Yargı reformu, şiddet içermeyen uyuşmazlıkları arabuluculara yolluyor

Hukukçular kadının gördüğü şiddetin yalnızca fiziksel olmadığını, psikolojik ya da ekonomik şiddetin göz ardı edildiğini söylüyor: Kadın erkek şiddetine bizzat yargı eliyle itilir.

Seyhan Avşar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde yer alan, “Şiddet içermeyen uyuşmazlıklarda aile arabuluculuğu getirilecek” maddesi kadın hukukçuların tepkilerine neden oldu. İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı ve İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü (İKKB) avukat Nazan Moroğlu, Aile Hukukuna arabulucu uygulamasının getirilmesinin hak ihlallerine yol açacağına dikkat çekerken avukat Diren Cevahir Şen ise bu maddenin kadının sistematik erkek şiddetine bizzat yargı eliyle itilmesi anlamına geleceğini söyledi.

Ülke gerçekleri

Avukat Nazan Moroğlu, Aile Hukukuna arabulucu uygulamasının getirilmesinin hak ihlallerine yol açacağını belirterek şöyle konuştu: İdeali ararken ülke gerçekleri göz ardı edilmemelidir. Arabulucuk konusunda düzenleme yapılırken öncelikle şiddetin yalnızca fiziksel şiddetten ibaret olmadığına dikkat çeken Moroğlu, Aile Hukuku uyuşmazlıklarında ülkemizde mağdur olan tarafın genellike kadınlar olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi. Aile Hukuku ihtilaflarının tamamında şiddet uygulandığı gerçeğinin unutulmaması gerektiğini vurgulayan Moroğlu, özetle şunları kaydetti:
“Buna anlaşmalı boşanmalar da dahil. Bu nedenle, bir Aile Hukuku uyuşmazlığı arabulucuya gönderilmeden önce kadına yönelik şiddetin tanımı özenle dikkate alındığında, zaten gönderilemeyeceği de görülecektir. Kadına yönelik şiddet, kadının fiziksel, ruhsal, sosyal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine, acı çekmesine, onurunun zedelenmesine, özgüvenini yitirmesine, bu nedenle kadınlara karşı ayrımcılığın sürmesine yol açan bir insan hakları ihlalidir. Mağdur kadın, arabulucunun önünde kendisini mağdur eden erkekle konuşmak, onu dinlemek zorunda bırakılacaktır. Arabulucunun kadının güvenliğini ve hatta kendi güvenliğini de temin edebilme imkânı olmayabilir. Bu gerçek ortadayken Aile Hukukunda arabuluculuk düşünülmesi başta Türkiye’nin tarafı olduğu, uygulamayı taahhüt ettiği İstanbul Sözleşmesi’nin 48. maddesine de aykırıdır.”

Yalnızca fiziksel değil

Avukat Diren Cevahir Şen ise arabuluculuk uygulamasının “sözde bir çözüm yolu” olduğunu belirterek bu uygulmanın kadının sistematik erkek şiddetine bizzat yargı eliyle itilmesi anlamına geleceğine dikkat çekti. Şen, “Yargı reformunda ‘Eğer şiddet içermiyorsa hâkim arabulucuya götürebilir’ diyor. Bunun kriteri nedir? Kadının dayak yememesi mi? Şunu herkes biliyor artık. Aile Hukukundan doğan uyuşmazlıkların neredeyse tamamı erkek şiddeti içeriklidir. Kaldı ki şiddet sadece fiziksel değildir. Psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet kadınların yaşamlarını bir cehenneme çevirmektedir. Bu düzenleme bu haliyle diğer şiddet biçimlerini görmezden geliyor, hatta yol veriyor” dedi.

İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı

Mahkemeye başvuran kadının kuvvetle muhtemel fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet iddiası olacağını aktaran Şen, şunları dile getirdi:

“Şimdi bu durumda biz kadına bu meseleyi arabulucu vasıtasıyla mı çöz diyelim? Bu durum kadın için ne kadar gerçekçi olacaktır?” Türkiye’de şiddet içermeyen boşanma davası neredeyse yok. Anlaşmalı boşanmalarda taraflar bir protokol ile anlaşma yoluna gidebiliyor. Peki, neden zorunlu arabuluculuğa ihtiyaç duyuluyor? Zorunlu arabuluculuk sadece kadın açısından büyük mağduriyete neden olacaktır. Ayrıca Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’ne aykırıdır bu durum.”