Sefa Yılmaz: Yürütmeyi bir an önce durdurun
İzmir Barosu, 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü dolayısıyla baro önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. 160 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin Anayasa Mahkemesi’ne taşındığını hatırlatan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, “Anayasa Mahkemesi'nde görülen davanın bir an önce özellikle 5199 yasanın 6. maddesinin değişikliğine ilişkin yürütmenin de durdurulması gerektiği yönündeki irademizi ve ifademizi bir kez daha yineliyoruz” dedi.
İZMİR / Cumhuriyetİzmir Barosu, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü kapsamında baro önünde bir basın açıklaması yaptım. İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz’ın da katıldığı açıklamada avukatlar, “Yaşamak güzeldir, yaşatmak daha güzeldir”, “Katliam yasasına hayır”, “Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük”, “Mezbahadan barınağa tüm türler özgürdür” yazan dövizler taşıdı.
Basın açıklaması öncesi kısa bir açıklamada bulunan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, “5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu var. Ama çok yakın bir zamanda bir 7527 sayılı kanunla özellikle 6. maddesi değiştirildi. Veteriner hekimlerle ilgili yasal uygulamalarda, düzenlemelerde bazı değişik yapıldı ve sokak hayvanlarıyla ilgili çok ciddi tehlikelerin gündeme taşınması ne yazık ki gerçekleşti. Ne kadar karşı dursak da ne kadar muhalefet etsek de bu yasa meclisten geçti. Şimdi yasa Anayasa Mahkemesi’ne götürüldü. Anayasaya aykırılık iddiasıyla ilgili. Biz 27 Eylül 2024 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne bir görüş sunduk. İzmir Barosu'nun görüşü olarak. Orada da ifade ettik. Orada da dillendirdik. Her yerde de söylüyoruz. Aslında 5199 sayılı yasanın 6. maddesinin yürürlüğe, yeniden konulması neden gerekli olduğunu, neden sokak hayvanları ile ilgili bu düzenlemenin son şeklinin anayasaya aykırı olduğunu çok net bir biçimde ifade ettik, açıkladık. Aslında kısırlaştır, aşılar ve yerinde yaşam politikasıdır. Yeniden hayata geçirilmesi ve yaşam hakkının ne kadar önemli olduğunu, türlerin birlikte yaşamanın yaşamasının ne kadar önemli ve değerli olduğunu her fırsatta söyledik. Ama tabii kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını, doğanın talan edilmesini, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü hiçe sayan anlayışın bizim söylemlerimize, bizim ifadelerimizi, beklentilerimizi karşılaması gibi bir durumun olmadığını ne yazık ki görüyoruz. Münferit bazı olaylar, münferit bazı sıkıntılar, dillendirilmek suretiyle yaşatılan ve dayatılan bu durum ne yazık ki bir günde 4 kadının cinayete gitmesini görmezden geliyor. Ne yazık ki çocukların istismar edilmesini gündeme taşımıyor. Doğanın talan edilmesini, havamızın, suyumuzun, toprağımızın zehirlenmesini gözden kaçırarak, daha doğrusu görmezden gelerek sokak hayvanlarıyla ilgili böyle bir düzenleme yapılıyor. Anayasaya ve yaşam hakkına tamamen aykırı olan bu düzenlemenin iptali yönündeki Anayasa Mahkemesi'nde görülen davanın bir an önce özellikle 5199 yasanın 6. maddesinin değişikliğine ilişkin yürütmenin de durdurulması gerektiği yönündeki irademizi ve ifademizi bir kez daha yineliyoruz” ifadelerini kullandı.
“ÖFKELİYİZ, ÜZGÜNÜZ”
Yılmaz’ın ardından basın açıklamasını okuyan İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Aylin Aras Öztürk de şu ifadeleri kullandı:
Yine bir 4 Ekim’de bir aradayız. Bu kez, diğer 4 ekimlerden farklı olarak daha da öfkeliyiz. Üzgünüz. Hayvanları yasalardan, siyasi iktidardan, insanlardan koruyamadığımız bir süreçteyiz.
