Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, mafya çatışmaları sürecini Cumhuriyet'e değerlendirdi: 'Liyakat yoksa güvenlik ortadan kalkar'
Başta İstanbul olmak üzere mafya grupları arasında silahlı çatışma ve infaz haberleri peşi sıra geliyor. Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, “Acilen güvenlik mimarisi inşa edilmeli. Muhalefet ile beraber TBMM çalışmaya açılmalıdır” dedi.
Can UğurTürkiye uzun süredir farklı mafya gruplarının çatışmalarına tanık oluyor. Geçen hafta İstanbul Sarıyer’de ünlü bir alışveriş merkezinin içinde, yurttaşların bulunduğu alanda iki mafya grubu silahlı çatışmaya girdi. Burada altı kişinin yaralandığı açıklandı. Bu olaydan bir gün sonra da İstanbul Eminönü’nde, yine yurttaşların içinde Yeraltı Çarşısı’nda iki grubun silahlı çatışması güvenlik kameralarına yansıdı.
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in, iktidarla arasının açılmasının ardından başlayan karşılıklı suçlamalar sürerken geçen hafta Peker’in İstanbul’daki evi kurşunlandı, bir kişi yaralandı. Önceki gün ise Peker’e karşı videolar yayımlayan başka bir isme yönelik silahlı saldırı geçekleşti. Yine eylül ayının başında, bir Sırp mafya liderinin İstanbul’da öldürüldüğü açıklandı.
Son bir ayda yaşananlar, “Türkiye mafya hesaplaşmalarının üssü mü oluyor” sorusunu akıllara getirmeye yetti. Hukuk devleti ve yurttaşların güvenliği gibi tartışmalar da gündemde. Eski İçişleri Bakanı ve Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, süreci Cumhuriyet’e anlattı.
- Türkiye, mafya hesaplaşmalarının merkezi haline geldi. Bunun nedeni nedir?
Bir ülkede uygulanan ekonomik, siyasi ve güvenlik ile ilgili politikalar nedeniyle örgütlü suçun derebeyleri yaratılırsa ve beraberinde bu yapılar ülke yönetiminde söz sahibi olup muhalefet ve halk tepki koyamaz hale getirilirse “mafya-devlet” algısı öne çıkar. İktidara ve parasal güce hâkim olmak isteyen güçler bireysel, örgütlü ve dini kullanan yapılar olarak ortaya çıkabilir. Bu güçler arasındaki çatışma kamu düzenini rahatsız eder. Türkiye bir hukuk devleti. Demokrasiye ve anayasaya bağlı, kuvvetler ayrılığı esasına göre yönetilen bir ülke temeline sahip. Ancak TBMM uzun süredir işlevini kaybetmiş, anayasa hükmü göz ardı edilerek tek kişiye tabi bir ülke modeli oluşturulmuştur. Halkın araştıramadığı, soruşturamadığı, sorgulamadığı ve hatta sorgulamasına izin verilmediği bir sistem içerisindeyiz.
‘TEK KİŞİLİK GÜÇ DÖNEMİ’
Yoksullaştırılan ve fakirleştirilen halkın, tek kişiye tabi bir köle anlayışına kabule zorlandığı bir dönemi yaşıyoruz. Bakanların Meclis’e karşı sorumlu olmadığı, iktidar gücünün tek kişide olduğu bir dönem bu.
Türkiye yıllardır terör örgütleri ile mücadele ediyor. Terör örgütlerini kullanan güçler belli. Ne için kullandıkları da belli. Terör örgütleri uyuşturucu kaçakçılığı, insan kaçakçılığı ile kendilerini Türkiye dışından ve içinden güçlendirmeye çalışırken kendi içlerindeki hesaplaşmaları da kamuoyuna yansıyor. Bu şekilde de Türkiye’nin bir mafya devleti olduğu algısı yaratılmak isteniyor. Buna asla müsade edilemez, edilmemelidir.
- Bu tablonun yaşanmaması için neler yapılabilir?
Türkiye’nin acilen içeriden ve dışarıdan kamu düzenini ve güvenliğini bozan tehditlere karşı güvenlik mimarlığını inşa etmesi gerekiyor. Güvenlik mimarlığı özgürlük, bağımsızlık, demokrasi, adalet ve güvenlik zemininde inşa edilmeli. Türkiye, suçlarla mücadele edilebilmesi bakımından Türkiye Başsavcılık Müessesesi’ni kurmalıdır. Başsavcılık Müessesesi, konularında uzman hâkim ve savcılardan, istihbarat ve kolluk güçlerinden, yurtdışında görev yapabilecek gazetecilerden oluşmalıdır. Bu şekilde yurtdışında Türkiye’ye yönelik tehdit oluşturan silahlı ve silahsız örgütlerin ofislerine ve malvarlıklarına el konabilir. Türkiye uluslararası sözleşmelerin verdiği yetkiler çerçevesinde bunu yapacak güce sahip.
‘MUHALEFETLE BİRLİKTE MECLİS ÇALIŞMALI’
Acilen muhalefet ile beraber TBMM çalışmaya açılmalıdır. Uluslararası zeminde Türkiye’ye yönelik enformasyon ve bilgi savaşlarına karşı teknolojik tehditlerden kaynaklanan yıpratmalara karşı önlemler alınmalıdır. Özellikle çocukların ve gençlerin zihinlerini köreltecek dini yayınlar üzerinden Türk gençliğinin önünü kesecek bu yapılar engellenmelidir. Ayrıca anaokulundan itibaren Türk insanına yaşam felsefesi içerisinde yurttaşlık bilincini yükseltecek, aidiyet duygusunu hissettirecek eğitimler verilmesinin önü açılmalıdır. Türkiye, ayrım gözetmeksizin komşularıyla beraber sömürü ve emperyal tehdide karşı yaşadığı havza, bölge ve kıtada kalkınma ve güvenlik projeleri üretmelidir. Duruşundan, kimliğinden, politik, coğrafi, kültürel, ekonomik ve güvenlik gücünün bilinciyle bu bölgede istikrarı sağlayabilecek bir yapı oluşturabilir.
‘PARTİLİ YANDAŞLAR İSTEĞİ’
- Bu süreçte başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere yetkili makamların payı nedir?
Özellikle FETÖ’nün kalkışmasının ardından geçen zamana karşın, kolluk güçleri ve istihbarat teşkilatlarındaki FETÖ’cü kadroların ülkeye yönelik talimatları hâlâ kendini hissettiriyor. Ayrıca ülkeyi yöneten parti olan AKP’nin FETÖ’cülerden geriye kalan boşluğu doldurmak için kendi partili yandaşlarını liyakat gözetmeksizin belli makamlara getirmek istemesi, kolluk-güvenlik-istihbarat güçlerinin okullarının kapatılması, sevginin, saygının, disiplinin ortadan kalkması, ülkeye ve milli kimlik anlayışına büyük darbe vurmuştur. Çıkar ve siyasi gücü kullanan bir yapının öne çıkmasına olanak sağlamıştır.