Ankara Barosu Başkanı Köroğlu, yeniden adaylığına ilişkin konuştu

Mevcut başkan Mustafa Köroğlu, yeniden Demokratik Sol Avukatlar grubu tarafından aday gösterildi. Köroğlu, yeniden aday olma nedenlerini, vaatlerini ve yargıdaki sorunlara ilişkin soruları yanıtladı.

Aytunç Ürkmez

Ankara Barosu’nun seçimi bugün ve yarın gerçekleşecek. Seçimde 7 grup ve bir bağımsız aday yarışacak. Mevcut başkan Mustafa Köroğlu, yeniden Demokratik Sol Avukatlar (DSA) gurubu tarafından aday gösterildi. Avukat Bülent Yücetürk 100. Yıl Demokratik Sol Avukatlar (100. Yıl DSA) grubunun, Hakan Erdem Türk Milliyetçisi Avukatlar Grubu’nun, Mehmet Zeki Kaplan Ankara Barosu Değişim Grubu’nun, Ebru Dönmez Avukat Hakları Grubu Ankara’nın, Coşkun Özgür Piroğlu Mücadeleci Avukatlar Grubu’nun, Doğukan Tonguç Cankurt ise Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar grubunun adayı olarak listede yerini aldı. Avukat İbrahim Akın ise bağımsız aday olarak seçime katılan tek isim oldu. 

Köroğlu, yeniden aday olma nedenlerini, vaatlerini ve yargıdaki sorunlara ilişkin gazetemiz Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

Ankara Barosu başkanlığına tekrardan neden aday oldunuz?

Başkanlık dönemimde avukat haklarının korunması ve yargı bağımsızlığının savunulması konularında önemli adımlar attık. Meslektaşlarımızın sorunları derin ve sistematik. 2 yıl gibi kısa bir süre içinde tamamen çözülmesi gerçekçi olmayan yapısal sorunlar. Ancak bu yapısal sorunların çözümüne dair temelleri inşa edecek önemli adımları ilk dönemimizde başardık. Adalet sistemindeki baskılar ve avukatlara yönelik artan tehditlerle mücadelede de henüz yolun başındayız. İnşa ettiğimiz zemini kuvvetlendirmek, tamamlamaya matuf projelerimizi üst seviyeye çıkararak tamamlamak ve meslektaşlarımıza daha güçlü bir dayanışma ağı kurma hedefiyle yeniden aday oluyorum. Yeniden aday oluyorum çünkü ilk dönem yüklendiğimiz ağır yükün meyvelerini meslektaşlarımız lehine toplayacağımız zemini inşa ettik. Birinci dönemde başlattığımız reformların devamı ve daha mücadeleci bir baro oluşturmak için ikinci dönemde göreve aday oldum. Bu zemin üzerinden tarihine yaraşır bir Ankara Barosu yükselecektir.

İlk döneminizi nasıl değerlendirirsiniz?

İlk dönemimizde en büyük başarılarımızdan biri, meslektaşlarımızın savunma haklarını güçlendirmek ve baronun kamuoyunda etkin bir aktör haline gelmesini sağlamak oldu. Bu süreçte, meslek örgütü olarak avukatların haklarını savunurken yargı reformları ve hukukun üstünlüğü için yoğun mücadele verdik. Ancak hala çözüm bekleyen birçok sorun var. Meslektaşlarımıza yönelik saldırıların artması ve adliyelerde karşılaştığımız yeni yeni olumsuzluklar, mücadelemizin katlanarak artan zorluğunu gösterdi. Yargı bağımsızlığı için attığımız adımlarla ciddi bir baskı unsuru oluşturduk. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü mücadelesinde korkusuz bir baro geleneği oluşturmaya devam ediyoruz. Bunun yanında yeni Adalet Sarayı, Ulus Avukatlar Yerleşkesi projesi, tamamen yenilenen eğitim merkezi gibi meslektaşlarımızın hayatına dokunan ciddi kazanımları da elde ettik. Bu kazanımlar yüklendiğimiz ağır sorumluluğun ilk meyveleridir. Bugün önümüzdeki görev, meslektaşların sosyal, ekonomik, hukuki haklarını temin eden bir baroyu sürekli hale getirmek; gelecek nesillere böyle emanet etmektir. Dolayısıyla birinci dönemin kazanımlarının üzerine inşa edilecek bir yeni başarı dönemini hedefliyoruz.

