'Yenidoğan' davasında dördüncü gün: 'Teşekkür bazında para aldım'

Para uğruna bebeklerin yoğun bakımda ölümlerine neden olmakla suçlanan Yenidoğan Çetesi davasında dördüncü güne girildi. Duruşmanın ilk üç gününde 13 sanık savunma yaptı. Bugün yapılan savunmalarda, sanık Serdar Yüksel, Gıyasettin Mert Özdemir'in hesabından kendi hesabına gelen paralar ile ilgili sorulara ilişkin susma hakkını kullanmıştı. Duruşmada sanığa bu konuda neden susma hakkını kullandığı soruldu. Sanık ise utanç duyduğu için sustuğunu söyledi. Utanç duyma sebebinin, aldığı paralarla ilgilisinin olup olmadığı sorulan sanık Yüksel, "Evet" diye yanıt verdi.

Fahrettin Öztürk

İstanbul'da yeni doğan bebekleri, önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, ihmal sonucu en az 10 bebeğin ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla 22'si tutuklu 47 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşmasının dördüncü oturumu bugün başladı.

Örgüt lideri Dr. Fırat Sarı ile örgüt yöneticisi Dr. İlker Gönen'in 582 yıl 9'ar aya, diğer örgüt yöneticisi Gıyasettin Mert Özdemir'in ise 589 yıl 9 aya kadar hapsi isteniyor.

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya tutuklu 22 sanık, tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.

SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ

Dolandırıcılık ve örgüt üyeliği suçlarından yargılanan medikal muhasebeci tutuklu sanık Funda Özen savunmasında, "2019'da doktor asistanı olarak çalışmaya başladım. Esenyurt Reyap Hastanesi'nde medikal muhasebede çalıştım. Sadece bir yıl yoğun bakım ünitesinde faturalama işi yaptım. Hiçbir şekilde dolandırıcılık suçlamasını kabul etmiyorum. Örgüt üyeliği suçunu da kabul etmiyorum. Dosyadaki kişilerden sadece 6 kişiyi tanıyorum. Hasan Basri'nin epikriz yazdığını sadece duydum, görmedim. Epikrizlerin mail atıldığını, doktor Fırat Bey'in de bunu kontrol ettiğini biliyorum. En son fatura için bana gönderiliyordu" dedi.

"SİYASİ OLARAK BİR YERE GELME HEDEFİM VARDI"

Tutuklu sanık Renas Kılıç, 2021'de Sağlık Bakanlığı'nda ataması yapıldıktan sonra Halk Sağlığı Merkezi'nde çalıştığını, sonrasında ise Esenyurt Belediyesi'nde Sağlık İşleri Müdürü olduğunu söyleyerek, "Benim siyasi olarak bir yere gelme hedefim vardı. Esenyurt Belediye Başkanı Halk Sağlığı Merkezleri, Devlet hastaneleri, özel hastaneler ve muhtarlarla iletişimi sağlayabilecek birini arıyordu ve bu sorumluluğu bana vermek istedi ben de kabul ettim. Ben tutuklanana kadar Esenyurt Belediye'sinde Sağlık İşleri Müdürüydüm" dedi.

"112 BASİT BİR SİSTEM DEĞİL"

Mahkeme başkanı sanığa, bebek sevkiyle maddi kazanç sağlamakla suçlandığını hatırlattı. Sanık Kılıç bunun üzerine, "112 bu kadar basit bir sistem değil. Ben bir hastayı bir yerden alırken mutlaka bir protokol olmalı. Hiçbir hekim protokol olmadan bir hastayı almaz. Neontolog şartı var. Bana danışıyorlardı, 'Müdür bey bunlar Esenyurt'ta oturuyorlar, buraya götürelim mi' diye. Sadece hedefteki hastanelerle olan tapelerimi almışlar. Diğer hastaneleri almamışlar. Ben sağlık işlerindeyim. Ben kimin nerede olduğunu, hangi doktorun nerede olduğunu bilmem gerekiyor. Belediye başkanımın bana 'şu hastanede hangi doktor var' diye sorduğunda bunu hızlı bir şekilde söylemem gerekiyor. Benim hiçbir hastadan maddi menfaatim olmadı. Reyap, Esenyurt'a en yakın olan hastane. Orada Fırat Bey'e ulaşamamışlar. Beni arayıp 'bir hasta var, doktora ulaşamıyoruz' dediler, ben de Fırat'ı arayıp, 'seni aradılar mı' diye sordum" dedi.

