Yatak, sadece yatak değildir

Cumhuriyet Cumartesi'ye konuşan Nadia Durrani, Brian Fagan ile birlikte son 70 bin yılı kapsayan çalışmalarıyla 'yatak'ta adeta arkeolojik kazı yaptı...

Ebru D. Dedeoğlu

Kitabı ilk ele aldığımda “Yatağın tarihi mi?” demiştim. Ancak ters köşe olup merakımı körükleyen şahane bir kitapla karşılaştım. İki arkeolog olarak Yatakta Neler Yaptık? Yatay Bir Tarih fikri nasıl doğdu?

Bizler insanların geçmişinin tüm yönleri üzerine halka açık seminerler veren ve kitaplar yazan arkeologlarız. Kitabın diğer yazarı Brian Fagan bir yatak şirketine yatağın tarihi üzerine seminer vermek üzere davet edilmişti. Bu da bize hayatlarımızın üzerinde neredeyse üçte birini harcadığımız yataklar hakkında nasıl kimsenin çıkıp da uzun vadeli tarihçesine dair hiçbir şey yazmadığını düşündürttü. O kitabı yazmamız gerektiğine de tam o an karar verdik.

Yatak; tarihler boyunca doğum, ölüm, seks, hikaye anlatımı ve uyumak içinde kullanıyordu. Ancak kimin kiminle, neden ve nasıl yattığı zamana ve yere bağlı olarak değişiyordu. Yatak modern çağda özel ve gizli alana dönüşünce ahlakçılık ön plana çıktı ve tarihi unutuldu. Yatak neden günümüzde önemini kaybetti ve sırlar odasına gömüldü?

Yatak hala bizim için çok önemli. Yakın zamanda İngiltere’de yapılan bir araştırma yatağın en favori mobilyamız olduğunu gösterdi. Fakat yatağın hala mahrem bir yer olduğu konusunda kesinlikle haklısınız. Eskiden yatak genelde sosyalleşme ve birlikteliğin yeriydi. Mahremiyetin değişmesinin sebebi Sanayi Çağ ile bağlantı. Sanayi Devrimine kadar mahremiyet herhangi bir insan topluluğunda öncelik değildi. Mahremiyetin gelişmesinin birçok sebebi mevcut, ancak en önemlisi, Sanayi Devrimiyle insanların büyük şehirlerde yaşamaya ve fabrika ofis gibi işyerlerine gitmek üzere evden çıkmaya başlamış olması. Aniden iş hayatı ile ev hayatı arasında bir ayrım yaşandı. Yoğun geçen bir mesaiden sonra genelde diğer birçok anonim insanla beraber büyük şehirlerde insanlar evlerinde huzur ve mahremiyet aradılar.

Son yetmiş bin yılı kapsayan toplumsal tarihte yatak sonsuz zaman içinde sonsuz çeşitlilik göstermiş. Neler değişti?

Yatak daha büyük topluluklarda neler olup bittiğini yansıtır.

En büyük değişiklik son 5 bin yılda medeniyetlerin oluşmasıyla yaşandı. Medeniyetlerin yükselişe geçmesiyle zengin ve fakir arasında çok büyük bir sosyal ayrım görmeye başlıyoruz. Bu ayrım da genelde yatağa yansıyor. Çoğu zaman zenginler ayaklı, yerden yüksek yataklarda uyumaya başladılar. Örneğin, Mısırlı Firavun Tutankhamun’un çok sayıda, özenle oyulmuş ayaklı yatağı vardı. Ancak yoksul Mısırlılar doğrudan yerin üstünde, basit uyku matlarında uyumaya devam etttiler. Yerden yüksekte uyumanın her zaman zenginlikle bir bağlantısı olduğu ise doğru değil. Mesela sultanın dahi alçak yatakta uyuduğu Osmanlı Sarayında yüksek yataklar bilinmiyordu. Ancak her durumda zenginlerin yatakları daha gösterişliydi ve bu da temel fark oldu.  

Dünya savaşında Winston Churchill İngiltere’yi yatağından yönetip, Adolf Hitleri mağlup edecek planları bile yatağından kurmuşken günümüzde yatak neden sadece yatılacak yer olarak biliniyor?