GÜVENLİK VE DESTEK

Vaatleriniz neler?

İkinci dönemimde öncelikli vaadim, Ankara Barosu’nu daha etkin bir mücadele merkezi haline getirmek. Avukat haklarının korunmasında daha proaktif bir tavır alacağız. Meslektaşlarımızın adliyelerde ve toplumsal alanda karşılaştıkları tehditlere karşı daha fazla güvenlik ve destek sağlayacağız. Ayrıca genç avukatların ekonomik sorunlarına çözüm bulacak projelerimizi daha da geliştireceğiz. Bu projeleri hem paydaşlarıyla planlayıp hem de bu projelerin gerçekleşmesi için gerekli basıncı oluşturacak mücadele kanallarını geliştirmekten korkmayacağız. Avukatlık mesleğinin itibarını artırmaya yönelik çalışmalar da bu dönemde öne çıkacak. Özellikle adalet sistemine güveni yeniden inşa etmek için toplumsal projelere daha fazla ağırlık vereceğiz. Yargıda avukatın rolünü, yargıda güveni tesis edecek bir sigorta gibi inşa edeceğiz. Burada meslek örgütümüz ana özne olacak. Yargının bağımsızlığına dair somut adımlar atılması için kamuoyu oluşturarak hem hukuk hem de siyasi arenada daha aktif bir rol alacağız. İnsan haklarına ve hukukun üstünlüğüne yönelik saldırılara karşı mücadelemizi nihayi başarıya ulaşana dek, dozunu attırarak sürdüreceğiz. Bu mücadeleyi, mesleki sorunlara çözümle paralel inşa ederek 100 yıllık tarihimize yaraşır bir baro olacağız.

Seçildiğinizde ikinci döneminizde baro nasıl bir mücadele sürdürecek?

İkinci dönemde baromuz daha sert ve tavizsiz bir mücadele yürütecek. Yargının siyasi baskılara maruz kalması ve avukatların mesleki haklarının gasp edilmesine karşı daha radikal adımlar atacağız. Meslektaşlarımıza yönelik saldırılar, gözaltılar ve tehditlere karşı baromuzun etkin savunma mekanizması sarsılmadan devam edecek. Bu zeminleri geliştirecek projelerimizle sahada yer alacağız. Meslektaşlarımızın yüzünü döndüğü her alanda biz olacağız. Sadece hukuki değil, fiili destek ve dayanışma sunacağız. Ayrıca savunma hakkı üzerinde oynanan oyunlara karşı sert hukuk mücadelemize devam edeceğiz. Baro olarak, toplumsal davalarda daha etkin rol alarak, hukukun üstünlüğü mücadelesinde ön saflarda yer alacağız. Kadın hakları, çocuk hakları ve insan hakları gibi konularda da baromuzun güçlü sesi artarak devam edecek. Tüm merkez, kurul ve komisyonlarımızı bu hususlara sahip çıkan mücadele merkezleri olarak örgütleyeceğiz.

Türkiye’nin yargı sistemi uzun bir süredir tartışılıyor. Özellikle toplumda “cezasızlık algısı” çok yüksek. Bu durum hakkında düşünceleriniz nedir?

Cezasızlık algısı, adalet sisteminin en büyük sorunlarından biri. Hatta artık bunun bir algıdan ziyade gerçeğe doğru evrildiğini söylemek zorundayım. Özellikle son yıllarda bazı suçlar karşısında verilen cezaların yetersiz olması ve etkili bir yargılama yapılmaması, toplumsal güveni ciddi şekilde sarstı. Bu algının temelinde yargının tarafsızlık ilkesinden uzaklaştığı ve siyasi baskılara boyun eğdiği düşüncesi yatıyor. Cezasızlık, sadece bireysel suçlar için değil, aynı zamanda devlet görevlilerinin işlediği suçlarda da bir sorun haline geldi. Bu durum, hukuk devleti ilkesinin zayıfladığını gösteriyor. Baro olarak bu algının kırılması ve adaletin her seviyede sağlanması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Toplumsal baskının artırılması ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi, cezasızlık algısının sona ermesi için önemli adımlar olacak. Bunun toplumsal vicdanla birlikte hukuk devleti ilkesiyle temin edilmesi adına Ankara Barosu tüm gücüyle sahada olacaktır.