"FIRAT'A BORÇ VERMİŞTİM"

Medisence Danışmanlık şirketinden kendisine gönderilen para sorulunca sanık Renas Kılıç, "O para 2019'da gelen bir para. İlk önce Fırat beye ben borç gönderiyorum. Sonrasında verdiğim borcu alamadığım için de Reyap Hastanesi'nde Özgür beye gittim, 'Fırat beyden paramı alamadım, onun maaşından borcunu bana ödeyebilir misiniz?' dedim" şeklinde cevap verdi.

"BEBEK ÖLÜMÜYLE SUÇLANMIYORUM AMA BEBEK KATİLİ İLAN EDİLDİM"

Son olarak söyleyecekleri sorulan sanık Renas Kılıç, "Basında çıkan haberlerden dolayı hem ben hem ailem, masumiyet karinesine bakılmadan linç edildi. Eşim işe gidemiyor. Bir insanın hayatıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı. Ben bir bebeğin öldürülmesiyle suçlanmıyorum. Kamu kurum dolandırıcılığı suçundan suçlanıyorum. Benim Esenyurt Belediye Başkanı olma hedefim vardı. Buradan çıkacağımı biliyorum. Ben burdan çıktıktan sonra insanların bize bakışı nasıl olacak biliyorum. Siyasiler kendi hesaplarını yapıyor, 'bakanlığın bir açığını bulur muyuz' diye hesap yaparken ben katil damgası yiyorum. Bir insanın hayatıyla oynamak bu kadar basit mi. Ben iki depremde görev almış biriyim. Ben burada bebek katili ilan edildim. Buradan çıktığımda ne yapacağımı bilmiyorum" diye konuştu.

 "BERAAT EDECEĞİME İNANIYORUM"

İddianamede, il dışından sevk olması gereken bebek hastaları öğrenerek örgüt lideri Fırat Sarı ya da örgüt yöneticisi İlker Gönen'e haber vererek bebeğin anlaşmalı oldukları hangi hastaneye sevk etmek istedikleri yönünde talimat aldıktan sonra o hastaneye gerekli sevki yapabilmek için ASKOM’un algoritmasına aykırı olacak şekilde hareket ettiği iddia edilen ve kamu kurum ve kuruluşları dolandırıcılığı ve örgüt üyeliğiyle suçlanan tutuklu sanık Serdar Yüksel, savunmasında Okan Üniversitesi Hastanesinde İş Geliştirme Uzmanı olduğunu söyleyerek, "7 aydır tutukluyum. Ben örgüt üyesi değilim. Örgütün olduğunu bile basından öğrendim. Beraat edeceğime inanıyorum çünkü örgüt ile ilgili bir bağım yoktur. 23 yıldır sağlıkçıyım. Sağlık Bakanlığımız ve alt birimleri öyle güzel bir sistem kurmuşlar ki, herhangi bir açık çıksa hemen kapatıyorlar" dedi.

"TEŞEKKÜR BAZINDA PARA ALDIM"

Para alıp alınmadığı sorulan sanık Yüksel, "Gıyasettin Mert Özdemir ile Fırat Sarı'dan 10-12 kez para aldım. Hastalar için verilen paralar değildi. Hasta başı para almadım. Hastaneler teşekkür bazında da para yollarlar" diyerek, Fırat Sarı'dan aldığı parayı 'borç' diyerek savundu. Sanık, hasta sevklerine ilişkin, "Benim yaptığım yönlendirmelerden İstanbul 112'nin haberi var" dedi.

BAŞKAN: "HASTANE SORULUYOR DOKTORU ANLATIYORSUN"

Savcı, sanık Yüksel'in sulh ceza hakimliğinde söylediği, "Mert isimli şahsın düğünü olacaktı ona borç verdim. O da borcunu geri verdi" ifadeyi sordu. Sanık önce "doğru" dedi sonra "Hiç borç alıp verme olmadı" dedi. Sanık Yüksel, mahkeme başkanının sorularına sık sık çelişkili ifadeler verdi. Avukatın sorusuna da alakasız cevap veren sanığa mahkeme başkanı, "Net şekilde cevap ver. Çok uzatıyorsun. Sana hastane soruluyor, oradaki doktoru anlatıyorsun" diyerek tepki gösterdi.

PARA ALDIĞI İÇİN UTANÇ DUYMUŞ

Sanık Serdar Yüksel, savcılıkta Gıyasettin Mert Özdemir'in hesabından kendi hesabına gelen paralar ile ilgili sorulara ilişkin susma hakkını kullanmıştı. Duruşmada sanığa bu konuda neden susma hakkını kullandığı soruldu. Sanık ise utanç duyduğunu için sustuğunu söyledi. Utanç duyma sebebinin, aldığı paralarla ilgilisinin olup olmadığı sorulan sanık Yüksel, "Evet" diye yanıt verdi.