Bu yine Sanayi Devrimi ile alakalı. Endüstriyel çağ beraberinde lamba ışığını ve fabrika/ofis/tren zaman çizelgelerini de getirdi. Aniden artık işe belli bir saatte gitmek zorundaydık ve yapay lamba ışıkları da ‘doğal olmayan bir şekilde’ geç saatlere kadar çalışabileceğimiz anlamına geliyordu. Zaman çizelgeleri ve suni ışıklar doğal vücut saatimizi bozdu. Tarihte ilk kez yatar yatmaz uyumaya ihtiyaç duyduk. Halbuki geçmişte belli bir saatte ofiste olmak zorumda değildik ve gece geç saatlere kadar bizi ayık tutan parlak suni ışıklarımız da yoktu. Onun yerine karanlık olduğunda artık yavaşlamaya başlardık ve canımız ne zaman isterse o zaman uyur, dışarısı aydınlanınca da uyanırdık. Doğal ritmimizle çok daha uyumluyduk.

Kraliyet ailesinin sevişmeleri çoğu zaman özenle planlanırmış. Firavunların ve Çin İmparatorlarının da cinsel hayatları kayda geçirilirmiş. Saray dışında da insanlar cinsellik konusunda çok daha rahat hareket edebiliyorlarmış. Modernleştikçe muhafazakarlaşıyor muyuz? Mahremiyet anlayışımız mı değişti?

Hem evet hem de hayır. İnsanların kraliyetin seks hayatlarını kayda aldığı ve günlük seksin şu an olduğundan daha az saklı yaşandığı konusunda haklısınız. Örneğin 20. yüzyıl antropologu Malinowski, Trobriand adasında yaşayanların sekse karşı nasıl rahat bir tutum içinde olduklarını kaydetmiş. Benzer şekilde antik Roma’da da Romalı adamların genelevlerini ziyaret ederken hiçbir utanç veya mahcubiyet duymadıklarını biliyoruz. Ancak şimdi seks hayatlarımızı oldukça mahrem tutuyoruz. Diğer yandan birçok insanın diğer insanları atalarımızın hiçbir zaman yapmadığı şekilde seks izlerken pornografi yoluyla izlediği kocaman sanal bir seks hayatımız var!

Tutankhamun'dan günümüze kadar değişmeyen tek şey dikdörtgen şekli sanırım. İlk yatak nasıldı?

Dünyanın bilinen en eski yatağı yaklaşık 78.000 yıl öncesine ait. Güney Afrika’daki Sibudu Mağarasında bulunuyor. Orada insanlar yataklarını mağaranın zemininin içine gömerler ve sonra da otlarla doldururlarmış (otların bazıları böcek savar özelliğe sahipti!) İnsanlar yataklarını örneğin uyumak kadar yemek yemek, alet yapmak (“çalışmak”) gibi birçok farklı aktivite için kullanıyorlardı. Bu mağaralarda yataklar gayet güvenli rahat ve birden çok işin yapıldığı yerlerdi.

Peki bu durumda yatak aynı zamanda ebedi istirahatı mi temsil ediyor?

Evet, birçok kültür ölülerini ya yataklarına ya da yataklarıyla gömerdi. Örneğin antik Mezopotamya’da insanlar hastaları ölmeleri için özel bir cenaze yatağına taşırdı veya Klasik Yunanlıların elit sınıflarının koltuklarına gömüldüğünü görebiliyoruz.

Çoğunlukla mezarlar içinde insanlar sanki uyuyormuş gibi gömülür. Aslında Afrika’nın bilinen en eski insan mezarının içinde uyuyormuş gibi gömülen bir çocuk vardır. Mezar 78.000 yıl öncesine ait ve yepyeni bir keşif aynı zamanda.

Geçmişten günümüze ataerkil sitemlerde liderleri incelediğinizde az uyumak verimliliği arttıyor diyebilir miyiz?

Büyük iskender’den günümüzde Donald Trump’a kadar dünya liderlerinin büyük kısmının çok az uyuduklarını itiraf etmesi çok ilginçtir.

Uyku araştırmacıları “elit az uyuyanlar” olarak bilinen küçük bir grup insanın o kadar da çok uykuya ihtiyacı olmadığını ve az uyumaktan dolayı zorluk çekmediklerini ortaya koydular. Belki tüm bu az uyuyan liderler buna müsait bir genetiğe sahiptir.

