Adnan Özyalçıner: Yazmak yaşamak demek
Doğumunun 90., sanat yaşamının 70. yılını kutlayan Adnan Özyalçıner: ‘Edebiyatımız geçmişinden kopuk’
Mehmet S. AmanTürk öykücülüğünün ustalarından, toplumcu gerçekçi yazının ve 1950 kuşağının yaşayan en önemli temsilcisi, Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Başkanı Adnan Özyalçıner 90 yaşında. Sanat anat yaşamının 70. yılını kutluyor. Sanat yaşamının da 70. yılını kutlayan Özyalçıner için doğum günü olan 18 Şubat’ta Everest Yayınları bir kutlama düzenledi. Saadet Özen ve Ömer Erdem’in kolaylaştırıcılığını yaptığı söyleşi ve Nazlı Eray, Zülfü Livaneli, Ahmet Büke, Arlin Çiçekçi gibi yazarların video mesajla katıldığı kutlamadan sonra Özyalçıner ile yaşamı, edebiyatı ve TYS’yi konuştuk.
- Dile kolay 70 yıl. En önce bunun nasıl bir duygu olduğunu sorayım.
Yazmak yaşamak demek bir bakıma. Yaşadıklarınla hesaplaşmak. Kendinle, yaşananlarla, yaşatılanlarla. Ben öykülerle anlatmak istedim olanları. Bana, topluma. Kendimi ayırmadan, birlikte. Yaşadıklarımızın 70 yılını siyasal, ekonomik, toplumsal, yaşamsal boyutlarıyla öyküledim. Tanıklık mı ettim, tarih mi düştüm, bilemem. Bildiğim, istediğim, özlediğim tek şey: İnsanın insan gibi yaşayabileceği bir toplum düzeni.
- Yaşadığınız en önemli olay ne, diye sorarsak neleri anlatırsınız?
Yaşadığımın tüm baskı düzenlerini... Demokrat Parti iktidarının baskıcı ikliminden, 12 Mart’a, 1980 darbesine, 2000 sonrasında bugünü de saran, yaşamakta olduğumuz tüm baskı düzenlerini... Tüm bu baskı dönemleri beni derinden etkiledi, yazınsal açıdan öykülerimi de etkiledi.
GENÇ YAZARLAR...
- Edebiyatımızı bugün nerede görüyorsunuz?
Edebiyatımızda yazınsal değerin yerini reklam değeri almış durumda. İnsandan, toplumsal yaşamdan kopuk bir serüven edebiyatı sürüyor, sürdürülüyor sanki.
- Nedir peki en önemli sorun?
Günümüzde genç yazarlar, kuşaklar boyu gelişen/geliştirilen edebiyatımızdan habersizler. Okurlar da öyle. Gündelik, marka bir edebiyat sürüyor. Geçmişinden kopuk. Yaşam ve toplum gerçeğine odaklandıkça edebiyatın gereği yükselir. Edebiyatın geçmiş değerleriyle bağları kurdukça gününe de geleceğe de damgasını vurabilir yazarlar. Usta çırak ilişkisinden geçtim, günümüz yazarlarının kendi aralarında bir iletişimleri yok. Şimdi gençler, “İhtiyar işte, konuşuyor” derlerse de inanmayın. Biz 1950 kuşağı yazarları arasında üçümüz, Kemal Özer, Erdal Öz ve ben, birbirimizden ayrılmazdık. Gün boyu aramızda yaşamla edebiyatı, özelliklerini konuşup tartıştığımız gibi mektuplaşarak da bu yaşamsal ve sanatsal düşünce alışverişimizi sürdürdük.
ARKADAŞ MEKTUPLARI
- Usta çırak ilişkisinden bahsettiniz. Sizin “el verdim” dediğiniz kimler var?
Can Yayınları’ndan çıkan “Arkadaş Mektupları” buna tanıktır. Çıkardığımız dergilerde, sonradan ünlenecek olan birçok yazarın ilk ürünlerini yayımlayarak el verdik. “a dergisi”nde Fahrettin Cüreklibatur adıyla Cüneyt Arkın’ın öykülerini yayımladık. “Yeni a dergisi”nde Işıl Zeynegül adıyla Işıl Özgentürk’ün kısa bir oyunu, Aysel Gülercan adıyla Aysel Özakın’ı, Hasan Kıyafet’i, Çetin Öner’in ilk öykülerini, Rıza Zelyut’un ilk yazısını, İsmail Uyaroğlu’nun şiiri yayımlandı. “Yazko Edebiyat”ta Ayşe Kulin, Cafer Hergünsel’in öykülerini yayımladım. TRT Öykü Ödülü Birinciliği’nin kazanan Ümit Kaftancıoğlu ve Osman Şahin ile Cumhuriyet’te yapılmış ilk -belki de tek- röportaj benimdir.
Usta bellediğim yazarlar da oldu. Orhan Kemal, Sait Faik Abasıyanık, Haldun Taner ve kitaplarının yasağı kalktıktan sonra okuyabildiğim Sabahattin Ali...
- TYS’nin başkanısınız. TYS’nin de 50. yılı. 50. yılı özel edebiyat matineleri yeniden yaşam buldu. Başka neler yapılacak?
TYS 50 yıldır örgütlü bir mücadele veriyor. Kuruluşu, 1971 muhtırasının baskıcı dönemin sırasında yazarlar hapse atılıp işkenceden geçerken, kitaplar toplatılırken, insan hak ve özgürlükleri çiğnenirken 1974 yılında gerçekleşti. Amacımız, tam bir söz ve yazı özgürlüğünün yaşama geçmesi ve korunması için her türlü yasal mücadeleyi yürütmek, hukuki, sosyal, kültürel, ekonomik temel hak ve özgürlükleri korumak, saptamak, geliştirmektir. 50 yıl etkinlikleri içinde edebiyat matinelerini canlandırarak baskılara karşı kültürel bir karşı koyuş sağlamak istedik. İlki, Dünya Öykü Günü dolayısıyla öykü okumalarıyla geçti. Matineler, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde 15.00-17.00 arasında 21 Mart’ta, Dünya Şiir Günü, 18 Nisan’da çocuk edebiyatı, 6 Mayıs’ta emek şiirleri, 4 Haziran’da Nâzım Hikmet, Orhan Kemal, Hasan İzzettin Dinamo, Ahmed Arif’in şiir ve öyküleriyle sürecek. Ayrıca bir edebiyat şenliği, şiir ve müzik gösterisi yapmayı da düşünüyoruz.
- 70 yıllık sanat yaşamınızda, en çok neyi dilediniz?
İnsanın insana kulluğunun olmadığı, sömürüsüz, savaşsız bir düzen. Uygarlığı kendi elleriyle yaratan emekçi halkın, yarattığı uygarlığın güzellikleriyle zenginliklerini paylaşabileceği bir kardeşlik düzeni.
EDEBİYAT DOSTLARI...
- Türkiye’deki yazarların TYS’ye bakışı nasıl?
Son dönemlerde yazarlarda sendikayla iletişim kurma, ilişkide olma konusunda bir gelişme var. Genç yazarlar da sendikaya üye olmak için başvurularını sürdürüyor.
- TYS’yi gençleştirme gibi bir önceliğiniz var mı?
Genç yazarları üye yapma çabamız sürüyor. Çeşitli kentlerdeki temsilciliklerimiz bu konuda çalışıyor. Ayrıca daha genç grupları sendika çeperinde sendika dostları ve edebiyat dostları olarak toplamayı da düşünüyoruz.