Vatan şairi Namık Kemal’in 134. ölüm yıldönümü

Bugün Türk Edebiyatı’nın ve siyasi düşün dünyasının önemli isimlerinden “Vatan Şairi” Namık Kemal’in ölümünün 134. yılı. Kaleme aldığı yazı, şiir ve tiyatro oyunları ile vatan ve özgürlük bilincinin gelişmesine katkı sunan Namık Kemal, Atatürk’ün fikir dünyasında önemli bir yer tutmakta. Uzmanlar, Namık Kemal’in vatan olgusunu ve Atatürk’e etkisini Cumhuriyet’e yorumladı.

Çağdaş Bayraktar

Ortaya koyduğu ölümsüz eserlerle vatan, özgürlük ve hürriyet kavramlarının filizlenmesinde önemli bir rol oynayan Namık Kemal, bundan 134 yıl önce bugün 2 Aralık 1888’de yaşamını yitirdi.

“Türk coğrafyasında çağdaş vatan kavramının yaratıcısı ve vatan sevgisi ile hürriyet görüşlerini yayması açısından önemli bir yere sahip olan Namık Kemal'in en çok etkilediği kişilerin başında, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk gelmektedir” diyen Doç. Dr. Mehmet Emin Elmacı, “Atatürk; Namık Kemal’in sadece ‘Vatan ve hürriyet’ kavramlarından değil ‘milliyet, medeniyet, aile ve hukuk’ kavramlarından da etkilenmiştir” ifadelerini kullandı. 

ATATÜRK KÜRSÜDEN YANIT VERDİ

Atatürk’ün Namık Kemal’i içselleştirmesinin en somut örneklerinden birisinin, Namık Kemal’in “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; Yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?” sözlerine 1921’de Meclis kürsüsünden “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini" diyerek yanıtlaması olduğunu söyledi.

Elmacı ayrıca, Atatürk’ün Namık Kemal ile ilgili günlüklerine “Sultan Hamit devri idi. Kemal Bey’in kitaplarını okuyorduk. Takibat sıkı idi. Ekseriyetle ancak koğuşta yattıktan sonra okumak imkânını buluyorduk. Bu gibi vatanperverane eserleri okuyanlara karşı takibat yapılması, işlerin içinde bir berbatlık bulunduğunu ortaya koyuyordu” cümleleriyle not düştüğünü belirtti. 

YURTTAŞ OLMAYI ANLATTI

“Namık Kemal vatanı, coğrafik sınırlarla belirlenmiş bir alan olarak görmemiş, vatan kavramına insanları, kültürlerini, alışkanlıklarını, tarihlerini, haklarını da katmıştır” diyen Dr. Abdullah Kehale, “Yüzyıllar boyunca dini kalıplar çerçevesinde kendini var eden kaderci bireyler için bu tanım oldukça çarpıcıdır” ifadelerini kullandı. “Kul olmaktan öte bir özelliği olmadığına inanan Osmanlı toplumuna birey, yurttaş olmayı anlatmanın, Namık Kemal’in şiirlerle, edebiyatla ulaşmak istediği bir erek olduğuna dikkat çeken Kehale, “Fransız ihtilali ile yeni tanışılan  eşitlik, özgürlük gibi kavramları dinsel prangalardan kurtarıp Osmanlı toplumuna sunmada Auguste Comte tarafından ortaya atılan pozitivizm, Namık Kemal başta olmak üzere Osmanlı son dönem aydınlarına çok cazip gelmişti” dedi.