Ancak çoğu insan için yeterince uyuyamamak sağlık için zararlıdır ve üretkenliği azaltır. Geceleri çok az uyumasıyla ünlü Churchill bile gündüz şekerlemesine çok önem veriyordu (ki gündüz şekerlemesi için de pijamalarını giyerdi). Az uykunun obezite ve diğer sağlık problemleriyle ilişkili olduğunu unutmayın, o yüzden yeterli kadar uyumaya çalışın. Çoğu insan sağlıklı bir zihin ve beden ve dolayısıyla optimum üretkenlik için uyumaya ihtiyaç duyar!

Çin İmparatorluğunda doğuma ilişkin son derece karışık kurallar oluşturulmuş. Biraz bahseder misiniz?

Genelde Çinliler tüm toplululuklar gibi doğumu çok ciddiye alırlardı. En fakirinden İmparatorun eşine kadar tüm Çinli kadınlar doğumdan sonra haftalarca yataklarında kalırlardı. Çünkü Çinliler doğum ve ondan hemen sonra gelen sürecin tehlikeli bir süreç olduğunun farkındaydılar. Ancak, yeni annenin kirli/tabu olduğu söylenirdi. Gerçekte ise kirli olanlar anne dışında geri kalan herkesti. Ancak o zamanlar mikrop teorisi bilinmiyordu. Yine de anne ve bebeği ayrı tutarak mikroplardan koruma sağlamak yine akıllıca bir tepkiydi. Bu karmaşık kurallar arasında yatağın doğum öncesi ve sonrası konulacağı yere dair ve erkek tarafından gerçekleştirilecek özel (sihirli) ritüellere dair kurallar vardı. Bu kurallar nihayetinde insanlara antibiyotik ve modern tıp öncesi günlerde bir kontrol hissi vermeyi amaçlıyordu.

Gelecekte bizi neler bekliyor?

Elektronik cihazlara daha da tutulacağımızı düşünüyorum. Yataklarımızı sağlığımızı uykumuzu veya hastalığa dair işaretleri izlemek için kullanmayı isteyeceğiz. Topluluk olarak daha da mahrem olacağımıza inanıyorum. Bilgisayarlara ve sanal dünyamıza daha da yaslandıkça birbirimizden daha da uzaklaşacağız. İronik bir şekide bilgisayar ve telefonlarımız bizi dış dünyaya daha da bağlayacak. Aniden tüm dünya yataklarına her ne kadar sanal da olsa geri dönecek. Geçmişte aile arkadaşlar ve yabancılarımızla rutin olarak yatağımızı paylaşırdık. Internet forumlarına gittiğimizde, Twitter ya da Instagram’da bir şeyler paylaştığımızda aslında halihazırda bunu tekrar yapıyoruz.

Yatağın tarihini konuşmuşken sormak istiyorum insanlar o dönemde yemek düzeni nasıldı? Neler yerdi?

Beslenme alışkanlıkları ve yemek de diğer ilginç bir konu. Yiyecek ve yeme alışkanları zaman ve yere göre değişiklik göstermiştir. Ancak insanlar yataklarında yiyorlardı (bazıları hala yiyor!) Diyetlerine gelince Orta Çağ Avrupası’nda yoksullar yulaf lapasıyla idare ediyorlardı. Zenginler ise daha çok et yiyordu. Yatakların kendisi kadar şimdi olduğu gibi o zaman da yoksul ve zengin arasındaki farkı görebiliyorsunuz.

Sanayi Devrimine kadar hatta devrim sonrasında hayat tiyatrosunun sahnesiyken tam olarak ne değişti?

Buna yukarıda da değindim. Endüstriyel Devrimden önce insanlar güneşin batmasıyla yavaşlardı. Avrupa’da yatak insanların beraber uyudukları sıcak rahat bir yerdi. Tüm aile bir yatağı paylaşırdı: baba (veya misafirler) kapı tarafında, anne veya ergen kızlar duvara karşı ve diğer tüm çocuklar da arada olacak şekilde uyurlardı. Daha da eskiden tüm akrabalar bir kulübenin yerinde veya Büyük Koridorda beraber uyurlardı. Çok eski zamanlarda tarih öncesi insanlar kamp ateşinin etrafında hep beraber uyurlardı.

