımda kamera vardı ama kayıt yoktu. Neden kayıt yapmadığını bilmiyorum." şeklinde yanıtladı.
"HASAN BASRİ'DEN KURTULMAK İÇİN İLKER BEYE SÖYLEDİM"
"Hasan Basri Gök'ten kurtulmak için neden Fırat Sarı'yı aramadın" sorunun ardından Şenkalaycı, "İlker Gönen, her gün kuruma geliyor. Hasan Basri Gök'ün ondan korkacağını düşündüm. Fırat Sarı'yı da arayabilirdim haklısınız. Ama İlker'i her gün gördüğüm için ona söyledim. Ben kendisinden kurtulmak için, İlker hocadan çekineceğini düşündüğüm için İlker hocaya verdiğimi söyledim ama ona asla ilaç vermedim." ifadelerini kullandı.
"BU USULSÜZLÜKTÜR"
Epikriz değiştirdiğiyle ilgili tape kayıtlarının sorulması üzerine Şenkalaycı, "Sürçülisan etmişimdir, asla epikriz değiştirmedim" dedi. Şenkalaycı, "Fırat Sarı neden epikrizlerin değiştirilmesini istedi?" sorusuna ise, "Bilmiyorum. Bana sordu, ben de reddettim. Bu bir usulsüzlüktür" şeklinde yanıt verdi.
"HER HASTAYLA TEK TEK İLGİLENEBİLMEM HAYATIN DOĞAL AKIŞINA UYGUN DEĞİL"
Eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun hastanesi Avcılar Hospital'ın Başhekimi tutuksuz sanık Fetin Rüştü Yıldız, savunmasında, "Hastanemizin son 5 yıldaki ölüm oranının ortalaması yüzde 2.4'tür. Diğer özel hastanelerde açık kaynaklardan edindiğim bilgilere göre bu oran yüzde 8, yüzde 9 oranındadır. İşletme yöntemi, son 20 yıldır uygulanmakta. Dolandırıcılık söz konusu değildir. Başhekimi olduğum hastanede sadece yenidoğan yokun bakım ünitesi yok, bir çok alan vardır. Dosyada hastalarla birebir ilgilenmemekle sorumlu tutuluyorum. Başhekim olarak benim her hastayla tek tek ilgilenebilmem hayatın doğal akışına aykırıdır" dedi. Sanık Yıldız, "İddianamede tarafıma yöneltilen iddialar mesnetsizdir. Hiçbir iddianın dayanağı yoktur" diyerek kendisini savundu.
"SAVCI VE KOLLUK DA 'İHMALİ DAVRANIŞLA KASTEN ÖLDÜRMEDEN' SORUŞTURULMALI"
Sanık Fetin Rüştü Yıldız'ın avukatı, soruşturmayı yürüten savcı ve kolluk için, "İddianamede bahsedildiği gibi 10 bebeğin ölümüne sebebiyet verildiği iddiası doğruysa, kanun gereği ya savcı beyin kendisi ya da kolluğun müdahale etmesi gerekirdi. Eğer iddia doğruysa savcı bey ile kolluğun da, 'ihmali davranışla kasten öldürme' suçundan sorgulanmaları gerekmektedir. Bebeklerin ölümüne sebebiyet verildiği düşünülmüş ve müdahale edilmemiş demektir" dedi.
"YOĞUN BAKIM DOKTORU DEĞİLİM İLGİM YOK"
Bağcılar Medilife Hastanesi'nin Başhekimi tutuksuz sanık Cafer Aktur, savunmasında, "Ben ne bir örgüt üyesiyim ne de SGK'yı dolandırdım. Hakkımda tek bir tape yok, banka hesaplarımda herhangi bir hareket yok. Dosyada ölen bebeklerin ölümünde de herhangi bir suçum yok. Çünkü ben yoğun bakım doktoru değilim. Çocuk doktoruyum. Yoğun bakım ihtiyacı olan çocukları, yoğun bakım doktorunu çağırarak sevk ediyordum. İhtiyacı olmayan çocukları ise annelerine gönderiyordum. Ben Fırat Sarı'yı da İlker Gönen'i de tanımam. Ben kimseyle bir sözleşme imzalamadım. Hastane yönetimi imzalamış olabilir. Ben sadece Dursun Eryılmaz ile Semiha Yavuz'u tanıyorum. Ben yenidoğan yoğun bakım doktoru olmadığım için hiçbir zaman bakmadım ve çağrılmadım. Ölen hiçbir bebekle ilgim de bilgim de yok" dedi.