Yaratıcısı Netflix’in ilk Türk yapımı dizisi HAKAN: Muhafız’ı anlattı

Netflix’in ilk Türk yapımı dizisi HAKAN: Muhafız’ın yaratıcısı İpek Gökdel ile Hakan’ın öyküden diziye uzanan hikâyesini konuştuk.

Deniz Ülkütekin


Birkaç yılda dünya çapında bir popülarite ve izleyici kitlesine ulaşmayı başaran çevirimiçi içerik platformu Netflix’in ilk Türk yapımı dizisi Hakan: Muhafız, son günlerin en çok tartışılan yapımı. Çağatay Ulusoy’un başrolünü oynadığı, İstanbul’u ve Ayasofya’yı gizemli güçlerden korumak için seçilen Hakan isimli kahramanın hikâyesinin anlatıldığı dizi 2016’da İpek Gökdel tarafından yazılan Karakalem ve Bir Delikanlının Tuhaf Hikâyesi isimli kitabı kaynak edinmiş. Gökdel’le Hakan’ın öyküden diziye uzanan hikâyesini konuştuk.

Romanınız nasıl ortaya çıktı? Romanı ve karakterleri yaratırken bunun sadece bir kitap olacağını mı, ilerde dizi veya film olarak da değerlendirilebileceğini mi düşünüyordunuz?

2000’li yılların başlarıydı. Atilla Ünsal, Aşkım Özbek ve ben, bir gömüde Osmanlı padişahları için özel hazırlanan tılsımlı gömleklerden birinin tıpkısını bulan ve İstanbul’u kadim bir düşmanlıktan korumak üzere görevlendirildiğini anlayan bir delikanlının hikayesini TV dizisi veya sinema filmi senaryosu olarak yazdık. O zamanlar bir prodüksiyon şirketim vardı, ulusal kanallara TV dizi projeleri hazırlıyordum. Bu senaryoyu hayata geçirmek için neredeyse tüm kanallarla irtibata geçtim. Ancak ne dizi ne de filmin çekilmesini sağlayabildim. 2016 yılında bu eşsiz hikâyeyi roman olarak yazmaya karar verdiğimde aklıma Netflix gibi bir dünya devi tarafından ilk Türk dizisi olacağı hiç gelmedi, doğrusu.

Efsaneleri anlatması dikkat çekti n Siz mi onlarla irtibata geçtiniz yoksa onlar mı size ulaştı? “Karakalem ve Bir Delikanlının Tuhaf Hikâyesi” basıldıktan sonra yakın arkadaşım Didem Oğuz ve Binnur Karaevli romanı okudular. Binnur Karaevli romanımı Netflix’e sunmak için çalışmalara başladı. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Meğer Netflix de ilk Türk orijinal dizisi için özgün, dinamik bir içerik arıyormuş. Osmanlı tarihini, İstanbul efsanelerini anlatan bu roman dikkatlerini çekti. n Netflix’in hemen tüm yapımlarında belli değer yargıları ve ortak dil bütünlüğü var. Sizin açınızdan bu önceliklerin Türk kültürü ile uyuşmazlık taşıyan yönleri var mıydı? Açıkçası konu Netflix olunca akan sular durdu. 190 ülkede, 150 milyon abone demek her coğrafyada milyonlarca insan Türkiye’yi tanıyacak demekti, bu. Romanım ulusal bir TV kanalında dizi yapılacak olsa itiraz edebileceğim her konuya sıcak yaklaştım.



Hakan isimli kahramanın hikâyesinin anlatıldığı dizi, İpek Gökdel’in ‘Karakalem ve Bir Delikanlının Tuhaf Hikâyesi’ isimli kitabını kaynak edinmiş.

Tılsımlı gömleklerin sırrı

Kitabı yazım sürecinde hangi kaynaklar üzerinde araştırma yaptınız?

Öncelikle Doç. Dr. Hülya Tezcan’ın “Tılsımlı Gömlekler” üzerine yazılmış eşsiz eserini, Yavuz Sultan Selim Han hakkında yazılmış hikâyeleri defalarca okudum. Ama en çok da İstanbul’un gizemli efsanelerini ve şehrin tarihini inceledim. Tılsımlı gömlekler, Topkapı Sarayı Müzesi’nin en esrarengiz koleksiyonudur. Osmanlı sultanlarının savaş kazanmak, nazardan korunmak, şifa bulmak gibi sebeplerle giyindikleri tılsımlı gömleklerin üzerindeki motifler hâlâ çözümlenebilmiş değil. Yalnızca şifreler değil, kumaşların nasıl olup da 8 bin çözgü ipiyle dokunduğu da ayrı bir muamma, başlı başına bir gizem. Tılsımlı ya da Şifalı Gömleklerin üzerindeki ayet, dua, sembolleri işleyen âlimler, eşref saatinde başlanmasını sağlayan müneccimler, nakkaşlar... yani araştıracak çok şey vardı.

