Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, iktidarın anayasa değişikliği teklifi için ‘Şiddeti devlet eliyle tahrik ediyor’ dedi
Anayasa hukukçusu Şule Özsoy Boyunsuz, düzenlemeyi madde madde açıkladı, “Teklif toplumsal barışı korumak isteyen milletvekillerince boykot edilmeli” dedi.
Sefa UyarAnayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, Cumhur İttifakı’nın getirdiği anayasa değişikliği teklifi ile yalnızca “İslam’ın belli bir yorumuna göre kapanmış Müslüman kadınları korunduğunu, başı kapalı ve açık kadınlar arasındaki ayrımın anayasaya sokulmaya çalışıldığını, böylece devletin koruduğu makbul kadın kıyafetinin belirlendiğini” söyledi.
Düzenlemenin sadece laikliğe değil, çoğulculuğa ve demokratik devlet ilkesine de aykırı olduğunu söyleyen Boyunsuz, aileye yönelik düzenlemenin de ayrımcılık yarattığını aktararak, “Ayrışma ve nefret dili, insanlara zarar verecek boyutlarda şiddeti ve nefreti devlet eliyle tahrik ediyor” dedi.
AKP, MHP ve BBP’li isimlerin imzasıyla Meclis’e sunulan anayasa değişikliği teklifi, 24 ve 41. maddelerde yapılması öngörülen, “türban serbestisi” ve aileye ilişkin düzenlenmeler içeriyor. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, teklifi Cumhuriyet’e değerlendirdi. Türban konusundaki düzenleme ile ayrımcılık yasağının belirlendiğini ancak türbanın yasak olmadığını, dolayısıyla herhangi bir yasağın kaldırılmasının söz konusu olamayacağını vurgulayan Boyunsuz, “Yasak kalkmadığı gibi hukuken ayrımcılık yasağı aslında anayasamızda çok daha geniş bir çerçevede korunuyor. Anayasanın 10. maddesi, kadın veya erkeğin dil, ırk, renk, din, mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce sebebiyle ayrımcılığa uğramayacağını düzenliyor. Dolayısıyla başörtüsü sebebiyle ayrımcılık yasağının hukuken ayrıca düzenlenmesine gerek yok. Yeterli düzenleme varken başını kapatan veya kapatmayan kadınlar ayrımının anayasaya sokulması ne kadar doğru? Seçimlere yönelik popülist söylemlerden öte bir değer taşıdığını söylemek güç” dedi.
"GÜVENCELERİ ORTADAN KALDIRACAK"
Aynı maddede, “yalnızca başını kapatan ve özel kıyafet tercih eden kadınlar” için de düzenleme yer aldığını söyleyen Boyunsuz, “İlk paragrafta örtülü ve örtüsüz kadın ayrımı yapılmış, ikinci paragrafta da örtülü kadınların kıyafetlerini mutlak, sınırlanamaz, müdahale edilemez biçimde koruyan bir düzenleme gelmiştir. Getirilmek istenilen düzenleme tüm dinler, kadınlar ve insanları korumayı amaçlamıyor” diye konuştu. Boyunsuz, özetle şunları kaydetti:
“Laiklik ilkesi, her şeyden evvel devletin tüm inançlar ve dinler karşısında yansız olmasını zorunlu kılıyor. Oysa bu düzenleme sadece Müslüman muhafazakâr
kadınların örtünenleri için özel koruma getiriyor. Öneri; dinler, inançlar, cinsler ve kadınlar arasında ayrım yaratıyor. Fiilen laiklik ilkesinin çoğulcu toplumda getirmeye çalıştığı tüm güvenceler ortadan kaldırılmış olacak. Düzenleme, sadece İslam dininin belli bir yorumuna göre belirlenmiş kıyafeti seçenleri koruyor. Hem de yaşama hakkına bile verilmemiş bir mutlaklıkta. Anayasa eliyle devletin koruduğu makbul kadın kıyafeti belirlenmiş oluyor. Korunması gereken kıyafet değil, kadının seçme özgürlüğüdür. Bir kadın bunu kendisi belirlediğinde müdahale görememelidir.”