"FIRAT SARI BANA VEKALET VERDİ"

Tutuklu sanık Sümeyye Nur Taşçı, "Fırat Sarı'nın asistanıydım. Herhangi bir örgüte üye değilim. Doktor beyin kaşesini kullanmak gibi bir şeyim olamaz. Epikiz doldırmayla ilgili de doktor bey beni arayıp hasta kabul etmemi söylüyordu, ben de hemşireye söylüyordum. Benim hastayla iletişimim, hastayı kabul etme gibi bir yetkim yok" dedi. Sanık Taşçı, "Fırat beyin kendi muhasebecisi vardı. Faturalarla ilgili konuşmam geçiyor. Fırat beyin bende vekaleti var. Evde Bakım Hizmetleri diye bir bölüm var. Ben asistan olarak anlaştığımda bana bu birimi açmak istediğini söyledi. Gerekli evrakların alınması için de Fırat bey bana vekalet vermişti. Ben hazırladığım dosyayı Fırat beye gönderdim. Ama evraklarda eksikler olduğu için açılamadı" dedi.

"KİME NE KADAR ATACAĞIMI FIRAT SARI SÖYLÜYORDU"

Hemşirelere para göndermesiyle ilgili soruya yanıt veren sanık, "Fırat Sarı ödemeleri tek tek gönderemediği için asistanı olarak benim atmamı söyledi ve kime ne kadar atacağımı söyledi. Ücretleri ben gönderiyordum. Medisence ile ilgili herhangi bir işlemim olmadı, hesap hareketleriyle ilgili bir işlemim olmadı. Motivasyon ücreti diyorlar ya, aslında hiçbiri doğru düzgün anlatamadı bunu. Hemşirelik basit bir iş değil. Özel hastaneler bazında söylüyorum 3 hasta bakmanız gerekiyorsa 4 hasta bakıyorsunuz, 2 dosya bakmanız gerekiyorsa 4 dosya bakıyorsunuz. Bunu dosya olarak söylüyorum ama daha fazla bir iş yükü var. Fırat bey kimseyi kaybetmek istemediği için bu paraları ödüyordu. 'Bu hastaneden çıkma, bu ay sana şu kadar fazla para vereyim bu ay idare et' parasıydı aslında motivasyon parası denilen paralar" dedi.

"MAAŞLARIMIZ DÜŞÜK OLDUĞU İÇİN EK ÖDEME YAPILIRDI"

Kendisini İçişleri Bakanlığı eski Müsteşarı olarak tanıtan ve soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı Engin Yavuz'u makamında ölümle tehdit eden Mustafa Kemal Zengin'in, uğruna savcıyı tehdit ettiği kıdemli hemşire Tuğçe Toptemel, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dileyerek savunmasına başladı.

Toptemel, "Birinci Hastanesi'nde bir buçuk yıldır çalışıyorum. Ödeme işlemlerinden çok anlamıyorum. Biz bakım ve tedaviden sorumluyuz. Hakan Doğukan Taşçı, bunun yasal olmadığını bildiği halde bana talimat verdi ve vezneyi aradım. Hakan Doğukan Taşçı'nın bana para transferleri oldu. Bunlar işletme ödemeleridir. Benim çıkarım yoktur. Maaşlarımız düşük olduğu için bize ek ödemeler yapılıyordu" dedi. Sanık Toptemel, "Hakan Doğukan Taşçı'nın kendisini doktor olarak tanıttığı bir konuşma var. Ben ve diğer gemşireler bunu dile getirsek de dinlemiyordu. Çalıştığım hastanede gece doktor yoktu. Aileler, 'neden doktor yok' dediğinde mahcup duruma düşüyorduk" dedi.

"ISRARLA 'MÜDAHALE EDİLECEK Mİ?' DİYE SORDUM"

Fırat Sarı'yı çocuk doktoru, Doğukan Taşçı'yı da sorumlu hemşire olarak tanıdığını söyleyen Toptemel, "Opara bebeğin kötüleşmesi saat 07.00'den sonra oldu. Bebeğe verilen ilaçlar narkotik ve sersemleştiren ilaçlardır. Ben Taşçı'yı aradım, bebeğin kalbini dinleyemediğimi söyledim, benden fotoğraf istedi. Monitör ve bebeğin videosunu attım.  Bebek büyük olduğu için kalbini dinleyemiyorsun' dedi. Ben de 'büyük bebeklerin kalbi daha hızlı atmaz mı' dedim, 'hayır tam tersi' dedi. Kanını laboratuvara gönderdik, kan pıhtılaştığı için kabul edilmedi. Ben de hemen bebeğe müdahale ettim. Tekrar kan gazı almak istedim ama alamadım. Bebeğin kötü olduğuna dair elimde bir şey olsun diye kan gazı almak istedim. Ama alamadım. Mesaim bittiği için bebeği gündüz hemşiresine devredecektim. Ben ısrarda Doğukan'a 'müdahale edilecek mi' diye sordum. 'Hayır edilmeyecek' dedi" diye konuştu.

