Türkiye'de 8 Mart: Kadın cinayetleri 'önlenemiyor' değil, 'önlenmek istenmiyor'

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kadın cinayetleri, oran olarak Avrupa ülkelerinin çoğundan daha geride" dediği Türkiye'de; 2021 yılında 280 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde Cumhuriyet'e konuşan Avukat Yelda Koçak ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, kadına yönelik şiddetin önüne geçilememesinde devlet faktörünün altını çizdi.

Miray Özbilek

Türkiye, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin ağır tablosu altında bir 8 Mart'ı daha yaşıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre; 2021 yılında erkekler tarafından 280 kadın öldürüldü, 217 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. 2022 yılının sadece ilk 2 ayında ise 49 kadın erkekler tarafından hayattan koparıldı.

Kadınların yaşam hakkı ve özgürlükleri için her gün mücadele etmek zorunda olduğu Türkiye, 2021 yılında ise AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekildi.

Psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz, taciz ve cinsel şiddet dahil olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türleriyle mücadeleyi kapsayan İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılmış ve 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girmişti. Türkiye, sözleşmenin ilk imzacısıydı.

"AKP'Lİ YILLARDA 7 BİN 71 KADIN KATLEDİLDİ"

Son olarak CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla hazırladığı ‘Türkiye’de kadın hak ihlalleri raporu’na göre, 2002 ile 2021 yılları arasında 7 bin 71 kadın erkekler tarafından katledildi. Rapora göre 2021 yılında ise en az 165 kadın işçi iş cinayetleri sonucunda yaşamını yitirdi.

"CİNAYETLER VE ŞİDDET 'ÖNLENEMİYOR' DEĞİL, 'ÖNLENMEK İSTENMİYOR'"

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Avukat Yelda Koçak ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Kadın Meclisleri Genel Sekreteri Fidan Ataselim, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin önüne geçilememesinde devlet faktörünün altını çizdi.

"Türkiye'de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri önlenemiyor değil önlenmek istenmiyor" diyen Avukat Yelda Koçak, "Çünkü kadına yönelik şiddeti önleme konusunda samimi olan bir devlet, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ile mücadele için devletlere pozitif yükümlülükler de yükleyen, en gelişkin yol haritası da diyebileceğimiz İstanbul Sözleşmesi'nden imzayı çekmezdi" diye konuştu.

"ŞİDDETE 'SIFIR TOLERANSTAN', ŞİDDETİN DOZUNUN TARTIŞILDIĞI BİR GERİYE GİDİŞ…"

Türkiye’de, devletin ısrarla etkili politikalar üretmediği ve daha önce üretilen politikalardan da dönüldüğü bir durumun söz konusu olduğunu aktaran Koçak, “İktidar tarafından şiddete sıfır toleranstan şiddettin dozunun tartışıldığı bir geriye gidiş söz konusu.  Bugünkü durumun en büyük sebeplerinden biri de mevcut yasaların gereği gibi uygulanmayarak bir cezasızlık politikasının hakim olmasıdır. Mevcut yasaların gereği gibi uygulanmayışı, uygulandığında da erkekler/failler lehine uygulanması ciddi bir sorun olup buna derhal son verilmelidir” sözlerini kullandı.

"YASALARA DOKUNMA, UYGULA!"

Koçak, sözlerine şöyle devam etti:

“Şiddet ile etkin mücadele için tüm illerde ve büyük ilçelerde kadın danışma merkezlerinin, sığınakların, cinsel şiddet kriz merkezlerinin açılması, bunlar için bütçeden yeterli payın ayrılması, buralara kadın erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet eşitliği bilincine sahip personellerin atanması gerekir.  Kadınların bu konuda sözü de talebi de net. Yasalara dokunma uygula!”

"ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARI KAYGI VERİCİ"

Koçak, önceki hafta 'kadına şiddetle mücadele'de yeni reform paketini açıklayan ve “Ülkemizdeki kadın cinayetleri oran olarak Avrupa ülkelerinin çoğundan daha geridedir" iddiasında bulunan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadelerini de değerlendirdi.

