TL'nin 84 yıllık öyküsü
Türkiye Cumhuriyeti kağıt paraları 84 yıllık tarihi geçmişe sahip.
cumhuriyet.com.trPara icat edilmeden önce deniz kabuğundan kıymetli metallere kadar çeşitli malların değişim aracı olarak kullanıldığı, tarihi kayıtlara göre M.Ö 118 yılında Çinlilerin deri para kullandığı, ilk kağıt paranın M.S 806 yılında yine Çin'de ortaya çıktığı para tarihinde Türkiye Cumhuriyeti kağıt paraları 84 yıllık tarihi geçmişe sahip.
Batıda kağıt paraların basılması ve kullanılması 17. yüzyılın sonlarına rastlarken, ilk kağıt paranın 1690'lı yıllarda ABD'de Massechusetts Hükümeti, İngiltere'de ise ''Goldsmiths''ler tarafından basıldığı ve dolaşıma çıkarıldığı, 1694 yılında İngiliz Merkez Bankası ve daha sonra diğer ülke merkez bankalarının kurulması ile de yaygınlaştığı biliniyor.
Basıldığı dönemin sosyo-ekonomik yapısının izlerine de sahip olan para tarihi, aynı zamanda bir iktisadi analiz özelliği ile sosyo-ekonomik tarihin yansıması özelliği de taşıyor. Bu bağlamda, Cumhuriyet dönemi kağıt paraları da üzerlerinde bulunan resimlerden dolayı çıkarıldığı zaman için önemli izleri ve mesajları üzerinde barındırıyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk olarak 1927 yılında piyasaya sürülen kağıt paralar, artık günlük hayatımızın değişmez unsuru olurken, Türkçe Latin harfli olarak tasarlanan ilk kağıt para 5 liralık kupür olarak 15 Ekim 1937'de basıldı. Dolayısıyla Türkçe harflerle basılan kağıt paraların hayatımızda 84 yıllık bir geçmişi var.
1937'de 1. emisyon paraların yerine 2. emisyon paralar geçmeye başladı
Türk Nümismatik Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Güçlü Kayral'ın hazırladığı çalışmaya göre; Cumhuriyetin ilk kağıt parası 5 Aralık 1927 tarihinde piyasaya sürüldü. Eski harfli birinci emisyon kağıt paraların, planlandığı gibi çıkarıldıktan 10 sene sonra 1937 yılında değiştirilmesi gerekiyordu.
İkinci emisyon kağıt paralar sadece Türkçe Latin harfli olarak tasarlandı. 15 Ekim 1937 tarihinde, ilk olarak 5 liralık kupürün piyasaya verilmesiyle eski harfli 1. emisyon paraların yerine 2. emisyon paralar geçmeye başladı.
2. emisyonun kupürleri 1, 2½, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1.000 olarak tasarlanmıştı. Bu defa, 1. emisyondan farklı olarak 2½ liralık kupür de kullanıma alınacaktı. Bu arada madeni paralar da 1, 5, 10, 25 ve 50 kuruş olarak tedavüldeydi. 1937 yılında alınan karar doğrultusunda 1 liralık kupür, kağıt paradan madeni paraya çevrilmiş ve tedavüle 1 liralık gümüş sikkeler çıkarılmıştı. Numunesi hazırlanan 1 liralık kağıt paralar ise hiç bastırılmadı.
1937 ve 1938 yıllarında yeni emisyonun 5, 10 50 ve 100 liralıkları tedavüle verildikten sonra Atatürk'ün ölümü ve yerine İsmet İnönü'nün geçmesi üzerine 2. emisyona geçiş işi değişikliğe uğradı. 1939 senesinde tedavüle verilen 500 ve bin liralıkların planlanan miktarının bir kısmı aynı klişe ve renklerde olmasına rağmen Cumhurbaşkanı olarak İnönü'nün resimleri ile yeniden bastırılıp piyasaya verildi.
Savaş ve bozuk para ihtiyacı nedeniyle ufak kupür istendi
1939 senesi Eylül ayında Avrupa'da patlak veren savaşın genişlemesi ve daha ileri boyutlara varması ihtimalinin uzak olmadığını değerlendiren Merkez Bankası, hükümete başvurarak banknot mevcutları ve ihtiyatları üzerinde hazırlık yapılması ve bozuk para ihtiyacını gidermek için ufak kupür basılması için izin istedi. Gelen olumlu cevap üzerine tedavülde bulunan banknotları basmış olan Thomas De La Rue'dan telgrafla bir teklif istendi ve matbaaya sipariş verildi.