"YİNE OLSA YİNE MÜDAHALE EDERİM"

Tuğçe Toptemel, "Çalıştığım diğer hastanelerde de bu hastanede de doktor izniyle müdahale ederdim ama bu hastanede Doğukan kendisinden talimat alınmasını istediği için edemiyorduk ama ben yine de müdahale ettim ve yine olsa yine ederim. Doğukan hastaneye geldiğinde 'bebek bir anda gitmez' dedi, ben de 'evet bir anda gitmez' dedim. Sonra aklıma bebeğin kustuğu geldi. Tapelerde de var, 'baya kustu' diyorum. Solunumda bir sıkıntı yoktu. 6 - 6 buçuk gibi bakıma girdik ve bakımda bebek normaldi, hareketliydi, parmak oynatmaları vardı. Ben nöbetimi teslim edip çıktıktan sonra kim ne müdahalede bulundu bilmiyorum. Ben kimseyi suçlamıyorum. Sadece ben mesai saatimden fazla bekliyorsam orada, diğerlerinin de mesai saatlerinde orada olması gerektiğini düşünüyorum" dedi.

"KALBİNİN DURDUĞUNU SÖYLEMEDİLER"

Toptemel, "Bebek bize sevk ile gelmiş. Sonradan öğrendim ki bebeğin iki kez kalbi durmuş. Bu bilginin bize verilmesi gerekiyordu ama bu bilgi bize verilmedi. Hastayı sorumlu hemşire Hakan Doğukan Taşçı teslim almış. Ben nöbeti akşam 18.00'de alıyorum. Bebeğin solunum sıkıntısından yattığını söylemişlerdi, beslenmesi gerektiği söylendi. Bebek zaten baygın ve elleri kısıtlı şekilde teslim alındı. Yeni doğan yoğun bakıma 6 aylık bebek alınmaz. Ben bunun yasal olmadığını da söylemiştim. Ben sorguladığımda Doğukan Taşçı ile Fırat Sarı'nın kabul ettiğini söylediler. Doktor kabulü olduğu için bir şey diyemedim. Bebekle ilgilenmesi gereken hemşire Ayşe Gizem'di. Bizim hastanemizde gece doktoru yoktu, hiçbir zaman olmadı. Doğukan kendisinden talimat almamızı isterdi. Şeyhmus Çelik bizim gündüz doktorumuzdu. Ben gece çalıştığım için onu hiç görmedim" diye konuştu.

"MESAİM BİTTİĞİNDE YAŞIYORDU"

Monitörün sesini duyduğunda Hakan Doğukan Taşçı'yı aradığını söyleyen Tuğçe Toptemel, "Doğukan'a, 'Monitör kalbi 70, solunumu 99 okuyor ama yanlış okuyor ama kalp atımı yok' dedim, benden monitörün fotoğrafıyla bebeğin videosunu istedi. Çekip gönderdim. 'Müdahale edilecek mi' diye ısrarla sordum ama bana müdahale edilmeyeceğini söyledi. Benim mesaim sabah 08.00'de bitiyordu ama o gün ben 08.40'ta çıktım. Çıktığımda da Opara bebek yaşıyordu. Vicdanım bu konuda rahat. Sorumlu hemşirem mesai saatinde gelmediği halde orada bekliyorum ve yine nabzı atar şekilde teslim ettim. Ben bebeğe müdahale ettiğim için buradayım. Müdahale etmeseydim de burada olurdum. Bebekler için doktora haber vermemiz gerekiyordu. Ama Hakan Doğukan Taşçı, kendisinden talimat almamızı istiyordu. Doğukan benim üstümdü. Ben bunu doktora da anlattım" diyerek kendisini savundu.

Hesap hareketlerine ilişkin savunma yapan Toptemel, "Ben sigortalı olarak 25 bin lira maaş ödemesi alırdım. Kıdemli hemşire olduğum için Fırat Sarı aylık ek ödeme yapardı. Böyle bir durumun içinde olacağımı bilseydim keşke almasaydım" dedi.

DURUŞMA YARIN DEVAM EDECEK

Sanık Tuğçe Toptemel'in savunmasının ardından duruşma yarın saat 09.30'a ertelendi. Dördüncü günü tamamlanan davada şimdiye kadar 18 tutuklu sanık savunma yaptı. Yarın, duruşmadın 5'inci gününde de sanıklar savunmaları alınacak.