Erdoğan'ın bu açıklamalarını ve yeni adıyla yayınlayacakları yargı reformunu ‘kaygı verici’ bulduğunu belirten Koçak, “İstanbul Sözleşmesi’nden önce çıkıp sonra da İstanbul Sözleşmesi’nin düzenlediği/yasakladığı ve ceza yasasında zaten olmayan bir şeyi -kravat indirimi- kaldırıyormuş gibi bir beyanda bulunmak kadınlarla da toplumla da dalga geçmektir” dedi.

"REFORM DEĞİL, OYALAMA TAKTİĞİ"

“Bu kravat indirimi ve benzeri erkek lehine yorumların, çoğunun iktidar güdümündeki yargı mensuplarının eli ile uygulanan şeylerdir” sözlerini kullanan Koçak, “Türk Ceza Kanunu’nda zaten ‘kravat indirimi’ yok. İnfaz düzenlemeleri ile zaten yatılmayan hapis cezasının 6 aydan 9 aya çıkarılması gibi 3 aylık bir artırımın hiçbir karşılığı yok. Kısacası reform diye sunulanlar reform değil bir oyalama taktiğidir” diye konuştu.

BAKAN YANIK’IN ‘NAFAKA AÇIKLAMASI

Son olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Yanık, nafaka düzenlemesi hakkında açıklamalarda bulundu. Bakan Yanık, “Boşanan her çift hakkında nafakaya hükmedilmiyor” diyerek, “Zaten 2001’den beri edinilmiş mallara katılım diye bir mal rejimimiz var. Dolayısıyla evlilik birliği içinde edinilmiş mallara taraflar ortak oldukları için artık kadınlar lehine çok da fazla nafaka hükmetmeye gerek kalmıyor” dedi.

“Tartışmaların odağını çözmek açısından söyleyeceğim, bizim bugünkü mevzuatımıza göre süreli nafaka verilebilir” diyen Yanık, “Altını çizerek söylüyorum. Ben bunu yıllardır savunuyorum, her ortamda da tartışmasını yaptım. Takdiri hakime aittir” değerlendirmesinde bulundu.

Yanık’ın bu açıklamalarına ve nafaka tartışmalarına değinen Avukat Yelda Koçak, “Kadınların nafaka hakkı bizzat iktidar çevrelerince yıllardır tartışılıyor ve her tartışma süreci, sorunu kadınlar aleyhine daha da derinleştiriyor” dedi.

Koçak; nafaka hakkının kaldırılacağı ya da sınırlandırılacağı gibi haber ve propagandaların yasal değişiklik açısından bugüne kadar sonuç doğurmasa da, uygulamada nafakaların hiç ödenmemesine ya da daha düşük miktarlarda takdir edilmesine neden olduğunu söyledi. Koçak, “Bu da nafaka ile beklenen menfaatin fiilen ortadan kaldırılmasına neden oluyor” dedi.

"ÜLKEDEKİ YOKSULLUĞUN FATURASI KADINLARA KESİLİYOR"

“6. Yargı Paketi içerisine alınacağını öğrendiğimiz nafaka hakkının gaspı, yoksul kadın ve çocukların yoksulluğuna yoksulluk eklemektir” diyen Koçak, şöyle konuştu:

“Tüm ülkede derinleşen yoksulluğun faturasının kadınlara ve çocuklara kesilmesinin bedeli AKP açısından da ağır olacak. AKP de kendi içinde bu konuda net değil ki sürekli farklı açıklamalarda bulunuyorlar. Medeni Kanun’a herhangi bir müdahale ve değişiklik, kadınları ve çocukları çok zor durumda bırakacaktır. Bugün nafakaya ihtiyacı olmayan, maddi durumu olan, çalışan kadınlara zaten nafaka bağlanmıyor, nafaka bağlanıyorsa mahkemeler gerekli araştırmayı yapmış ve nafaka bağlanmıştır. Kamuoyuna yansıyan gerçek dışı manipülatif söylemleri dikkate alarak kadın ve çocukların nafaka haklarının kısıtlanması asla kabul edilemez.”

"HEDEF ASLINDA MEDENİ KANUN VE LAİKLİK İLKESİ"

“Nafaka, aile arabuluculuğu ve boşanma usulüne ilişkin değişikliklerle Medeni Kanun’a yapılacak müdahaleler laiklik ilkesine de müdahale anlamına geliyor” diyen Koçak, “Çünkü bu konular laiklikle, kadın erkek eşitliği ile doğrudan ilgili konular. Hedef ne sadece nafaka ne de boşanmaların usulü… Hedef esasında Medeni Kanun ve laiklik ilkesi” ifadelerini kullandı.