Bu matbaanın tercih edilmesindeki sebep, para kalıplarının matbaanın elinde hazır olduğu düşüncesiydi. Ancak, Cumhurbaşkanı resim ve filigranının değişimi için mevcut kalıplar üzerinde değişiklik yapılması gerekmekteydi. Ufaklık ihtiyacını gidermek için yeni tasarlanan 50 kuruşun kalıplarının da sıfırdan hazırlanması gerekiyordu. Bu 50 kuruşların siparişi de yine İngiltere'deki Bradbury Wilkinson firmasına verilmişti. Bu gecikmelerden ötürü siparişlerin teslimi 1941 senesi başına uzatılıyordu.
Batan gemilerde zayi olanların yerine tekrar basıldı
Bu sırada, Fransa ve İtalya savaşa girmiş, Akdeniz deniz taşımacılığına uygun olmayan bir hale gelmişti. Paraların sevkıyatı için Kap ve Kızıldeniz yolu tek güvenli seçenek olarak görülüyordu. Paraların basılacağı matbaalar artık savaş bölgesi içindeydi. Kısa bir süre sonra, Londra'nın Almanlar tarafından bombalanması sonucunda Thomas de la Rue matbaası da isabet aldı ve düzeni bozuldu.
Bu şartlar altında muhtelif kıymetteki banknotlardan öncelikle 100 milyon lira değerinde İnönü resimli 500 ve bin liralık kupürlerin hazırlanmasına karar verildi. Basımı tamamlanan paralar, 30 Temmuz 1940 tarihinde vapura yüklenerek Süveyş yolu ile 3,5 ayda İstanbul'a getirildi. Bunun ardından 5 milyonluk 1 liralık, 200 milyonluk 100 liralık ve 25 milyon kupür 50 kuruşluk kağıt para üretilerek Ekim 1940'da iki gemiyle yüklenerek yola çıkarıldı.
Yeni 1 liralık kupürleri taşıyan Fabian adlı gemi yola çıkar çıkmaz, İnönü resimli eski 100 liralık ve yeni 50 kuruşluk kupürleri taşıyan City of Roubaix gemisi ise 5 ay yollarda kaldıktan sonra Yunanistan'ın Pire limanında kazaya uğrayarak battı.
Bunun arkasından, Fabian gemisinde zayi olanların yerine tekrar basılan 7 milyon liralık 1 liralık, yeni 50 kuruşlukların bakiyesi 15 milyon kupür ve 194 milyon liralık İnönü resimli eski 50 liralık kupür İstanbul'a sevk edildi.
Ancak, bu partide gelen 50 liralık ve 50 kuruşluk kupürler hiç bir zaman tedavüle verilemedi. Çünkü, 50 liraların 126 bin kupürü, matbaanın bombalanması sonucu çıkan yangında zayi olmuş ve kalanlarının eksik şekilde kullanılması mümkün değildi.
50 kuruşlar, Pire'deki kaza sonrasında halkın eline geçince tedavüle verilemedi
50 kuruşlar da tedavüle verilemedi. Çünkü Pire'deki kaza sonrasında paralar yerli halkın eline geçti. Haber, Ankara'ya telgrafla ulaştığında Başbakanlık hemen konuyu ele alarak yaptığı acil bir açıklama ile bu banknotların tedavülünden vazgeçtiğini duyurdu. Konu, aynı zamanda Yunan makamlarına da bildirildi. Batıktan çıkarılıp Yunan makamların eline geçebilen paralar Türk hükümetine teslim edildi.
Kağıt paraların basım ve tedarikinin yarattığı sorunlar ve dışa bağımlılık, hükümeti paraların ülke içinde basılması imkanlarının araştırılmasına yönlendirirken, kağıt paraların Türkiye'de basımı her ne kadar arzu edilse de savaş sebebiyle bir yandan bankalardan yüklü miktarda para çekilirken, yerli basım paraların piyasaya verilmesinin paranın itibarını sarsacağı endişesi vardı. Hangi emniyet tedbiri alınırsa alınsın, içeride olmasa da dışarıdan sahte para gelebileceği düşünüldüğünden basım işinden vazgeçildi.
Bu sırada, tüm dünyayı sarsan savaş şartları altında Türkiye zor günler geçirmekteydi ve paraya her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardı. Bu defa, deniz aşırı ülkeler yerine, Almanya'daki matbaalarda para basılması değerlendirildi. Berlin'deki Reichsdruckerei matbaasına önce 10 ve 100 liralıklar, ardından da 50 kuruşluk kupürler bastırıldı.
