Köylülerin direniş destanı
Aylardır biyokütle enerji santralına karşı direnen köylüler santrala karşı açtıkları davada santralın iptalini istiyor. Karar önümüzdeki günlerde çıkacak.
Hazal Ocak
Karaağız köyü Bursa’nın dağ köylerinden biri. Yaklaşık 900 metre yükseklikte. Suları az. Buna rağmen köylüler canla başla tarım alanlarını ekiyor, biçiyor. Kendi yiyeceğini yetiştiriyor. Neredeyse tüm köylüler hayvancılıkla geçiniyor. Yani kendi kendilerine yetiyorlar. Yıllardır bu düzende yaşayan köylüler 300 gündür direnişte çünkü köylerine biyokütle enerji santralı yapılmak isteniyor. Alana çadır kuran köylüler Bursa’da birçok yerden atık getirileceğini ve bu santralda yakılacağını belirterek “zehir solumak istemiyoruz” diyor. Köyün kadınları ise ortak bir cümlede buluşuyor: “Ölürüz de buraya santral yaptırmayız”
Bursa’dan Büyükorhan ilçesine bağlı Karaağız Köyü’ne doğru giderken dağların arasından geçiyoruz. Köye varmadan hemen önce “Köyüm tarım ve hayvancılıkla geçindiği için katı atık santralı istemiyoruz. Yetkililere duyrulur” yazılı pankartlar karşılıyor bizi. Köylülerin kurduğu 1 oda 1 salon çadırda soba da yerini almış, üzerinde ağır ağır çay demleniyor. Köylüler kendileri yaptıkları çadırın enerjisini ise kurdukları güneş panelinden sağlıyor.
‘Santral suyumuzu çekecek’
7’den 77’re çok sayıda köy sakini oturmuş nöbet tutuyor. İlk sözü 77 yaşındaki Pembe Yılmaz alıyor:
“60 yıldır buradayız. Torunlarım, çocuklarım var. Toprağımızda ekiyoruz, biçiyoruz. Beyim ölmeden önce hayvanlarımız da vardı. Santral yapılmak istenen alan köyümüze, okula çok yakın. Santral kurulursa malımız, canımız, ekinimiz, ekmeğimiz zehir olacak. Orhaneli’ne termik santral yapıldıktan sonra asmalarımızda üzüm olmuyor. Santral yaptırmayacağız.”
57 yaşındaki Ümme Oral da “Köyümüzün suyu çok az, ancak bizi idare ediyor. Yazın kurak oldu mu hiç yetmiyor. Santral kurulursa bizim suyumuzu da çekecek” diyor.
‘Hayvanlarımız hasta olacak’
Köylüler kendi aralarında anlaşmış, gece gündüz bu çadırda sırayla nöbet tutuyor. Çadıra da “nöbet kutsaldır” yazısı asılı. 9 tane torunuyla bu köyde yaşayan 57 yaşındaki Şerife Oral da temiz hava almak için akrabalarının köye geldiğinden bahsediyor. 67 yaşındaki Münevver Korkmaz şöyle konuşuyor:
“Biz doğal gezdik, doğal gezeceğiz. Santral istemiyoruz. Temiz hava alıyoruz. temiz yiyoruz, temiz giyiniyoruz. İlaçsız tarım yapıyoruz. Kanser olmak da istemiyoruz. Zaten avuç kadar su var. Kır memleket burası, yağmur yağmadı mı açız. Santraldan sonra onu da göremeyeceğiz. Gür gür yakacaklar dumanı hem tarlamızda hem de evimizde olacak. Biz doğal yaşamak istiyoruz kızım.”
Göç etmek istemiyoruz
41 yaşındaki Mesut Korkmaz da “Önce bir halka sorulması gerekirdi. Sorulmadı. Zengine peşkeş geçildi. Küçükbaş hayvancılıkla geçinen milletiz. Mesela şu an ülkede kriz var. Biz kendi üretimimizi kendimiz yaptığımız için köy olarak krizden haberimiz yok çünkü kışlık kurutuyoruz. Salçasını, tarhanasını yapıyoruz. Acaba bu halkı da şehre döküp ne yapmak istiyorlar? Buraya bu pisliği getirince bu halk ne yapacak?” diye soruyor.
