Tek adamlığa karşı bir AKP'li

AKP kurucusu ve eski milletvekili Yarbay, partide ‘tek adam’ tartışması sürdüğünü belirterek, ‘Tüzük değişikliği sırasında bu konuda uyardım’ dedi.

Erdem Gül

Tutuklu gazeteciler ve milletvekilleri sorunu tartışılırken, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması ve buna karşı başlatılan CHP’nin Adalet Yürüyüşü ile ilgili AKP içinden farklı bir ses yükseldi. AKP Kurucusu ve eski milletvekili Ersönmez Yarbay, “Milletvekilini seçmeni için, gazeteciyi okuru için korumalıyız. Demokrasi de iktidarı değil muhalefeti korumak için vardır. Milletvekili tutuklatan Meclis’in ağırlığı kalmaz” çıkışını yaptı. Kapatılan FP ve sonrasında da AKP Kurucu Üyesi ve Ankara Milletvekili olan Ersönmez Yarbay, AKP içinde yer almasına karşın, partinin kuruluşundan itibaren parti içi demokrasiyi savunan tutumuyla, farklılığıyla biliniyor. Yarbay, son olarak düşüncelerini, ‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi (Yağmurdan Kaçarken Doluya Tutulmak)’ adlı kitabında dile getirdi. Halen AKP içinde yer alan ancak parti ve ülke içi tam demokrasi isteyen, Yarbay’ın son günlerdeki sıcak tartışmalara ilişkin görüşleri şöyle:

-Vekilini tutuklatan Meclis: Enis Berberoğlu’nun tutuklandığı akşam tesadüfen Meclis Başkanı’nın eski-yeni milletvekillerine iftar yemeği vardı. Ben de eski vekil olarak davetliydim. Ancak bu tutuklama karşısında katılmadım. Çünkü bana göre milletvekilini koruyamayan, tutuklatan Meclis’in bir ağırlığı kalmaz. Meclis, vekili tutuklanınca itibar kaybeder. Ben bu nedenle katılmadım.

-Seçmen dokunulmazlığı: Biz AKP olarak 2016’ya kadar milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yanaşmadık. Bu doğruydu. Devam etmesi gerekirdi. Çünkü milletvekili dokunulmazlığı, vekilin şahsı için değildir. Dokunulmazlık, vekilin seçmeni içindir. Vekili değil onu seçenler içindir. Milletvekilini koruyacaksın ki insanlar dağı çözüm olarak görmesinler. Barışçı, legal siyaset yoluyla çözüm bulunabildiğini görsünler.

-Gazeteciyi tutuklarsanız...: Gazeteci, ceza tehdidi altında olduğu zaman kamuoyu olarak bilgilenemeyiz. Gazeteciye ayrıcalık tanımamızın nedeni halkın bilgilenme hakkı içindir. Bir gazeteci hapse girdiğinde diğer gazetecilerin tamamı, ‘Bunu yazsam mı yazmasam mı, nasıl yazsam’ diye kara kara düşünür ve yazamaz. Gazeteciyi de şahsı için değil, okurlar için korumalıyız. Gazeteciden casus olmaz. Çünkü gazeteci eline gelen bilgi, belge doğruysa yazar. Gazeteciye haber kaynağı da sorulamaz.

-Sanığın hakkı: Milletvekili ve gazeteciyle birlikte hakimsavcılar için de koruma olmalı. Hâkim savcı için geçerli olacak koruma, şahısları için değil, adalet içindir, yargıladıkları sanıkların hakları içindir. Sanığa göre hâkim savcı getirince işin içinden çıkamayız, adaleti sağlayamayaz. Hâkim savcı teminatı, tüm vatandaşların adaleti ve adil yargılanmaları için gereklidir.

-Yürüyüş kazançtır: Demokrasi, iktidarı değil, muhalefeti korumak için vardır. Muhalefeti ortadan kaldırdığınızda demokrasi ortadan kalkar. İktidarlar da muhalefeti kormalı ve kollamalıdır. Kılıçdaroğlu’nun yürümesini normal karşılıyorum. Tepkisini göstermesi hakkıdır. Kontrollü bir şekilde, provokasyonlara meydan vermeden yürümesi normaldir. Olgunluk içinde gerçekleştirilecek bir yürüyüş, demokrasimizin kalitesini artırır. Bu yürüyüşün yapılabilmesi Türkiye için bir kazançtır. Türkiye hızla demokratikleşmelidir. Hükümete de OHAL’i bahane ederek yürüyüşü engellemediği için teşekkür ediyorum.

-Önce tüzüğü değiştirdiler: Biz FP’nin kapatılmasından sonra AKP’yi kurduk. O dönemde beni davet ettiklerinde ben parti içi demokrasi olacaksa kurucu olabileceğimi söyledim. Gerçekten de çarşaf listenin olduğu, parti yönetimlerinin genel başkan değil, parti teşkilatı ve kongrelerde belirlendiği demokratik bir tüzük yazdılar. Ancak iktidara gelir gelmez, hemen olağanüstü kongre toplayıp tüzükteki bu demokratik maddelerin tamamını kaldırdılar. O kongrede ben bu tüzük değişikliklerine tek başıma muhalefet ettim.

Gül ve Arınç'ı uyardım: Şimdi tek adam tartışmaları var. Ben tüzükteki demokratik maddelerin değiştirilmesinin tek adamlığa gidiş olduğunu ta o zaman söyledim. Benim muhalefetimin nedeni de buydu. Hatta bizzat o zaman gidip Abdullah Gül’e de Bülent Arınç’a da bunu söyledim. Onları, ‘Bu değişiklikler tek adamlığa gidiştir. Hep birlikte engel olalım’ diye uyardım. Ancak onlar, ‘Şimdi parti içinde görüş ayrılığı zamanı değil, birlik beraberlik zamanı. Bunların zamanı değil’ diyerek sustular. Şimdi yıllar sonra tek adamlıktan yakınanlara yıllar önce yaptığım uyarıları dinlemediklerini hatırlatmak isterim