Bundan önceki 4 Ekimlerde, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 6. maddesinin uygulanması için mücadele ediyorduk. Şimdi ise uzun zamandır sokakta yaşayan hayvanlar üzerinden yürütülen nefret politikaları nedeniyle değişikliğe uğrayan yasanın maddelerinin iptali ve uygulanmaması için mücadele ediyoruz. 2012 yılından beri, sokakta yaşayan hayvanları yok etmeyi defalarca deneyen, yurttaşın sesine kulak vermeyen iktidar, tüm itirazlara rağmen 2 Ağustos’da adına Hayvanları Koruma Kanunu dedikleri ama başta köpekler olmak üzere sokakta yaşayan hayvanların hapsini ve katlini öngören yasa değişikliklerini meclisten geçirdi. Hayvanların hapsedilmesi ve belirli bir süre sonunda yuvalandırılamayan hayvanların öldürülmesi, yasaklı ırkların öldürülmesi bir çözüm değil katliamdır. Bu yöntemler bu ülkede geçmişte denendi ve büyük bir utanç yaşandı. Buna rağmen hayvan popülasyonu kontrol altına alınamadı. TBMM araştırma komisyonunda da önerildiği gibi çözüm yalnızca kısırlaştırmaydı. Görevini yapmayan, sokakta yaşayan hayvanların rehabilitesine, kısırlaştırılmasına, aşılatılmasına harcanması gereken bütçeyi başka yerlere kullanan belediyeler ve bu durumu denetlemeyen kamu görevlileri yüzünden, bugün sokakta yaşayan hayvanların ötanazi yoluyla öldürülmesinin, ölüm kampı olan barınaklara hapsedilmesinin yasal yolu açıldı.”
KATLİAM YAŞANMADAN YASAYI İPTAL EDİN
“Bu değişiklikler açık bir şekilde Anayasa’ya, mevzuata aykırı olduğu gibi birlikte yaşam kültürümüze de aykırıdır” diye devam eden Öztürk, “Bizler, tüm türlerin hak ve özgürlüklerinin var olduğunu biliyoruz. İzmir Barosu olarak bugün burada öncelikle Anayasa Mahkemesi'nin üyelerine sesleniyoruz: Yasanın neden iptal edilmesi gerektiğine dair hukuki görüşümüzü bilginize sunduk. Açık bir şekilde Anayasa’ya aykırı olan bu yasa maddelerini daha fazla katliam yaşanmadan derhal iptal edin. Siyasi iktidar başta olmak üzere tüm siyasi partilerin yürütme ve yasama organlarında görev alanlara sesleniyoruz: Yaşamdan yana tavır alın, öldüren değil yaşatan yasalar yapın. Dünya yalnızca insanlara ait değil, bizler dünyanın hâkimi değiliz. Hayvanları düşmanlaştıran ve şiddeti teşvik eden söylemlerinizden derhal vazgeçin. Hayvanların aşılanıp, kısırlaştırılıp ve yerinde yaşatılmasını öngören Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. Maddesine geri dönün ve bu maddeyi uygulatın. Hayvanlara karşı işlenen suçların cezalarını arttırın, muhakeme şartını kaldırın, türlü işkencelerle hayvanları katleden canilerin caydırıcı cezalar almasını sağlayan yasalar yapın ki, sokaklarda hem hayvanlar hem biz insanlar rahatça dolaşalım. Barınakların yalnızca tedavi ve rehabilitasyon merkezleri olarak kullanılmasını sağlayacak düzenlemeler getirin. Barınakları yeterli tıbbi imkanlara kavuşturup vaka yerinde acil müdahale yapabilecek nitelikte ambulans hizmeti sunmalarını, barınaklara bilinçli ve nitelikli personel istihdam edilmesini sağlayın. Tüm tür hayvanların hak ve özgürlüklerini koruyun, tüm hayvanlara karşı işlenen suçlarda sivil toplum kuruluşlarının ve baroların davalara katılma hakkını tanıyın. Hayvanları mal statüsünden çıkarın, üretiminin ve ticaretinin önüne geçin ve hayvan popülasyonunun artmasında en büyük etken olan üretim çiftliklerini derhal kapatın ve yasaklayın. Av turizmi adı altında izin verilen vahşete derhal son verin. Av ihalelerini iptal edin, nesli tükenmekte olan hayvanları koruma altına alın. Hayvanları doğal yaşam alanlarından koparan sirkleri, hayvanat bahçelerini, akvaryumları ve yunus parklarını, deney merkezlerini kapatın, hayvanlar üzerinde yapılan deneyleri derhal yasaklayın. Ve bu kurallara uymayanlara cezalar getirin. Örgün eğitim müfredatına hayvan hakları dersi ekleyin. Çocuklara hayvan sevgisi ve hayvan hakları bilincini arttıracak programlar geliştirin. Tüm topluma hayvanlarla bir arada yaşamayı öğreten, sosyal bilinci arttıran, hayvanların da en az insanlar kadar sokağın sahibi olduklarını kabul eden anlayışı besleyecek sosyal ve pedagojik çalışmalar yapılmasını sağlayan düzenlemeler yapın.