Merkez Bankası bilgisi dışında seriler piyasada görüldü
Bu süreçte ilginç bir olay yaşandı. Berlin'de bastırılan 100 liralıklar A, B, C, D şeklinde dört seride ve 9 milyon adet olarak sipariş edildi. Teslim edilen banknotlar, 15 Ağustos 1942 tarihinde tedavüle verildi. Birkaç sene sonra, Merkez Bankası'nın bilgisi dışında E, F, G, H, J serileri piyasada görülmeye başladı. Merkez Bankası, ani bir müdahale ile 25 Nisan 1946 tarihinde bu paraları tedavülden kaldırdı.
Olayın ardından Almanya matbaasıyla bir daha çalışılmadı ve 1946-1948 arasında piyasaya sürülen 3. emisyon paraların büyük kısmı ve 4. emisyon paraların tamamı Amerika'da American Banknote Company matbaasında bastırıldı.
2, 3 ve 4. emisyon İnönü resimli paralar, savaş ve sonrası ekonomik şartlar gereği diğer emisyonlardan farklı bir tedavül işlemiyle piyasaya verildi.
14 Mart 1947 tarihinde hükümet bir karar alarak geçerlilikleri devam eden Osmanlı Bankası banknotlarının 1 Nisan 1947 tarihinden itibaren 1 sene içinde altın karşılığı ödeneceğini duyurdu. Bu kararla, Cumhuriyetin Osmanlı'dan devraldığı son kağıt paralar da kuruluşunun 25. senesinde tedavülden alınmış oldu.
Türkiye, 1 milyon liralık banknotla 1995'te tanıştı
7. emisyonun devamı olarak arka arkaya 5 bin, 10 bin, 20 bin, 50 bin, 100 bin, 250 bin ve 500 bin liralık çok sıfırlı banknotlar basıldı. 1995 yılında ise Türkiye 1 milyon liralık banknotla tanıştı. Artık bin lira madeni para bile değildi.
1990'lı yıllara girildiğinde milyonluk kağıt para da yeterli gelmedi ve 5 milyon, 10 milyon ve 20 milyon liralık banknotlar tedavüle çıkarıldı. Yeni milenyuma girildiğinde Türk parasının birimi ''milyon lira'' olmuştu.
Sıfırların yarattığı karmaşadan kurtulabilmek adına 2000'li yıllara girer girmez iki aşamalı bir para reformu planlandı. Bu reform, Türkiye'de ilk defa paradan sıfır atma operasyonu gerçekleştirecekti. Bu amaçla, öncelikle 28 Ocak 2004 tarihli ve 5083 sayılı ''Türkiye Cumhuriyetinin Para Birimi Hakkındaki Kanun'' çıkarıldı. Ardından reformun birinci adımı olarak 1 Ocak 2005 tarihinde altı sıfır atılarak 8. emisyon paralar piyasaya sürüldü.
8. emisyonun birimi Yeni Türk Lirası olurken, 5, 10, 20, 50 ve 100'lük kupürlerden oluştu. 1, 5, 10 ve 20 liralık kupürler, halkın 20 senelik bol sıfırlı para alışkanlığından kurtulup sıfırsız Yeni Lira'ya kolay adapte olabilmesi için grafik tasarım olarak 7. emisyonun eş kupürleriyle aynı yapıldı. 50 ve 100 liralık kupürler ise yeni tasarımlar oldu.
Türk lirasından 6 sıfır atılmasıyla 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren Yeni Türk Lirası'na geçiş gerçekleşti. Ekonomik istikrarın kalıcı olması yönünde bir kararlılık ifadesi, bir simge olarak kabul edilen bu karar, ulusal nitelikli bir proje olarak tanımlandı.
Projenin iletişim kampanyası kapsamında çok sayıda bilgilendirici nitelikte afiş, broşür ve kitapçık basılarak dağıtıldı, aynı zamanda televizyon ve radyo tanıtımları yapıldı.
9 emisyonda 24 farklı kupürde ve 126 tertipte kağıt TL kullanıldı
5083 sayılı Kanun'un birinci maddesi, Bakanlar Kuruluna Yeni Türk Lirası'ndaki ''yeni'' ibaresini kaldırmak için yetki veriyordu. Planlanan reformun ikinci ve son aşaması olarak bu yetki kullanıldı. 1 Ocak 2009 tarihi itibariyle Yeni Türk Lirası banknotların tedavülden kaldırılmasına karar verildi. Karar 5 Mayıs 2007 tarihinde resmi gazetede yayınlandı. Ayrıca kaldırılacak banknotların yerlerine 9. emisyon Türk Lirası paraların piyasaya verileceği duyuruldu.