Yargıdaki eksiklikler ve aksaklıklarla karşı seçildiğinizde neler yapmayı hedefliyorsunuz?

Yargıdaki en büyük eksikliklerden biri, bağımsız ve tarafsız bir yargı düzeninin olmaması. Çoğu teknik problem de bu çürümüşlüğün uzantısı olarak gerçekleşiyor. En temel ilkeler en günlük pratikleri etkiler. Dolayısıyla temel ilkelerin işlemediği bir yargı düzeninde hukuksuz kararlar da geciken duruşmalar da birbiriyle ilişkilidir. Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmadığı ve bu tanınmama halinin sahiplenildiği bir baskı döneminde yaşıyoruz. Bunu kabul etmeden bununla mücadele edemeyiz. Siyasi etkiler yargı süreçlerini olumsuz etkiliyor. Bu durum, avukatların da mesleki olarak baskı altında kalmasına neden oluyor. Seçildiğimizde yargı bağımsızlığı için güçlü bir kamuoyu oluşturarak, siyasi baskılara karşı direnen bir baro yapısının gücünü arttıracağız. Adliyelerde avukatların yaşadığı zorluklar, özellikle mesleki itibarsızlaştırma ve ekonomik sıkıntılar gibi sorunlara çözüm üretmek önceliklerimiz arasında olacak. Avukat haklarını savunmak adına daha da etkin bir hukuk mücadelesi başlatacağız. Toplumsal hukuk mücadelesinin öncüsü olmaya kararlıyız.

''MESLEKLERİNİ SÜRDÜREBİLME KONUSUNDA CİDDİ SIKINTILAR VAR''

Avukatların eksiklikleri nelerdir? Eksikliklerle ilgili nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Avukatların en büyük sorunlarından biri, mesleki anlamda yeterli eğitim desteği alamamaları ve ekonomik olarak zorlanmaları. Özellikle genç avukatların iş bulma ve mesleklerini sürdürebilme konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığını görüyoruz. Bunun yanında, mesleki dayanışma eksikliği de önemli bir sorun. Baro olarak bu eksikliklerin giderilmesi için eğitim programlarını artıracak, genç avukatlara yönelik daha fazla destek projeleri geliştireceğiz. Ayrıca meslek içi dayanışmayı artırmak ve avukatlık mesleğinin itibarını yeniden tesis etmek için yeni stratejiler uygulayacağız. Bunu bilim insanları başta olmak üzere liyakatlı paydaşlarla örgütleyeceğiz. Önümüze alıp incelediğimiz bilimsel yol haritalarına dayanan gerçekçi, sağlam adımları atacağız. Bu mesleğin kurtuluşu, hukuk düzeninin teminatı olacaktır. 

Son dönemde çocuk ve kadın cinayetleri arttı. Narin cinayeti ve en son yaşanan Semih Çelik olayı bu durumun en ağır örnekleri oldu. Yargı sistemiz bu konuda yeterli kalıyor mu? Bu cinayetlerin yaşanmaması için nasıl yargısal önlemler alınmalı?

Kadın ve çocuk cinayetlerinin artışı, yargının koruma ve caydırıcılık işlevinde yetersiz kaldığını gösteriyor. Özellikle bu tür suçlara karşı daha hızlı ve etkili yargılamaların yapılması gerekiyor. Caydırıcı cezalar verilmeli, koruma tedbirleri daha etkin uygulanmalı. Maalesef mevcut yargı sistemi bu tür suçları önlemede ve faillerin cezalandırılmasında yeterli kalmıyor. Yargının bu konuda daha duyarlı ve kararlı olması gerekiyor. Baro olarak, bu tür suçların önlenmesi için yasal reformlar talep edecek ve kamuoyu baskısını artırmak için mücadele edeceğiz. Her şeyden önce İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı olarak çıkılmasının yarattığı sonuçları teşhir edecek, kadın avukatların öncülüğünde İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun uygulamalarının mücadelesini yaratacağız. Toplumsal farkındalık yaratmak ve hukuki destek sağlamak da önceliklerimiz arasında olacak. Somut adımlarla mücadelemiz büyüyecek.