“CANLARI SOKAĞA GERİ BIRAKIN”
Yetkili kurumlara seslenerek konuşmasını sürdüren avukat Öztürk, “Kolluk kuvvetleri, yargı mensupları, belediyeler, Tarım Orman Bakanlığı ve ilgili tüm kurumlara sesleniyoruz: yasalardan kaynaklanan yükümlülüklerinizi yerine getirin. Hayvanların hak ve özgürlüklerini ihlal edenlere gerekli yaptırımları uygulayın, şiddetin artmasına sebebiyet veren eylem ve kararlarınızdan vazgeçin. Hayvanlara karşı işlenen suçlarda cezasızlık politikalarını terk edin, 5199 sayılı kanunda düzenlenen cezaları uygulayın. Belediyelere sesleniyoruz: Daha önce uygulamadığınız 5199 sayılı yasa için yargılanmadınız. Anayasa Mahkemesi'nde yasa değişikliğinin iptali görüşmeleri devam ettiği gibi yasanın uygulama yönetmeliği de henüz çıkmadı. Şu an fiziki şartlarınızın bu yasayı uygulayacak nitelikte olmadığını, fiili olarak imkânsız olduğunu biliyoruz. Bu nedenle yürürlükte olan yönetmelik kapsamında kısıtlı olan bütçenizi, sokakta yaşayan canların sağlığını göz önünde bulundurularak kısırlaştırma ve aşılama işlemlerinin kolay ve hızlıca uygulanmasına, hayvanların kısırlaştırma ve rehabilitesi için gerekli olan geçiçi bakımevlerinin uygun hijyen koşullarına getirilmesine ve sonrasında yönetmelik kapsamında canların sokaklardaki yerine geri bırakılmasına harcayın” şeklinde konuştu.
4 Ekim Hayvanları Koruma Günü’nü kutlamadıklarını aktaran Öztürk, “İzmir Barosu olarak, türler arası eşitliğin ve adaletin olmadığı, hayvanların insan çıkarları için sömürüldüğü ve insanlar tarafından katledildiği bir dünyada Hayvanları Koruma Günü'nü kutlamıyoruz. Yasa dışı uygulamaların tümünün takipçisi olacağımızı, fiili şartları olmadığı halde sokakta yaşayan köpekleri toplayan, uygunsuz barınaklarda hapseden, kısırlaştırmadan sonra yerine bırakmayan, barınak koşullarını iyileştirmeyen, bu uygulamaları yapanlar ve teşvik edenler hakkına gerekli her türlü hukuki girişimde bulunacağımızı, tür ayırt etmeden tüm hayvanlar için sürdürdüğümüz mücadelemizden, yaşamdan ve yaşatmaktan yana olan tavrımızdan asla vazgeçmeyeceğimizi, kamuoyuna duyuruyoruz. Ve hep söylediğimiz gibi; Yaşam alanlarını gasp ettiğimiz hayvanlar, yalnız ve savunmasız değildir!” diyerek sözlerini noktaladı.