Türkiye'nin ayak izi limiti aştı

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, Türkiye'nin Ekolojik Ayak İzi Raporu'na ilişkin değerlendirmesinde, ''''Limit aşımı yapıyoruz. Türkiye'nin tüketim düzeyi, dünya genelinde kişi başına düşen doğal kaynak kapasitesinin yüzde 50 üzerinde'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Küresel Ayak İzi Ağı (GFN), MAVA (Foundation Pour la Nature) Vakfı ve Garanti Bankasının desteğiyle WWF-Türkiye tarafından hazırlanan ''Türkiye'nin Ekolojik Ayak İzi Raporu'', Salt Galata'da düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.

Toplantıda konuşan Bayar, 1998 yılından bu yana hazırlanan ''Yaşayan Gezegen Raporu''nun WWF'nin doğa stratejisine yön veren bir çalışma olduğunu belirterek, bu çalışmayla dünyanın biyolojik arzını ve insanoğlunun bu kapasiteden yaptığı talebi ölçerek gezegenin durumu hakkında önemli sonuçlara ulaşıldığını söyledi.

Bayar, ekolojik ayak izi incelemesini Türkiye ölçeğinde gerçekleştiren WWF-Türkiye'nin ülkenin ekolojik bilançosunu çıkardığını ifade eden Bayar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Ekolojik ayak izi, Türkiye için ilk kez hesaplandı. Sonuç olarak limit aşımı yaşıyoruz. Türkiye'nin tüketim düzeyi, dünya genelinde kişi başına düşen doğal kaynak kapasitesinin yüzde 50 üzerinde. Dünyadaki bütün insanlar Türkiye'deki gibi yaşasa, bu tüketim tarzıyla, dünyanın sunduğu arzdan yüzde 50 daha fazla arza ihtiyacı var demektir. Bir Amerikalı'nın yaşadığı gibi yaşamaya devam etsek dünyanın 4,5 yeni gezegene ihtiyacı var. Bu sürdürülebilir bir resim değildir."

Sanayileşme hamlesinin söz konusu açığın en büyük sebeplerinden biri olduğunu vurgulayan Bayar, ''1997-2007 arasındaki yaklaşık 50 yıllık eğilimlerin incelendiği raporumuzda, bu dönemde yaşadığımız nüfus artışı ve sanayileşme hamlesi, söz konusu açığın en önemli nedeni. Ekolojik ayak izimizdeki en önemli paya sahip olan karbon emisyonlarındaki hızlı artış, gelişmekte olan ülke olmasına rağmen Türkiye'nin çözüm üretmesi ve önlem alması gereken en önemli konu olarak karşımıza çıkıyor'' diye konuştu.

Bayar, ekolojik ayak izi hesaplarının bankacılıktaki hesap özetine benzediğini dile getirerek, şunları kaydetti:

''Yani bu ekolojik bütçemizi aşıp aşmadığımızı gözler önüne serer. Dünyadaki çevresel krizi bir anlamda yaşadığımız finansal krize benzetiyorum. Kaynaklarımızın ötesinde yaşama gibi, doğadan yaptığımız talebimiz de imkanlarımız ve kaynaklarımızın çok ötesinde olduğu için benzer bir krizi yaşıyoruz ama sorunu göremeyebiliyoruz. Limit aşımına son vermek için aynı zamanda biyolojik kapasiteye yatırım yapmak ve üretken alanları artırmak gerekiyor.''


Diğer konuşmalar

WWF-Türkiye'nin Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, raporda çıkan sonucun Türkiye'de mevcut tüketim ve kaynak kullanımının sürdürülebilir olmadığı ve kaynak açığının giderek arttığını söyledi.

Kalem, 1961 yılında 29 milyon olan Türkiye nüfusunun 2007 yılında 73 milyona ulaştığını, probleminde temel olarak bundan kaynaklandığını savunarak, ''Sonuçta karşımıza çıkan resim, Türkiye'nin mevcut kapasitesini aşan bir ayak izi büyüklüğü'' dedi.

Türkiye'nin mevcut durumu aynen devam ettirmesi halinde ekolojik ayak izinin yüksek oranda artacağını ve biyolojik kaynak kapasitesinin düşeceğini anlatan Kalem, alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı:

''Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) ve İnsani Gelişme Endeksi gibi yalnız ekonomik donelere dayanan değerlendirmeler, sürdürülebilir bir kalkınmayı sağlamıyor. Artık ekolojik ayak izi gibi verileri de bu değerlendirmelere dahil etmemiz, ekonomik büyüme hedeflerimizi çevresel sürdürülebilirlikle bütünleştirmemiz gerekiyor. Kaynakların verimli kılınmasını sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi çok önemli. Ekosistem hizmetleri de fiyatlara (faturalara) dahil edilmeli. Doğada yeni koruma alanları oluşturmamız ve sahip olduğumuz alanları daha iyi korumamız gerekiyor. Özellikle iş dünyası ve hükümet açısından siyasi düzeyde karar vericilerin ve piyasa aktörlerinin, yeşil büyüme anlayışını geliştirmede üstleneceği rol çok önemli. Bireyler de birer tüketici olarak pazarda yapacakları tercihlerle pazarı yönlendirme gücüne sahipler. Yeşil yatırımlar için teşvik mekanizmalarını geliştirmek gerekiyor.''

GFN Başkanı Mathis Wackernagel da yaşanan yeni çağın ''kaynak kısıtlamaları çağı'' olduğunu vurgulayarak, ''Ekolojik ayak izi dediğimiz araçla, kaynakları nasıl kullandığımızı tespit ediyoruz. Dünya yüzeyinin yüzde 18'i biyolojik olarak verimli arsayla dolu. Yüzde 67'si ise sudan oluşuyor. Ekolojik ayak izi tespitiyle yaptığımız, elimizde olana bakıyoruz, ki biz buna bio-kapasite diyoruz. Ekolojik ayak izimiz de para gibi. Ne kadar kazandığımızı bilirsek, ne kadar harcamamız gerektiğini biliriz'' şeklinde konuştu.

WWF Doğa Koruma İletişimi Direktörü Richard McLellan ise dünyadaki ekolojik ayak izini azaltmayı ve biyolojik çeşitlilik ile kaynakları arttırmayı amaçladıklarını söyledi.