Deprem sürecinde propaganda ve komplo teorileri: Dış mihraklardan kaderciliğe
Türkiye kültür ve siyasetinde oldukça sık karşılaşılan komplo teorileri, ne yazık ki deprem gibi yıkıcı afetlerde de gündemde yer bulmaya devam ediyor. Cumhuriyet360, toplumun yalan haberlere karşı korunmasız bir yapıda olduğu Türkiye’de, deprem sürecinde kaosa ve propagandaya hizmet eden bazı komplo teorilerini ele aldı.
Kardelen İnce10 ilde derin yıkıma sebep olan depremler, Türkiye gündemini şekillendirirken halk arasında bilim dışı komplo teorilerinde de ciddi bir yayılma söz konusu oldu.
Bir propaganda aracı olarak kitleyi bir arada tutmaya ve algı oluşturmaya da kimi zaman hizmet eden komplo teorileri, deprem gibi olağanüstü bir gündemde de varlığını sürdürüyor.
TELKİN PROPAGANDASIYLA KADERCİLİK
Depremin ilk anlarından itibaren çoğu medya kuruluşu depremin büyüklüğü ve etkilediği bölgeyi ön plana çıkarıp, denetimsizliğin ve plansızlığın boyutunu göz ardı eden propaganda girişimini giderek büyüttü.
‘Asrın felaketi’ başlığıyla hazırlanan görsellerin ve infografiklerin yanında, sosyal medyada propaganda yayma aracı olarak dolaşıma sokulan hesaplar ve paylaşımlar türedi.
Bu noktada halka aşılanması en kolay propaganda taktiklerinden biri olan telkin yöntemi, propaganda sahibi iktidarın ülkede çizmek istediği çerçeveyi anlatarak, halka benimsetmeye çalıştığı düşünceyi gösterir.
Manipülasyon ve motivasyon tekelinden hareket eden siyasiler, din maskesi altında kullandıkları kader, fıtrat, mukadderat gibi söylemlerle halkı telkin ederek, bir manipülasyon aracı olan rızanın imalatı kavramına hayat verirler.
DIŞ GÜÇLER
Özellikle demokrasi yönünden gelişmemiş, diktatöryal toplumlarda sıkça kullanılan bir propaganda tekniği olan dış güçler söylemi, beceri yetisi az olan iktidarlar tarafından kullanılır. İktidar ve yandaşları başarısızlık durumlarında kendilerini tehdit altında gösterip, dış güçlerle mücadele eden bir ülke konumunda bulunduklarını ifade ederler. Aslında siyasi aktörler aracılığıyla telaffuz edilen ve çeşitli kimselerce dolaşıma sokulan bu söylemde; 'dış mihraklar' ülkenin birçok sorununun arkasındaki 'kolektif beyni’ işaret eder.
HAARP İDDİASI
Bilginin teyide muhtaç olduğu mecralarda dolaşıma sokulan HAARP gemisi iddiaları, bu dönemde ‘dış güçler’ söylemini tetikleyen bir unsur olarak karşımıza çıktı. Oysaki HAARP, ABD’nin Alaska eyaletinde kurulu bir bilimsel araştırma tesisinin adı ve böyle bir gemi yok. Yine depremin ilk günlerinde limana demirleyip, deprem ‘yaratan’ HAARP gemisi iddiaları yanlış ve provokatif bir söylemden ibaret.
Dünya üzerinde böyle bir teknoloji olduğuna dair tek bir veri olmazken gerçekleşen depremler bilim insanlarının defalarca zikrettiği ve bölgede beklenen depremlerdi.
HAARP’a yönelik iddialar, özellikle 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında yayılmaya başladı. Tam bir dezenformasyon örneği olup, kaynağı belli olmayan bu yanlış iddiaları bilimle alakalı olmayan birçok isim destekledi. 2016 yılında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan Melih Gökçek’in, Gölcük depremine ABD ve İsrail'in neden olduğu iddiası da bu örneklerden sadece biri.
UZAY ÇUBUKLARI
Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım'ın uzaydan atılan titanyum alaşımlı 10 metre çubuklarla 7-8 şiddetinde deprem yaratıldığı iddiası, daha sonra Yıldırım’ın kendisi tarafından da yalanlanmıştır. Çubuklarla deprem yaratmak ya da tetiklemek bilimsel yasalara aykırı ve mümkün değildir.