Urla ve Karabağlar’dan kadınlar seslendi: Tarlalar satılmasın tencereler kaynasın

Urla ve Karabağlar’da tonlarca üzüm, bamya, enginar ve börülceyi tabaklarımıza ulaştıran kadınlar, tarlaların satılmaması için seslendi. Üreten kadınların kooperatifleşme öykülerini dinledik.

Olcay Büyüktaş

Türkiye, cumhuriyetin ilk dönemlerinde hayata geçen ancak zamanla işlevsizleştirilen kooperatifçiliği yeniden keşfetmeye başladı. Dünyada tarımsal üretimde önemli bir paya sahip olan üretim ve satış kooperatifleri, Türkiye’de özellikle kadınların ellerinde yeniden işitilir oldu.

İzmir’in Urla ve Karabağlar bölgesinde iki kadın kooperatifi tonlarca üzüm, enginar, bamya ve börülceyi ülkenin pek çok noktasına, oradan da mutfaklarımıza gönderiyor. Hem de coğrafi işareti olan ürünlerin, üretimden paketleme ve satışa kadar her aşaması bilinçle yapılarak...

Sabahın erken saatinde Karabağlar Kavacık köyü yakınlarında zor bir yolun sonunda varılan bir üzüm bağı... İnişli çıkışlı bir coğrafya, geniş sergilere yayılmış kimi yeşil/sarı kimi siyah üzümler kurutuluyor. Bir yandan iri iri üzümlerden oluşan büyük salkımlı bağlar... Sabahın serinliğinde bizi karışlayan Kavacık Kadın Kooperatifi Başkanı Nurten Özkan ve kooperatifin diğer üyelerinin yüzleri de gülüyor, gözlerinin içi de...

ERKEKLER KARŞI ÇIKTI

Kooperatifin 1960’lı yıllarda kurulmuş olduğunu, o dönem yalnız erkeklerin üye, söz ve karar sahibi olduğu kooperatifin yıllar içinde işlevsiz hale geldiğini anlatan Nurten Özkan, “Sonra 2014 yılında Kadın Dayanışma Vakfı’ndan teklif geldi. Yola çıktık. Erkekler karşı çıktı. ‘Bizim yapamadığımızı siz mi yapacaksınız’ dediler. 2016 yılında da Metro ile tanıştık. Yedi kadın üreticiyle yeniden kurduk. Şimdi 50’ye yakın üyemiz var. 60 ton sofralık üzüm üretiyoruz. Burada üretimin yanı sıra paketleme, etiketleme, ürünlerden yan ürünler elde etme gibi pek çok şeyi öğrendik, ürettik satıyoruz” sözleriyle özetliyor yapılanları. 

Kadınları işin içine daha çok katmak için erkeklerin oturduğu kahve ile yan yana olan kooperatif binasının arasına tahtadan bir perde yaptıklarını da sözlerine ekleyen Özkan, kadınların işlerine sahip çıktıklarını, evlerine yüzleri gülerek gittiklerinin altını çizdi. Üretim kapasitelerinin kısa sürede arttığını aktaran Özkan, “Kavacık üzümü yetiştiriyor ve Metro Türkiye ile bu ürünlerimizi raflarda tüketicilerle buluşturmak için işbirliği yapıyoruz. Metro Türkiye aynı zamanda ambalajlama, etiketleme, paketleme gibi noktalarda da gerekli standartları karşılayabilmemiz için bizlere rehberlik yapıyor. Bu işbirliğimiz neticesinde artırdığımız üretim kapasitemiz ve gelen olumlu geri dönüşler bize daha çok şevk ve çalışma hevesi veriyor” dedi.

ÜRETMEYİ BİLİYORUZ AMA SATMAYI BİLMİYORUZ

Yazıya ana başlığı veren ise 172 üyeli Urla Kadın Kooperatifi... Burada üye kadınların yanı sıra kendileri üreten kadınlara da satış desteği veriliyor. Buranın özellikle sakız enginarı, kınalı bamyası ve börülcesi ilgi görüyor. Kooperatifin başkanı Urla’nın ilk kadın belediye başkanlığını da yapmış Sibel Uyar. Geçen dönem aday gösterilmeyen Uyar, çalışma alanı olarak kooperatifleri seçmiş. “Bizler özellikle pandemide hem üreticiye hem tüketiciye önemli bir pencere açtık. Pandemide internetten satışı öğrendik. Metro Türkiye, önemli rol oynadı. Bizler üretmeyi biliyoruz ama satmayı bilmiyoruz. Oysa buralar sırf bereket. İnsanlar doğru yönlendirilmediği için ve beton severler çok olduğu için millet tarları satıyor. Bizler, üretmek ve satmak istiyoruz. Başka bir yere evrilmek istemiyoruz. Urla’nın tarlaları satılsın istemiyoruz” diyen Uyar, kooperatif üyelerinin tamamının kadın olduğunu da sözlerine ekledi. 

Bamya üreticisi Nur Baltacı da kızının pandemide kendisine yardım ettiğini, kazandığı para ile bilgisayarını alarak okuluna devam ettiğini vurguladı. Baltacı, evlerin arasında kalmış tarlasında ürettiği bamyaları nisanda ektiğini 2.5 aylık hasat ve sulamadan sonra hazirandan eylüle kadar hasat ettiğini anlattı. Baltacı, “Bakın etraf nasıl ev ve site olmuş halbuki biz tarlamız satılsın istemiyoruz” sözünü içtenlikle yineledi.

TATLAR KAYBOLMASIN

Gıdaların tarladan sofraya yolculuğunu izlemek ve “Tabağında ne var” projesiyle kooperatiflerle işbirliğine giden Metro Türkiye, ürün güvenliği ve coğrafi işaretli ürünlere dikkat çekti. 21 yıldır Metro grupta görev yapan ve bir süredir Metro Türkiye üst yöneticiliğini üstlenen Sinem Türüng, yerel üretimin önemine inandığını, yalnız alıp satmak değil, Türk mutfağının geleneksel tatlarını yeni nesillere de aktarmak istediklerini dile getirdi. 

Marketlerde satılan tarımsal ürünlerin Hollanda’da yüzde 98’inin, Avrupa ülkelerinde ortalama yüzde 50’sinin kooperatiflerden alındığını bilgisini veren Türüng, Türkiye’de bu oranın binde 4 olduğunu, bu nedenle kooperatifçiliğin geliştirilmesi gektiğinin altını çizdi. Kadın kooperatiflerini önemsediğini ve özellikle onlara işbirliği yaptıklarını anlatan Türüng, kadına desteğin sağladığı dönüşümün hızlı ve tekli olduğunu söyledi.

Metro Türkiye, işbirliği yaptığı kooperatiflerden yerel tohumla üretilen ürünlere yüzde 100 alım garantisi veriyor. Tedarikçilerin yüzde 99’u yerelden oluşuyor. Mağazalarında satılan meyve sebzenin yüzde 98’i Türkiye’de üretiliyor. 800’ün üzerinde üretici ve kooperatif ile işbirliği sürdürüyor.