Teneke evlerin çaresiz yoksulları

İstanbul’da 3 belediyenin ortasında ama ‘sahipsiz’ olan ‘teneke’ mahallesinin sakinleri yaşamak için direniyor...

Seyhan Avşar

İstanbul’da Pendik, Sancaktepe ve Sultanbeyli belediyelerinin tam ortasında, unutulmuş bir mahalle var. Çoğunlukla Roman yurttaşların oturduğu “teneke” mahallede, yaşam, kara kışla birlikte iyice zorlaşmış... Sunta ve sacdan yapılan evleri su basmış. Kar yolları kapatmış... Yoksulluk ve hastalık en çok çocukları vuruyor. Mahalle sakinleri, “Yakacak odunumuz, kömürümüz yok. Çocuklarımız yalınayak geziyor. Kimse ne haldesiniz diye sormuyor” diyor.

Karda çıplak ayaklı çocuklar

İlk durağımız Yongacı ailesinin sunta ve sacdan yaptıkları baraka... Gözümüze ilk çarpan ise karda çıplak ayakla gezen çocuklar. Karanfil Yongacı (44) bizi karşısında görünce, yardım beklediği belediye çalışanları olduğumuzu zannedip seviniyor. Gazeteci olduğumuzu öğrenince ise belki birileri seslerini duyar ümidiyle konuşmayı kabul ediyor. Tek gözlü, tuvaletin olmadığı eve girer girmez yanan sobadan sızan yoğun duman gözlerimizi yaşartıp, nefesimizi kesiyor. Yerde ise çöpten toplananlarla kurulan sofra serili...

‘Kâğıt toplayıcılığı yapıyoruz’

Karanfil Yongacı’nın gelini Hülya Yongacı (24) ise on dört yaşında eşine âşık olup, ailesinin evlenmesine izin vermemesine karşın bohçasını toplayıp kaçmış. İki erkek çocuk annesi olan Yongacı, “Düğünde gördüm eşimi, âşık oldum. Ailem vermeyince kaçtım. Şimdi ise bu haldeyim” diyerek özetliyor hayat hikâyesini. Güzel havalarda kâğıt toplayıcılığı yaptıklarını söyleyen Yongacı, “Hava şu an çok kötü. Kâğıt toplayabilmek mümkün değil. Evimiz çok soğuk oluyor. Yakacak odun bulamadığımız için ne bulursak onu yakıyoruz. O da ısıtmıyor. Duman yapıyor. Suyumuz yok, elektriği ise bir komşudan çektik. Bu şartlarda çocuklarım sürekli hasta oluyor. Sağlık ocağına gidiyoruz ama ilaçları alacak paramız yok” diye anlatıyor.

‘Belediye yardım eder diye bekliyoruz’

Kırk yıldır İstanbulda olduklarını söyleyen Karanfil Yongacı, “Evli iki oğlum var. Evi ortadan ikiye ayırdılar. Biri burada (eliyle gösteriyor), diğeri yan tarafta yaşıyor. Altı torunum var. Birinin kalbi delik. Oğlumla, gelinim onu hastaneye götürdü. Halimiz perişan torunlarımın giyecek çorapları bile yok. Elimiz yüzümüzde belediye yardım eder diye bekliyoruz. Ben kendim için değil, torunlarım için yardım istiyorum” diyor.

 

Çöpten doyuyoruz

Karanfil Yongacı çocuklarını okutamamanın üzüntüsünü yaşıyor. Yongacı: “Ben okuyamadım. Sürünüyorum. Belki ‘çocuklarım okur, büyük adam olur’ dedim. Olmuyor. Bir gün okula göndersem, üç gün gönderemiyorum. Çöpleri geziyorum. Bir şeyler buluyorum. Onlarla doyuruyorum çocuklarımın karnını. Yardıma ihtiyacımız var.”

Hiç okula gitmedi

Aynı evde yaşayan Karanfil Yongacı’nın torunu 14 yaşındaki Songül Yongacı ise hiç okula gitmemiş. Okula gitmek istediğini söyleyen Songül “Okusaydın ne olmak isterdin” sorumuza ise gözleri dolarak “Hiç okula gitmedim ki... Bilmiyorum ne olmak istediğimi. Evde çocuk bakıp, temizlik yapıyorum” diye yanıtlıyor. Yongacı ailesinin evinden biraz uzaklaşıyoruz. Kar çalışması yapılmadığı için yürümekte zorluk yaşıyoruz. Karları temizlemeye çalışan bir grubun, “Bizi düşünen yok. Belediye bizi unuttu. Böyle rezalet olmaz” konuşmalarını duyuyoruz. Mahalle sakinleri gazeteci olduğumuzu duyunca, “Çek abi çek... Rezaleti görsünler. Yollarımız kapalı. Çiçek satmaya çıkamıyoruz” diyorlar. Kadınlar ise, “Geçen gece komşumuz kalp krizi geçirdi. Ambulans gelmedi. Battaniyeler ile hastaneye götürdük” diye isyan ediyorlar. Beş çocuğu olan Elif Poyran (52), “Eşim vefat etti. İki çocuğum hapisteydi. Biri yeni çıktı. Gelinim iki torunumu alıp babasının evine yerleşti. İki ayda bir 500 TL dul aylığı alıyorum. Bu mahalledeki yoksulluk anlatılmaz. Gelip görmeleri lazım” diyor. O sırada bir ses, “Anlattıklarımızı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söyleyin” diye bağırıyor.