Günümüzde de kullanılan 9. emisyon Türk Lirası banknotlar 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren yeni tasarım, boyut ve güvenlik özellikleriyle piyasaya verildi.
Bu emisyon kupürleri 5, 10, 20, 50, 100 ve 200 liralıklardan oluşurken, bu emisyonda diğer bir yenilik de 200 liralık kupürün ilk defa kullanıma alınması oldu.
Cumhuriyet tarihi boyunca, 1928 yılına kadar kullanılan Osmanlı evrak-ı nakdiyeleri ve 1948 yılına kadar kullanılan Osmanlı Bankası banknotları dışında, 9 emisyonda 24 farklı kupürde ve 126 tertipte kağıt Türk Lirası kullanıldı.
Her dönemin izlerini taşıdı
Üzerlerinde bulunan resimlerden dolayı çıkarıldığı zamanın izlerini taşıyan Cumhuriyet dönemi kağıt paralarından 1. emisyon kağıt paralar üzerinde kanunla belirlenmiş özel resimler bulunuyordu. 1 liralığın önünde Atatürk'ün ''milletin efendisidir'' dediği çift süren bir köylü ve arkasında Meclis binası yer alıyordu. 5 liralığın önünde ise Türk milliyetçiliğinin sembolü bozkurt ve Meclis Binası, 10 liralıkta da bozkurtla beraber Ankara kalesi, bin liralıkta ise Cumhuriyetin en önemli atılımlarından demiryolu resmedilmişti.
2. emisyon paralar anıtlar ön plana çıkarılıyordu. Ayrıca Anadolu'nun merkezi başkent Ankara vurgusu, kalesi ve keçisinin resimleriyle kullanıldı.
3. emisyonda binalardan vazgeçilerek köylü figürleri, en önemli ihraç kalemlerinden biri olan üzüm, sanayileşmeyi anlatan sanat okulunda makina başında çalışan öğrenciler ve cumhuriyetin ilk yıllarında oldukça faal olan izciliği özendiren figürler yer aldı.
Takip eden emisyonlarda tarihi yerler, devlet binaları ve Türk büyüklerinin resimleri kullanıldı. Bunlardan farklı olarak sadece üç kupürde Cumhuriyet döneminin en önemli yatırımları resmedildi. 6. emisyonun son parası olan bin lirada Boğaziçi Köprüsü, 7. emisyon 5 bin liralarda Afşin-Elbistan Termik Santrali, 7. emisyon 1 milyon lira ve 8. emisyon 1 YTL'lerde Şanlıurfa Atatürk Barajı resimleri kullanıldı.
Bin Osmanlı Lirasının karşılığı bin reşat altın
Türk Nümismatik Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Güçlü Kayral, yaptığı açıklamada, şu anda eski paralar arasında bilinen en değerli paranın birinci emisyonun bin lirası olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Türk kağıt paraları içinde en kıymetli olanı eski harflerle basılmış, 1927 yılı sonunda piyasaya verilmiş bin lira. Bin lira, o zaman çok büyük bir para... Onun muadili olan bin Osmanlı Lirasının karşılığı bin reşat altınıydı. 1927 yılında tedavüle çıkan bin lira, o zamanlar evler, hanlar, hamamlar alınabilecek alım gücüne sahip bir paraydı. 1937 yılında da yeni Türkçe harflerle basılmış paralar tedavüle çıktı ama ilk bin lira az basıldı. 16 bin civarında basıldı. Geri dönmeyen 23 tane... Bunun 16 tane olduğunu da söylüyorlar. Yani Merkez Bankası'na teslim olmayan, piyasada kalan... Ama bilinen 6-7 tane var. En son müzayedeye çıktığında 250 bin liradan satışa çıktı. Alıcısı olmadı, ama el altından satılmış olabileceğini düşünüyorum.''
İnsanın doğası gereği birşeyleri biriktirip saklamaya çok müsait olduğunu ifade eden Kayral, herkesin muhakkak birşeyleri biriktirmekten hoşlandığını, ancak biriktiricilik ile koleksiyonculuk arasında büyük fark bulunduğunu söyledi.
Koleksiyonculuğun bir kültür olduğunun altını çizen Kayral, ''Bizim toplumumuzda genel bir biriktiricilik hakim. Ne olduğunu bilmeden biriktirenler var. Maalesef diğer Avrupa ülkelerindeki koleksiyonerlik düzeyinde değiliz. Bu, koleksiyon kültürünün tam oturmamasından kaynaklanıyor'' dedi.