Dizinin çekim sürecinde yapım ekibinde birtakım değişiklikler yaşandı, ama ortaya bütünlüklü bir iş çıktığını görüyoruz. Diziye sizin katkınız ne düzeydeydi? Ben romanımı emin ellere teslim edip kenarda bekledim. Doğrusu da buydu. Çünkü ilk Türk Netflix dizisinin senaryo ekibinde olsaydım, ilham olan romanın yazarı olarak hassaslaşabilirdim.

190 ülkede izlenecek

Ayasofya tarihi açıdan çok önemli bir yapı. Sizin için kişisel olarak nasıl bir önemi var? Hikâyenizde yer verme sebebiniz nedir?

Ayasofya iki bin yıllık bir mabet ve İstanbul tarihinin mihenk taşı. Ama daha önemlisi şehrin fethiyle el değiştirmiş bir sembol. Bu sembolü geri kazanmak isteyenlerle çevrili, etrafımız.

Terör saldırıları sebebiyle son dönemde İstanbul’a gelen turist sayısında bir azalma yaşandı. Bu açıdan dizinin Türkiye’ye turizm anlamında ne gibi bir katkısı olabilir?

Düşünsenize 190 ülkede milyonlarca insan bizi anlatan bir fantastik dizi izliyor, şu an. Kapalıçarşı’yı, camilerimizi, tarihi yarımadayı, efsanelerimizi, padişah gömleklerini öğreniyor. Elbette katkısı olacaktır.


Karakterler bu toprakların tiplemesidir

Ana karakter kitapta Anadolu’dan gelen bir genç olarak tasvir ediliyor, ama dizide böyle bir durum yok. Bunun sebebi nedir?

Ana mekân İstanbul da ondan. Tamamen İstanbul’a odaklanılmış, İstanbul’u dizinin en önemli ögesi haline getirerek çok doğru bir şey yapmış, senaristler. n Romanınızın ana karakterini yaratırken esinlendiğiniz Türk veya yabancı kahramanlar veya destanlar nelerdi? Romanın ana karakteri bu toprakların özgün tiplemesidir. Tüm kahraman öykülerindeki gibi evrensel bir yolculuğu olsa da, o bu toprakların süperkahramanıdır.

Ergenekon ve Dede Korkut

 Kitaptan önce Türk tarihi ve kahramanlık öyküleri ile nasıl bir ilginiz vardı?

Aslında her zaman tarihimize ve destanlara ilgim vardı. Ergenekon Destanı, Dede Korkut Masalları, Göktürk mitolojisi hep ilgimi çekmişti. Ama şimdiki kadar derinlemesine bir çalışma yapmamıştım. n Kitap ve dizi arasındaki farklılıklar hakkında yorumunuz nedir? Siz diziyi nasıl buldunuz? Bir roman okuruyla ile bir dizi seyircisinin profili değişkenlik gösterir. Örneğin dizide daha fazla karaktere ihtiyaç duyulur. Ama en önemlisi Netflix dünya seyircisine hitap edeceğinden romandaki bazı ögeler evrensel hale getirilmeliydi. Nihayetinde Arjantin’deki bir delikanlı da izleyecek, Kore’deki genç kız da, Norveç’teki biri de... Ben diziyi izleme fırsatı bulamadım, maalesef. Sadece gala gecesi birinci bölümü izleyip yurtdışına seyahate çıktım. Yarın oturup tamamını izleyeceğim.

İkinci sezona hazır

Dizideki genç karakterler ilk bakışta günümüz gençlerinin yaşadığı değer çatışkıları, manevi boşluk gibi sorunlara sahipler, bu açıdan karakterlerinizin Türk gençlerine bir mesaj verme niyeti de var mıydı?

Romandan yola çıkarak cevap vermem lazım bu sorunuza. “Karakalem ve Bir Delikanlının Tuhaf Hikâyesi”ni okuyan her genç tarihimizi ve jeopolitik önem taşıyan topraklarımızın değerini anlayabilir. İstanbul’un dünya siyasi ve dinler tarihinde ne kadar önemli bir yeri olduğunu kavrayabilir. Amacım da buydu, açıkçası. Her Türkiye Cumhuriyeti gencinin öğrenmesi gereken bir tarihimiz, koruması gereken değerlerimiz var. Geçmişini bilmeyen geleceği kurgulayamaz.

 Karakalem’in devam romanı ve dizinin ikinci sezonuyla ilgili gelişmeler neler?

Serinin ikinci romanı “Kayıpbey Efsanesi” Ocak 2019’da raflarda olacak, inşallah. Muhafız’ın ikinci sezonu ise çekildi ancak yayın tarihini sadece Netflix biliyor. Ben de merakla ikinci sezonu bekliyorum.