UNESCO’ya Ayasofya çağrısı

Yunan arkeologlar UNESCO’ya açık mektup yazarak Ayasofya’ya ‘zorla müdahale edilmesi’ni istedi.

AA

Yunan arkeologlar, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’ne (UNESCO) açık mektup yazarak Ayasofya Camisi’ne “zorla müdahale edilmesi” çağrısında bulundu. Yunan Arkeologlar Derneği (SEA), geçtiğimiz pazartesi günü yayımladığı açık mektupta UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay’e seslendi.

Son yıllarda Ayasofya’da hasarın arttığını söyleyen dernek, “Ayasofya için risk oluşturan mevcut durumu tersine çevirmek için zorla müdahale edilmesi gerektiğini” dile getirdi.

SEA, Ayasofya’nın mevcut yönetiminin yapı için “yıkıcı” olduğunu belirtti. ARTnews’in haberine göre mektupta, ziyaretçilerin yeterince iyi kontrol edilmediği ve güvenliğin eksik olduğuna dikkat çekildi. Anıtın korunmasının ziyaretçilerin iradesine bırakıldığı eklendi. Mektupta, “Eşsiz Ayasofya’nın geleceğiyle ilgili Türkiye’nin içinde ve küresel düzeyde endişeler var” cümlesi yer aldı.

Dünyanın önemli dini ve kültürel miraslarından biri olan Ayasofya, 1985 yılında UNESCO’nun Dünya Kültürel Mirası listesine alınmıştı. Kilise olarak inşa edilen Ayasofya, 2020 yılında cami statüsüne geçirilerek ibadete açılmıştı. Öncesinde ise Ayasofya -1935 yılı itibarıyla- müze statüsüne sahipti.

AYASOFYA’NIN YERALTI YAPILARI GÖRÜNTÜLENDİ

Ayasofya’nın bağlı en büyük yeraltı yapılarından olan tüneller, mahzenler, üç odalı yeraltı mezarı ile dehlizler görüntülendi. 

M.S. 4. yüzyıl olarak tarihlendirilen yerin 4 metre altındaki 3 odalı tarihi yer altı mezar yapısını görüntülendi.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Fırat Diker, ekibiyle birlikte 1485 yıldır ayakta duran eseri havalandırarak ayakta tutup rutubetten koruyan yer altı tünelleri ve menfezlerinin iki yıl önce yaptıkları araştırmayla mimari belgelemesini yaptı.

Ayasofya’nın altında ve etrafında toplam uzunluğu yaklaşık 1 kilometreyi bulan tünel ve menfezleri üç boyutlu görüntüledi.

M.S. 4. yüzyıl olarak tarihlendirilen yerin 4 metre altındaki üç odalı tarihi yer altı mezar yapısını görüntülendi.

Ayasofya’nın güneybatısındaki kestane ağacının dibinden inilen, yerin 2 metre altındaki mahzenleri, devamında yer alan tünelleri ve dehlizleri gösteren Diker, Ayasofya’nın eşsiz bir yapı olduğunu söyledi.

Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’a yaptırdığı en büyük kilise olan Ayasofya’nın aynı bölgede üç kez inşa edildiğini belirten Diker, “Bugüne kadar gelen Ayasofya’nın 532 yılında başlayan inşası 537 yılında tamamlandı. Üçüncü Ayasofya’nın yapımında, yakılarak yıkılmış önceki ahşap çatılı yapılardan farklı olarak bu yapıda ana mekân, dört payenin taşıdığı 4dörtkemer üzerinde, tuğla ile o zamana kadarki en büyük kubbe ve onu iki yönden destekleyen iki yarım kubbe ile örtülmüştür. Ayasofya’nın kuzeydoğu cephesinin hemen önünde yer alan mezar yapısı yerin 4 metre altında bulunuyor. ‘Hipoje’ olarak bilinen bu yapı, Ayasofya’nın inşası sırasında yapılmış olan bir yeraltyapısı değil, ondan çok daha önce M.S. 4. yüzyıla tarihlendirilen bir yeraltı mezar yapısıdır. Bu yapı Ayasofya civarında bulunabilmiş en eski mimari eserdir. Bu yeraltı yapısı sonradan yeniden işlevlendirilmek adına iki ucundan birer menfez bağlanarak diğer yeraltı yapılarıyla ilişkili hale getirilmiştir. Erişimi epey zor olan bu yer çok bilinmiyor. ‘Hipoje’yi 1946 yılında ilk belgeleyen Ayasofya’nın ilk müze müdürlerinden Muzaffer Ramazanoğlu olmuş. Kültür ve Turizm Bakanlığının geçtiğimiz yıl sonunda burada yürütmüş olduğu temizleme çalışması kapsamında yaklaşık dört tona yakın moloz, çamur tahliye edildi. Bu çalışmanın daha uzun vadeli bir arkeolojik çalışma sürecinde, Ayasofya’nın diğer yeraltı yapılarını da kapsayacak şekilde devam ettirilmesinin çok doğru olacağını düşünüyorum’ dedi.