"DEVLET MAKBUL GÖRECEK"
Düzenlemenin hukuki sonuçlarına da değinen Boyunsuz, “Müslüman olmayan ya da seküler yaşam tarzını seçmiş bir kadının dini sembol ve kıyafetleri müdahale görebilecekken, örtülü Müslüman kadın korunacak. Yani devlet, kadını nasıl görmek istediğini söylemekte, böyle olduğunda onu makbul görmektedir. Bu sadece laikliğe değil, çoğulculuğa ve demokratik devlet ilkesine de aykırı. Çarşafla ameliyata girmek isteyen bir kadın cerraha ameliyat önlüğü giy denilemeyecek, bir sporcuya seçili forma önerilemeyecek, yüzünü göremediğiniz öğrenciye sınavda yüzünüzü açın denilemeyecek ya da güvenlik sebebiyle aranamayacak, kimlik fotoğrafında yüzün açık olması talep edilemeyecek. Öyle ki bunu söyleyenler ya da eleştirenler ceza alabilecek. Zira kınama dahi yasaklanarak, hükmü tartışmak da yasaklanmak istenmekte. İfade özgürlüğüne de müdahale getirilmekte” ifadelerini kullandı.
"SEMBOL YAPACAKLAR"
“Asıl amacın başörtüsünü tekrar siyasal İslam’ın sembolü yapmak, toplumu ve siyasi partileri bu mesele üzerinden ayrıştırmak, kendi seçmenini gri alandan geri çekerek birleştirmek ve kartları yeniden dağıtmak olduğunu düşünüyorum” diyen Boyunsuz, “AKP, iktidara geldiğinden beri sürekli anayasa değişikliği yapıyor, konuşuyor ve konuşturuyor. Bu tipik bir popülist ve istismarcı anayasacılıktır” dedi.
"ANCAK TOTALİTER REJİMLERDE OLUR"
Aileye yönelik düzenleme ile de evliliğin erkek ve kadın evliliği temeline oturtulduğunu söyleyen Boyunsuz, düzenleme ile kadınların boşanma haklarının, aile içi şiddet ve taciz olaylarının ele alınışının ve LGBTİ bireylerin özel hayat korumasının hedef alındığını söyledi. Teklifin gerekçesinin ciddi ayrımcılık içerdiğini aktaran Boyunsuz, “Anayasanın insan haklarına saygılı, laik ve demokratik devlet ilkelerine aykırıdır. Ayrıca İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 8. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın korunması hakkına da aykırıdır. Zira aile, devletin belirlediği tek tip şekilde kurulmaz. Bekar anne ve babaların çocuklarıyla olan birlikleri, evlenmeden birlikte olan kadın ve erkeklerin yahut LGBTİ bireylerin cinsel ve özel hayatları devletin müdahalesi dışında ancak koruması altında olabilir. Devletin, özel hayat alanına yönelik dayatmaları ancak totaliter rejimlerde olabilir” ifadelerini kullandı.
"ŞİDDETİ TAHRİK EDİYOR"
Usule yönelik tespitlerde de bulunan Boyunsuz, anayasaların, gücü ele geçirenlerin kendi dünya ve devlet görüşünü toplumun kalanına dayatmak için yapılan hukuk metinleri olmaması gerektiğini vurguladı. Boyunsuz, “Yapılış tarzı açısından karşı çıkılmalı. Ayrışma ve nefret dili, insanlara zarar verecek boyutlarda şiddeti ve nefreti devlet eliyle tahrik ediyor. Toplumsal barışı korumak isteyen milletvekillerince boykot edilmeli. Kaldı ki seçim arifesinde anayasal düzenlemeleri artık süresi dolmuş bir meclise değil, yeni gelecek meclise bırakmak daha demokratik bir tavır olacaktır” dedi.