İnsanlar geceleri grupla beraber güvende ve korunmuş hissederlerdi. Geceyi birbirlerine hikayeler anlatarak, konuşarak, şakalar yaparak, şarkı söyleyerek geçirirlerdi.  

Ancak şimdi suni ışık sayesinde gece geç vakte kadar oturuyoruz ve ardından sadece uyumak için yatağa ya tek ya da çift olarak gidiyoruz. Uyumaya giderken artık büyük bir grup olarak sosyalleşmiyoruz.

Anne babaların da bebekleri veya küçük çocuklarıyla beraber uyurken hissettikleri, arkadaşlar ve ailelerle beraber uyumanın getirdiği o gerçek yakınlık ve aidiyet hissini kaybettiğimizi düşünüyorum.

Versay'da, kralın yatağının etrafındaki ahşap bölmenin içinde her zaman bir uşak otururmuş. Büyü ile öldürülmekten mi korkuyorlardı?

Tarih boyunca Krallar kendilerini yarı tanrı olarak gördüler ve Versay Fransız sarayındaki durum da buydu. Ancak kral da tabii ki bir insandı ve kesinlikle korumaya ihtiyacı vardı. Kral büyük önem arz ettiğinden her zaman kralı korumak için yanında birileri hazır bulunurdu.

Leonardo Da Vinci dört saatte bir 15 dak şekerleme yaparak günde iki saat uyuyormuş. Keza geçmişte 4’er saatlik dilimde bölünmüş uyku alışkanlıkken günümüzde neden 8 saat ile baskılanıyoruz? Ve 8 saatin altında olunca uyku haplarına yönlendiriliyoruz?

“Doğal uyku alışkanlıkları” üzerine yapılan bir 20.yüzyıl bilimsel araştırması insanların aşağıdaki kategorilere girmeye meyilli olduğunu ortaya çıkardı: blok halinde uyuyorlar (yaklaşık 4 saat) sonra uyanıyorlar (bir-iki saat) ardından tekrar uyuyakalıyorlar (bir dört saat daha). Başka bir deyişle iki uyku uyuyorlardı. Roger Ekirch adlı bir Amerikalı tarihçi bu çalışmayı okuduktan sonra tarihte hiç “iki uyku”ya dair bir gönderme olup olmadığına bakmaya karar vermiş ve keza tarihin tüm dönemlerinde “iki uyku”ya yapılan birçok göndermeyle karşılaşmış. Örneğin Virgil’in “Aeneid’i “ilk uyku’ya göndermelerle dolu.Bu iki bloklu uyku uyumanın doğal bir şekli gibi gözüküyor. Ancak modernite bunu bozdu! Çoğu insan suni ışıklarla ayakta kalıyor ve çok geç yatıyor (yani ilk dört saatlik uykularının bir kısmını kaçırıyorlar). Ancak gece yine uyanırlar (bu da çalışmada gözlemlenen uyanıklığın orta kısmına denk geliyor) Ardından gece uyanık oldukları için endişeye kapılıyorlar. Bilmedikleri nokta ise bunun onların doğal (eski) uyku düzenleri olduğu ve gece yarısı uyanmanın normal olduğu ve arkasından ikinci uyku bloğunun geleceği oluyor.Yeterince uyumadıklarından ve tek seferde sekiz saatlik uyku uyuyamadıklarından endişelenen insanlar da uyku hapı alıyor. Uyku hapları çok zararlı. Ortalama bir uyku hapı sadece 20 dakika fazladan uyumanıza yardımcı oluyor. Ancak bunu yaparken de artan denge bozukluklarıdan daha erken bunama gibi bir dizi olumsuz yan etki yapıyor. Bunun yerine gecenin doğal ritmine ayak uydurarak daha erken yavaşlamak ve vücudunuzun gece uyanmak üzere programlandığının farkına varmak daha iyi olabilir (“ilk uyku”nun sonrasında gelen uyanıklık kısmı). Ancak çoğu insan bunun farkına varmıyor ve ayrıca sabah iş için erkek kalkmak zorunda olduklarından aralıksız uzun bir uyku istiyor ve kendi vücud saati ritimleriyle uyumlanamıyorlar. Ayrıca uyku hapı sektörü milyar dolarlık bir sektör. O yüzden sizi kaybetmek istemiyorlar!