21. Vehbi Koç Ödülü’nün sahibi Profesör İvet Bahar oldu

Profesör Doktor İvet Bahar, öncülük ettiği hesaplamalı moleküler ve sistem biyolojisi çalışmalarıyla, milyonlarca hayatı kurtaran farmakolojik ürünlerin geliştirilmesine zemin hazırladı. Temel eğitimini Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde, yükseköğrenimini Boğaziçi Üniversitesi’nde alan Prof. İvet Bahar, doktorasını da İstanbul Teknik Üniversitesi’nde tamamladı.

Özlem Yüzak

Hesaplamalı biyolojinin öncüsü bir bilim kadınımız Prof. Bahar. Kariyer öyküsü ise birçok kişi için hayli cesaret verici. Özgün çalışmalarıyla dünyanın birçok üniversitesinden ödüller aldı. Son olarak ABD Bilim Akademisi’ne seçilen ilk Türk bilim kadını olmanın gururunu hepimize yaşattı. Üniversite öğrencisiyken evlilik, hatta iki çocuk; bir yandan da akademik kariyer...

Boğaziçi Üniversitesi’nde 16 yıl süren öğretim üyeliğinden sonra Pittsburg Üniversitesi’ne öncü bir laboratuvar kurma teklifi alması. Kendisiyle çevrimiçi yapılan ödül töreninin ardından küçük bir söyleşide bulunduk. 

“Tüm kariyerim boyunca bir konudan diğerine sıçradım; en çok ne yapmak istiyorsam, hangi konuda yaratıcı ve verimli olabileceğimi hissettiysem ona yöneldim” diyecek kadar sıra dışı ve iddialı Bahar. 

Kimya mühendisliğinden malzeme bilimi ve polimer fiziğine, oradan bilgisayar destekli moleküler modelleme, sonra biyomoleküler simülasyonlar, moleküler biyoloji, ilaç tasarımı, beyin, kanser, ilaç bağımlılığı, genetik ve hatta şimdilerde COVID-19 tedavisine yönelik araştırmalar... “Kişiye özel tedavi” de çalışma konularının içinde. Hangi gen bozuklukları, hangi kanser hastalıklarına yol açıyor? Bunu bulmanın peşinde ekibiyle birlikte. 

“Rapsodi adını verdiğimiz bir program oluşturduk. Hastalığa neden olan mutasyonları bilgisayar yöntemleriyle teşhisi üzerinde çalışıyoruz. Makine öğrenme ile yapay zekâdan yararlandık ve 20 bin mutasyonu içeren bir veri bankası oluşturduk” diye anlatıyor. 

İvet Bahar ile Ömer Koç çevrimiçi ödül töreninde.

VİRÜSLERLE YAŞAMAK

Covid konusunda da benzeri çalışmalar yapılmış. Şöyle söylüyor:  

- Covid hastalarının hücrelerindeki protein seviyelerine baktık. Hangileri yükselmiş, hangileri azalmış; bunları nasıl tersine çeviririz, buna baktık. Veri bankalarından, yazılımlardan yararlandık. Yeniden kullanılabilir bir dizi ilaç bulduk. 10 binlerce ilaçtan yola çıktık; birkaç düzineye indirgedik. 

“Bir yandan Covid19 pandemisiyle mücadelede bilim dünyasının olağanüstü çabaları, öte yandan neredeyse yeniden hortlayan bilim karşıtlığı. Nasıl oluyor” sorusunu yöneltiyorum. 

-Bilim dünyası, üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. Bütün bulgular paylaşılarak büyük bir dayanışma içinde aşılar bulundu, ilaçlar geliştiriliyor. Tabii virüs de boş oturmuyor. Wuhan’da ilk çıktığndan bugüne çok fazla mutasyon geçirdi. Hiçbir şey yüzde yüz etkin değil. Bunu iddia edemeyiz. Ayrıca virüslerle yaşamayı da öğrenmemiz gerek. Öte yandan mRNA teknolojisi çok kolay adapte ediliyor. Bu çok sevindirici. Şunu unutmamalıyız: Başarı için tüm toplumlara iş düşüyor. Bir yerde aşı bolluğu varken başka yere ulaşmaması söz konusu olmamalı. Tabii aşı karşıtlığı ve bilim karşıtlığını aşmak için şeffaflık çok önemli. Halkı eğitmek ve istatiksel sonuçları göstermek yararlı olur. 