ÇOBAN ‘YILDIZ’I Bursa Karaağız köylülerinin en temel geçim kaynağı hayvancılık. Köylüler santralın kurulması halinde hayvanlarını otlatacak temiz alanların kalmayacağını söylüyor. 70 yaşındaki Medine Yıldız da çobanlık yapıyor. Yıldız köylerine santral istemediklerini belirtiyor. |
Güneşimiz var
71 yaşındaki İsmet Korkmaz ise 65 yaşında emekli olup köyüne yerleşmiş. Korkmaz “Bu santral kurulursa bizde huzur kalmayacağını anladım. Direniyoruz, direnmeye de devam edeceğiz. Bırakmaya da niyetimiz yok. Çadırı kendimiz yaptık. Biz her şeyi yaparız bu köyde öyle yetiştik. Bizi rahat bıraksınlar burada. Yöneticilerimizden beklediğimiz bu. Dağın içinde bizi buldular. Kışın ortasında şu güneşe bak. Enerji lazımsa enerji santralı güneşten kursunlar. Buraya kurdukları gibi çöpten değil. Çöpümüz de yok. Çöpümüz olsa bir de. sonuna kadar buradayız bizi rahat bıraksınlar” ifadelerini kullanıyor. 62 yaşındaki Bayram Boncuk ise “5 kardeşiz. 90 yaşında anam var hayatı burada geçti. Ben de 500 keçi koyun var. Kim bakıyor. Bu dağlar bu kadar hür ki bu kadar serbest ki 25 yaşında kızım 50 yaşında hanımım var. Bütün bu dağları dolaşıyorlar. Sen kimsin diyen yok. Kapım kilitli değil” diye anlatıyor.
Ardıç ağaçlarıyla çevrili
Köylüler santralın iptal edilmesine yönelik karşı 3 tane dava açmış. Köylülür davanın masraflarını da aralarında para toplayarak ödüyor. Davanın sonucu ise önümüzdeki günlerde belli olacak. Köylülerin avukatı Eralp Atabek bize sohbetin ardından alanı ve köyü gezdiriyor. İlk olarak santral alanına geliyoruz. Ardıç ağaçlarıyla çevrili alanda şirketin kurup bıraktığı prefabrikler ve elektrik direkleri var. Diğer tarafta ise onlarca hayvan otluyor. Atabek bölgede arkeolojik kalıntılar olabileceğini ve bunun için gerekli yerlere köylülerin müracat ettiklerini anlatıyor. Hatta uzman arkeologlar da bölgeye gelerek incelemelerde bulunmuş.
Alanın ardından köydeki 2. derece arkeolojik sit alanına gidiyoruz. Burada bir de yeni mezarlık var. Köylüler santral yapılmak istenen alanın bir bölümünün de mutruk mezarlık olarak geçtiğinden bahsederek bulunduğumuz alanda çok sayıda eski mezar gösteriyor. Çevremizde ise çok sayıda yüz yıllık ardıç ağaçları tüm heybetiyle duruyor. Köyde gerçekleştirdiğimiz yürüyüşün ardından köyden ayrılıyoruz.
Küçük direnişçiler
Çadırda nöbet tutanlar arasında 4 yaşındaki Şefket ile çadırın ilk günü doğan keçi de var. Köylüler keçi için “nöbetle yaşıt” diyorlar. Şefket’in annesi 29 yaşındaki Türkan Çetin ise “Santral kurulursa hayvanlarımız, çocuklarımız hasta olacak. Pislik yakacaklarmış. Ardıç ağaçları da kesilebilirmiş. Orman olmadıktan sonra biz nasıl yaşayacağız” diye soruyor.