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN ÇEKİLMEK, DEVLETİN BEYANINI SEKTEYE UĞRATTI"

Kadın cinayetlerinin vahşileştiğini ve şüpheli kadın ölümlerinin hiç olmadığı kadar arttığını vurgulayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri Genel Sekreteri Fidan Ataselim, "Bunun sebebi etkin ve tutarlı bir siyasi iradenin ortaya koyulmamasıdır. Bunun en yakın örneği İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca imza geri çekilmesi oldu. Kadınları yaşatacak olacak LGBTİQ+’ları şiddet karşısında ayrımcılık yapmadan koruyacak olan İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilmek demek, devletin şiddete karşı bu yöndeki beyanını da iradesini de sekteye uğrattı" dedi.

"6284 ETKİN UYGULANMIYOR"

6284 Sayılı Kanun'un etkin uygulanmamasının ve uygulamayanlarla ilgili caydırıcı yaptırımların olmamasının cinayetlerin sebeplerinden biri olduğunu söyleyen Ataselim, "2021 Mart ayından 2022 mart ayına kadar  278 kadın cinayeti 240 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Bunu durdurmak için yine biz kadınlar örgütleneceğiz, politik mücadelemizin hedeflerini belirleyeceğiz ve kamusal kaynakların kadınlar lehine dağılması, kamusal düzenlemelerin toplumsal cinsiyet eşitlikçi yapılması için baskı oluşturacağız" diye konuştu.

"BU SİYASİ İKTİDAR DÖNEMİNDE BİR YASAL DÜZENLEME TEHLİKELİ"

Kadına yönelik şiddette 'yeni reform paketini' açıklayan Erdoğan'ın açıklamalarını "İstanbul Sözleşmesi'nden tek başına aldığı kararla çekilmiş bir Cumhurbaşkanı'nın, kadınların toplumsal muhalefeti karşısında ne kadar güçsüz kaldığının göstergesi" olarak değerlendiren Ataselim, şu ifadeleri kullandı:

"İstanbul Sözleşmesi kararı ile koca bir boşluk yaratan siyasi iktidar şimdi reform adı altında kadınların gönlünü almaya çalışıyor. Bu siyasi iktidar döneminde bir yasal düzenlemenin yapılmasının çok tehlikeli olduğunu düşünüyoruz. Nitekim TCK 96 Eziyet Suçu işlerlik kazansa epey caydırıcı olabilir. 6284 Etkin uygulansa çaydırıcı ve koruyucu olabilir. Mevcut yasaların uygulanmasıyla ilgili denetim artsa yeterli olabilirdi."

"GÖZ BOYAMA HAREKETİ"

"Mevcut olanı yapmayıp, İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilip, şimdi bunların söylenmesi göz boyama hareketidir" diyen Ataselim, "Daha iyisini bizler mücadelemizle tüm tarafların bir araya gelerek konuştukları zeminlerde hepberaber yapabiliriz ancak. Onu yapacağımız günler de gelecektir ama bu gündeme gelen reform paketi hiç değildir. Kadınların mücadelesini karalayanların kadınların hakları için tutarlı siyaset yürütmesi güç olacaktır" sözlerini kullandı.

"NAFAKA KONUSUNDA AKP KENDİ İÇİNDE AYRILIYOR"

"Nafaka tartışması da İstanbul Sözleşmesi'nin ilk tartışmaya açıldığı zaman gibi oldu" diye konuşan Ataselim, "Bir o zaman bir de şimdi nafaka gündeminde AKP kendi içinde iki kutba ayrılıyor. Burada toplumun tepkisini de ölçmeye çalıştıklarını düşünüyoruz" dedi.

Ataselim, sözlerini şöyle tamamladı:

"Öyle ya da böyle bir avuç sözde mağdur erkek için kadınların nafaka hakkına dokunulamaz. Ayrıca bu düzenleme yasalaştığı anda sadece bunla da kalmayacaktır. Nafaka ile başlayan Medeni Kanun'un tahribi ile karşılaşacağız. Ekonomik krizin ortasında milyonlarca yoksul kadının çocuklarının rızkına bu kadar göz dikenin olması ise ürkütücü."