ULUSAL DESTEĞİN ÖNEMI

“Türkiye’de beyin göçü bir diğer önemli konu. Son yıllarda yurtdışına kayan nitelikli beyin göçüne ne diyorsunuz? Nasıl geri çevrilir; özellikle bilim dünyasında?”  

- Bilimin sınırı yok. Benim ABD’ye geçişimin önemli bir nedeni de çalışmalarımı daha iyi sürdürebileceğim ortamı bulmuş olmam. Ne yapmalı? Sorusuna yanıtım şu olabilir: Uluslararası etkinliklere (sempozyum, konferans) daha çok katılmak bir çözüm ama yeterli değil. Uluslararası araştırma projelerine katılmak daha önemli. Örneğin Avrupa Bilim Konseyi (ERC), Human Frontiers Science Program (HFSP) gibi kuruluşların çokuluslu proje programlarına başvurmak (tabii bunun için uluslararası bilimsel işbirlikleri yapmak), hatta o kuruluşların birtakım panellerinde çalışarak bilim politikalarının tayininde fikir ve söz sahibi olmak. Onun dışında uluslararası düzeyde araştırma yapabilmek için onlarla yarışabilecek altyapıya, dolayısıyla bunu kurmak icin ulusal düzeyde desteğe gereksinim var. Nitekim Türkiye’de iyi altyapıya sahip birçok üniversitede, araştırma enstitülerinde eldeki donanım en iyi şekilde değerlendirilerek dünya çapında araştırmalar yapılıyor. Ama aynı imkânlara sahip olmayan birçok yetenekli araştırmacının ses getiren çalışmalar yapması çok zor. 

YÜKSEK TEKNOLOJİ ŞART

- Yine kendi tecrübemden basit bir örnek vereyim: Boğaziçi yıllarında başkanlığını yürüttüğüm Polimer Araştırma Merkezi’nin uluslararası düzeyde çalışma yapabilmesinin en pratik ve de belki tek yolu, bilgisayar destekli çalışma yapmaktı. Çünkü elimizdeki imkânlarla uygulayabileceğimiz en güncel yöntem, uluslararası düzeyde bilgi üretmenin tek akılcı yolu olan, maliyeti pek de yüksek olmayan bir bilgisayar laboratuvarı kurmaktı. Öyle yaptık ve başarılı olduk. Fakat bilgisayar destekli çalışmalar yeterli değil. Sonuçların deneylerden gelen geribildirimle geliştirilmesi, doğrulanması son derece onemli. Deney yapmak için de çok daha fazla yatırıma gereksinim var. Tabii insan gücü de önemli ama önemli darboğaz, yüksek teknoloji donanımına sahip olmak. O sayede daha iyi araştırmacılar da yetişir ve giderek uluslararası arenada varlık gösterilir.

AKADEMİK TORUNLAR

“En büyük mutluluğunuzun ‘akademik torunlarım’ diye tanımladığınız öğrencileriniz olduğunu söylüyorsunuz? Genç bilim insanlarına önerileriniz nedir?”

- Akademik yaşamın en güzel yanlarından biri de yeni nesillerin yetişmesine katkıda bulunmak, öğrencilerinizin de yeni nesilleri yetiştirdiğini görmek, giderek büyüyen, dal-budak saran bir ağacın köklerinde rol almak mutluluğunu ve gururunu yaşamak. Genç bilim insanlarına önerilerim: Önce çalışmak, çok çalışmak gerekiyor. Herkes farklı şekillerde zeki, herkes yetenekli. Ama o yeteneklerini en iyi işleyenler, çok çalışanlar öne çıkıyor, topluma yararlı oluyor. Onun için birinci kural çalışmak, sabırlı olmak, sebat etmek. İkincisi, sevdiğiniz alana yönelmek. Bahsettiğim gibi uzun, sabır/sebat isteyen bir yolda ilerleyecekseniz onu başarmanın en kolay yolu da yaptığınızı seviyor olmanız. Sevmek için de ilgi duymak, merak etmek, soru sormak önemli. Aklınızda sorular olursa, yanıtlarını da bulursunuz. Üçüncüsü istemek, hayal etmek, hedeflemek. Yapabilirim demek, yapamazsın diyenlere kulak asmayıp doğru bildiğiniz yolda devam etmek. Belki kısacası özgüven, biraz da iyimser olmak, pozitif düşünmek.